7.BÖLÜM

150 11 2
                                    

Medya Doruk. İyi okumalar.

Çisem'den...
Sabah gözlerimi açmamın sebebi, Yine meleğimin -yani annemin- sesini duymam. Hergün güne annemin huzur dolu sesiyle başlarım, başlarız. Dudaklarımda can bulan gülümsememle kalktım yatağımdan. Her zaman ki gibi komidinimin üstünde duran siyah lastik tokamı alıp sarı saçlarımı dağınık bir at kuyruğu şeklinde topladım. Bunu her sabah yaparım çünkü kalktığımda saçım başım kabarmış bir şekilde kendimi görüpte korkmak istemem. İşin ironisi ise okula giderken tekrar saçımı açıp şekil veririm. Gerçi bunu sadece okul için yapmam nereye gidersem gideyim tekrarlarım bu hareketi. Huy gibi bir şey oldu artık.

Dolabımın karşısına geçip günlük bir kaç kıyafet çıkardım. Üstümde ki geyikli pijamalarımı çıkartıp geçirdim dolaptan çıkardıklarımı. Banyoya gidip yüzümü yıkadım buz gibi suyla. İşte şimdi kendime gelmiştim. Aşşağı inip mutfağa geçtim. Kahvaltı sofrası tıkırındaydı. Annem yine döktürmüş her pazar günü yaptığı gibi. Pazar sabahları bizim için çok güzel geçerdi her zaman. Kahvaltı tam takır, yüzümüzde eksik olmayan gülümseme ve attığımız kahkahalarımız. O yüzden çok değerlidir bizim için pazar günleri. Babamın yanağına kacaman bir öpücük kondurdum. Sonra annemin yanağına. Babamın yanında oturan sabah şekerinin -yani küçük kız kardeşim- yanaklarını sıkıştırarak anlından öptüm. Derin bunu yapmamı hiç sevmezdi. Bende inadına daha çok sıkıştırırım dolgun yanaklarını. Babam ve annem bu halimize Her zaman sıcacık bir gülümsemeyle bakarlardı.
-Günaydın sabah şekeri.
Dedim kardeşime. Kırmızı yüzüyle gülmekle gülmemek arasında bir sesle konuşmaya başladı sabah şekerim.
-Ya abla yapma şunu artık. Çocuk muyum ben? Birde hala sabah şekerim diyorsun. Rezillik ayol!
Dedi. Bunu demesi üzerine annem, babam, ben hatta Derin bile güldü. Babam konuşmaya başladı sonra.
-Bize Günaydın yok zaten fındık faresi!
Dedi sitemle. Babam her zaman ki tatlı sesini kullanmıştı yine. İşte can alıcı noktam babam ne zaman bu sesini kullansa dayanamayıp Ya öperdim yada gider yanaklarını sıkıştırırdım. Bunu üstüne gülüp konuşmaya başladım.
-Aa sen bizim kaptana bak kızını kızından da kıskanırmış. Sana da günaydın babam sanada.
Dedim. Onun da yanaklarını sıkıştırarak.
-Kıskanırım tabi sen benim ilk söz ağrımasın.
Dedi. Kızgınmış gibi yaparak. Annem ve Derin babamla konuşmamızı gülümsemeyle izliyorlardı. Ama aynı zaman da gözlerinde, yapmaya çalıştıkları kızgın bakışlar yerlerini almıştı. Babamın bu sözünden sonra annem boğazını temizledi. Hemen arkasından da Derin aynı hareketi tekrarladı. Biz de buradayız dermiş gibi. Babam bu hareketlerine gülüp ayağa kalktı ve tezgahta arkası dönük bir şekilde peynir kesen anneme sarılıp yanağını öptü. Sonra Derin'e dönüp kafasını kalın kollarıyla sıkıştırdı Ve yanaklarına kocaman öpücükler bıraktı.
-Sizi de çok seviyorum. Hemen kıskanmayın.
Dedi alaylı bir biçimde. Sonra annemde sofraya oturup konuşmaya başladı.
-Bende çok seviyorum sizi.
Dedi. Özellikle de babama aşık gözlerle bakarak. Annemle babam bir birlerini hala ilk günkü gibi seviyorlardı. Ve bunu ne bize ne de bir birlerine hissettirmekten geri durmuyorlardı. Eğer ileride bir gün aşık olursam ve aşık olduğum adamla evlenirsem annem ve babam gibi olmak isterdim.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra Derin ve ben anneme sofrayı toplamasında yardım etmiştik sonra gidip odalarımızı topladık salona geçtiğimde babam bana duyurmak istercesine konuştu.
-Bir kahve olsada içsek. Değil mi hanım?
Dedi. Annemi de işin içine katarak. Bende gülerek mutfağa geçtim. Kahveleri yapmak için ilk önce bardakları çıkardım. Sonra cezveyi. Cezveye iki kaşık kahve, İki kahve bardağıyla su ve şeker atıp yaktığım ocağa koydum. Biraz karıştırdıktan sonra pişmesini bekledim. Piştikten sonra üstünde ki köpüğü alıp bardaklara serpiştirdim. Sonra kahveyi koydum içlerine. Yanlarına su koyup götürdüm içeriye. Bende bir köşeye oturup yorumlarını beklemeye koyuldum. O sırada telefonum çaldı. Cebimden telefonumu çıkarıp kimin aradığına baktım. Doruk arıyordu. Son bir kaç aydır isimlendiremediğim bir şekilde nabzımı hızlandırıyordu bu çocuk. Düşüncelerimden sıyrılıp aramasını yanıtladım. Bu sırada odama doğru yol almıştım.
-Efendim Doruk.
Dedim. Aynı zamanda odama gelmiş ve yatağıma kurulmuştum.
-Naber Çişem. Müsait misin?
Dedi. Sesi bir tuhaf geliyordu bugün. İnşallah kötü bir şey olmamıştır diye geçirdim içimden.
-Müsaitim. Bir şey mi oldu Doruk?
Dedim bende telaşla.
-Sakin ol ya önemli bir şey yok sadece şey diyecektim. Biz Pamir'le Hayal kafenin oradayız sende Toprak'ı alıp gelsene. Bir şeyler yaparız sonra belki hastaneye geçeriz. Hem biliyosun bugün Rüzgar taburcu oluyor.
Dedi. Olabilirdi aslında hem boş boş evde oturmaktan iyidir.
-Güzel olur. Bende Toprak'ı arayayım bir saate kadar geliriz.
Dedim. O da "tamam bekliyoruz." dedi. Ve kapattık. Hemen Toprak'ı aradım. Saat 5'e geliyordu. Ne çabuk zaman geçmiş. Farkında bile değilim.
Karşı taraftan Toprak'ın sesi duyuldu.
-Efendim Çisem.
Dedi. Yorgun bir sesle. Her zaman ki kullandığı ses tonuydu bu.
-Alo Toprak Naber?
Dedim bende direk konuya atlamadan.
-iyiyim Çisem. Sen nasılsın?
Dedi.
-Bende iyiyim. Ya ben seni şey için aradım. Doruk beni aradı. Hayal kafenin orada Pamir'le birlikte oturuyorlarmış. Çağırdı işte bizi. "Toprak'ı da al gelin bir şeyler yapalım sonrada Rüzgar'ın yanına geçeriz." dedi. Bende kabul ettim. Gideriz değil mi?
Dedim. Acındırıcı bir sesle. Toprak bir kaç saniye cevap vermedi. Sanırım düşünüyordu.
-Tamam gidelim bakalım. Hem Rüzgâr'ı görmüş oluruz.
Dedi.
-Tamam ben hazırlanıyorum. Orada görüşürüz.
Dedim. Ve kapattım. Dolabımdan dizleri yırtık koyu renk yüksek bel bir kot, Uzun kollu ince beyaz kazağımı çıkardım. Hava güzeldi dünün aksine. Ama yinede belki üşürüm diye biraz kalın, bileklerime kadar olan hırkamı giydim. Onların altına ise siyah beyaz convers'lerimi giyecektim. Saçlarımı düzleştirip salık bıraktım. Gözüme ince bir şekilde eyeliner çektim. Kirpiklerime ise rimel sürdüm. Göz makyajımı hep sade tutardım. Zaten yeterince dikkat çekiyorlardı yeşil ve mavi olan karışık renkleriyle. Dudaklarıma da çok hafif kırmızı ruj sürdüm. İşte hazırım. Yanıma bir miktar para ve telefonumu alıp annemin yanına gittim.
-Anne ben çıkıyorum. Bizimkilerle buluşacağım. Oradan da Rüzgar'ın yanına geçeriz. Merak etme tamam mı?
Dedim. Yanağından öperek.
-Tamam kızım sen de dikkat et. Çok geç kalma.
Dedi. Onu kafamla onaylayıp evden çıktım. Zaten geç kalmıştım. Koşturarak durağa doğru gittim. Geldiğimde kimse yoktu. Bende oturaklara oturup gelecek olan otobüsü bekledim.

Mutluluğu Yakaladım DerkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin