İyi okumalar. Yazım hataları varsa kusura bakmayın kontrol etmeden koyuyorum.Bölüm şarkısı:Halil Sezai- Git
Pazartesi. Yine bir okul sabahı, baş ucumda öten alarmla uyandım. Zorlanarak kalktım sıcak yatağımdan. Kendime gelebilmek için banyoya gidip soğuk suyla elimi yüzümü yıkadım. Odama geri dönüp dolabın karşısına geçtim. Dolabın içinden kırışık okul üniformalarımı çıkardım. Çabucak ütüleyip üzerime geçirdim. Çantamı koluma asıp odamdan dışarı çıktım. İlk önce mutfağa gittim. Annem kalkmış kahvaltı hazırlıyordu.
-Günaydın anne.
-Sana da günaydın kızım geç otur. Hazırladım bir şeyler.
-Yok ben çıkıyorum şimdi. Görüşürüz.
Dedim. Bu sırada ağzıma bir salatalık dilimi atmıştım. Mutfaktan çıkıp kapıya doğru hızlı bir şekilde yürüdüm. birazdan babamda uyanırdı büyük ihtimalle. Ve ben onu görmek istemiyordum. Montumu,beremi ve botlarımı ayağıma geçirip evden ayrıldım. Otobüs durağına kadar yavaş bir şekilde yürüdüm. Aklımda abim vardı. O gidince en büyük dayanağım yok olacaktı. Evde tamamen yabancı olarak kalacaktım. Büyük ihtimal sadece yemeklerde bakacaktım bizimkilerin yüzüne. Geri kalan zamanda odamda ders çalışır veya kitap okurdum. Okuldan arta kalan zamanlarda çalışmaya başlamalıyım. En kısa zamanda. Düşüncelerimi bölen şey gelen minibüstü. Minibüse bidikten sonra parayı uzatıp oturacak yer bakındım ama her yer doluydu. Cama yaslanıp yolu takip ettim. Bir kaç dakika sonra sıkılıp kulaklığımı taktım. Böyle daha iyiydi. En azından kafamı bir şeylerle meşgul ediyordum. Bir kaç dakika sonra okula gelmiştim. Minibüsten indim ve okula girdim. Tabi ki güvenliğimize selam vermiştim. Mehmet amcayı -yani güvenliğimiz-çok severiz biz grup olarak. Tontişimiz o bizim. Pamuk gibi saçları nur gibi yüzü var canım tontişimin. Hızlı adımlarla uzun merdivenleri çıktım. Daha ders zili çalmadığı için çoğu öğrenci koridorda ve bahçedeydi. Sınıfa girip çantamı sırama koydum. Montumu ve beremi astım. Bu sırada Rüzgar'ın sesini duydum.-Günaydın bebek.
Dedi ve yanağımdan bir makas aldı.
Bu hareketi beni gülümsetmişti.-Sana da günaydın Rüzgar.
Dedim. Rüzgar, yanıma gelip kolunu omzuma attı. Yüzü normalden farklı gülüyordu. Bu çocukta bir şey var ama yakında çıkar kokusu.
-Hayırdır Rüzgarcığım(!) yüzün bi farklı gülüyor bugün?
Gülerek teleffuz etmiştim cümlelerimi. Dediğim şeyden sonra daha bir geniş sırıttı.
-Sorma be Toprak'ım çok mutluyum. Hayatımda çok güzel şeyler oluyor şu sıralar.
-Neler oluyor bakalım. Yüzün bu şekilde güldüğüne göre kalbini kaptırmışsın sen. Kim bu şanslı kız.
Dedim bende. Eğer bende Rüzgar'ı tanıyorsam ya aşık olmuştur. Ya da bedeva yemek yeme hakkı çıkmıştır bir yerlerden.
-Haklısın Toprak. Âşık oldum sanırım. Böyle mavi gözleri var. Denizlere meydan okuyan. Siyah saçları var,bütün karanlıkları utandıran.
-Oho sen böyle konuşuyorsan fena çarpmış seni. Kim yaptı seni böyle şair. İsmi ne?
Dedim büyük merakla yüzüne bakarken. O da gülüp beni çekiştirmeye başladı. Kantine doğru gidiyorduk. Ah deli çocuk, yemek yemeden bir şey anlatmazdı ki.
-Gel sana bir açma alayım, en sevdiğinden. Yanınada çikolatalı süt. O zaman anlatırım hem bende doymuş olurum.
-Valla çok iyi olur. Bende kahvaltı yapmamıştım. Kurt gibi açım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutluluğu Yakaladım Derken
Teen FictionAilesi dağılmış baba sevgisi nedir bilmeyen bir kız. Annesi ölmüş, babasıyla arasında soğukluk olan bir çocuk. İki yaralı kalbin aşkı... "Seni Seviyorum Toprak" dedi Pamir bağırarak. Yağmurun altında itiraf etti büyük aşkını. Kızın buz tutmuş kal...