9.BÖLÜM

136 7 5
                                    

Medya Pamir'in gözleri. İyi okumalar.

Hala daha 360'ın tepesindeyiz hala daha onun beline korkudan sıkıca sarılmış durumdayım ve hala gözlerine bakıyorum... Pamir'in gözleri ise, tutuklanmış bir mahkumun çaresiz bakışları gibi gözlerimi kucaklamıştı. Söylediği sözler, Benim için bir çok şeyi ifade ediyordu. Ama o, belkide anın etkisiyle söylemişti. Tıpkı benim hastanedeyken Rüzgar'ın üstüne atlamam gibi... Ya da bir kızın yakışıklı bir ünlüye patavatsızca beğenilerini söylemesi gibi. O da sadece beğendiği bir şeyi söylemiştir belki?

Daha fazla gözlerine bakamadım ve ayrıldım ondan. Ne kadar istemesemde... İkimizin suratında da afallama vardı. Konuşmak istiyor ama konuşamıyorduk. Belki de bu seferlik konuşamamak daha iyiydi bizim için. Çünkü konuşsak her şey mahvola bilirdi. Ve bu isteyeceğim en son şeydi.

-Şey ben...

Dedi. Ama susturdum onu biliyordum arkasından kötü bir cümle söyleyecek sonra, zaten paramparça olan beni, tuzla buza çevirecekti.

-Tamam Pamir. Ben duymadım o söylediklerini. Zaten bir arkadaş diğer arkadaşına beğendiği yönlerini söylemeli değil mi? Kafana takma sen.
-Toprak ama bunu söylemem gerekli...

Hayır duymak istemiyorum işte o kırıcı, yakıcı sözleri anlamıyor musun çocuk? Elimle durdurdum onu. Konuşursa ağlayacaktım. Ve bu istediğim en son şey bile değildi. Sonra vagon bir anda hareket etti. Yine korktum ama bu sefer ona sarılmadım. Eğer sarılsaydım ve gözlerinin içine baksaydım yine öyle güzel sözler söyler miydi? Çocuk başkasına aşık ben ne düşünüyorum? Kendine gel Toprak! Sen herkese karşı en çok da babana karşı duvar örebiliyorsan, tanıdığın iki günlük ama sen de yeri çok ayrı olan bu yabancıya da duvar örebilirsin! Ve bu düşünceyle yine duvarlarımı çektim üzerime. Tek fark ona duvar çekmemiştim. Kendime, hislerime, düşüncelerime duvar çekmiştim. Olsun... Gözlerim dolu bir şekilde indim 360'dan. Bir daha hiçbir kuvvet beni bu alete bindiremezdi. Hatta lunaparka gelmeyi bile düşünmüyorum. Pamir'e döndüm,

-Ya bizimkileri çağırıp İddianın bittiğini ve bizim yenildiğimizi söylesek olur mu? Farkındayım oyun bozanlık ediyorum ama gitmem lazım. Abimin sesi bir tuhaftı onu görmem lazım.

Dedim tek nefeste. Buradan gitmek için abim bahanesini ortaya sürmüştüm. Gerçi çok da bahane sayılmazdı gerçekten sesi biraz tuhaf geliyordu.

-Tamam sen nasıl istersen öyle olsun. Zaten ceza alacağız bir şekilde acısını çıkartırım.

Dedi güzel bir gülümsemeyle. Sadece kafamla onayladım Onu. Telefonumu çıkarıp guruptan ayrıldığımız yere gelmelerini ve iddiayı bizim kaybettiğimizi yazıp yolladım. Kırk saat -özellikle Çisem- neden? sorularıyla başımın etini yiyecekti. Neyse onlara da sonra bir çözüm bulurum artık. Ben bir köşeye çekilmiş Pamir'den uzak durmaya çalışıyordum. O da bana ayak uyduruyordu. Çok geçmeden yanımıza geldiler. Suratlarında soru soran ifadeler vardı. Tam tahmin ettiğim gibi Çisem direk soru sormaya başladı.

-Ne oldu? Apar topar geldik şimdi. Anlatın bakayım.

-Gerçekten kusura bakmayın ya. Abimin sesi çok kötü geliyordu. İçim hiç rahat etmedi. Bende daha fazla dayanamadım. Rüzgar seni eğlendirmek için gelmiştik ama bir dahakine söz sana özel zaman ayıracağım. Ben gideyim siz devam edin hatta. Hem Rüzgar'ın da eğlencesi bozulmamış olur.

-Vallaha Toprak'ım Sen gidiyorsan eğlence zaten bozulmuş oluyor. Hem sen bana özel zaman ayıracakmıssın daha güzel. Bu fırsatı kaçıramam sıkılmıştım zaten bu ruhu çekilmiş insanlardan. Sen daha eğlencelisin.

Dedi. Ve omuz silkip yanıma geldi. Koluma girip çekiştirmeye başladı. Rüzgar işte hep aynı. En mutsuz anımda bile beni güldürmeyi başarır kendileri. Hatta bir tek beni değil hepimizi. Çatlak çocuk. Rüzgar'ın bu haline hepsi gülüp peşimize takıldı. Kafamı Pamir'e doğru çevirdim ve gizli gizli bakmaya başladım. Kaşları çatık bir şekilde Rüzgar Ve benim dolanmış kollarımıza bakıyordu. Sinirlenmişti. Ama neden? Bu sırada dikkatimi Dolunay çekti.

Mutluluğu Yakaladım DerkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin