(1994)
(Elysium)
Odadan çıkıp sakin kalmaya çalışarak masamın başına, işime döndüm. Etrafıma bakmaya çalışsam da tüm gözler benim üzerimdeydi. Gazetedeki resmimizi tüm şirket tabii ki görmüştü. Partide kendi gözleri ile görenleri saymıyorum bile. İş yerine geldiğimden beri ilk kez, bu gün, krem rengi etek ve ceket giyinmiştim. Toplantıda ciddi görünmek istemiştim. Bay Kapoor'un reklamını yapanın bir çocuk değil, bir yetişkin kadın olduğunu görmesini ve takdir etmesini.
İş istediğim gibi gitmemişti pek. Evet, işim beğenilmiş ve takdir edilmişti, artı olarak ilişkime de gerekli desteği göstereceğini söylemişti. Ne kadar da mükemmel.
Gözlerden kurtulamayacağımı biliyordum. Ama yüzümü yıkamak iyi gelebilirdi. Ayağa kalktım ve Cara'nın yanına gittim.
"Merhaba, Bay Salvatore beni sorarsa hemen döneceğimi söyler misin, Cara? Yüzümü yıkayıp geleceğim. Hava almaya da ihtiyacım var."
"Merhaba Bayan Greene. Tabii ki söylerim."
Samimi bir gülümseme ile karşılık verdiğinde ben de gülümsedim. Çoğu kişinin aksine Cara, ne sizi yargılayarak bakar, ne de rahatsız edecek bir şey fısıldardı.
"Elysium yeterli. Sadece Elysium."
"Benden üst kademede çalışıyorsunuz, Bayan Greene."
Benden sadece 3 yaş büyük olmasına rağmen, edindiğim mevki onu kıskandırmıyordu. Benden büyük olması yada daha önceden buradan çalışması onu bana karşı çevirmiyordu. Bu şaşılacak bir şeydi kesinlikle.
"Burada dostlara da ihtiyaç var Cara."
Kızın ihtiyatlı, kendi ve diğer insanlarla barışık olması, hep gülümsemesi beni kendine hayran bırakıyordu.
"Pekala, Elysium. Bence de hava almalısın."
"Teşekkürler."
Lavaboda yüzümü yıkayıp beş dakika kadar oyalandıktan sonra sessizce işime döndüm. Her şeye normal gibi devam edebilirdim. Tabii ki elinde gazete ile bana doğru gelen Laura Hamford olmasaydı.
Keskin adımlarla gelip başımın üstünde dikilmeye başladı. Gazeteyi masama bırakıp kulağıma eğildi.
"Sana bir arkadaş tavsiyesi vereyim Elysium."
Başımı kaldırıp gözlerine bakmaya başladım. O ise parmağını fotoğrafın üstüne bastırıp sahte gülümseme eşliğinde konuşmaya devam etti.
"Benim sularımda yüzmeye kalkışmak aptallıktır, canım."
Tanrım! Gerçekten mi? Bir de bu kendinden emin sürtükle mi uğraşacaktım?
Sandalyemi geri itip ayağa kalktım. Boyunun benden uzun olması yada mükemmel hatlara sahip olması umurumda değildi!
"İlk olarak Bayan Hamford, siz kesinlikle benim arkadaşım olamazsınız. Ve bu da tavsiyelerinize ihtiyacım olmadığı anlamına gelir. İkinci olarak ise bana sakın adımla hitap etmeye kalkmayın. Burası bir şirket ve resmi, medeni taleplere uymanız gerekir. Üçüncü ve son olarak ise, gayet iyi yüzme yeteneğine sahibim, ki bu da istediğim denizde yüzme hakkına sahip olduğum anlamına gelir. Şimdi işinizin başına dönün. Şirket, etrafta salınmanız için size para ödemiyor."
Ben kendimde emin, alaylı tonumla konuşmamı bitirip hala onu sinir eden bir tebessümle bakıyordum. Ama belli ki kadını çok ama çok sinirlendirmiştim. Laura hiç nefes almadan, bir uyarıda bulunmadan kolumdan sertçe tuttu ve beni sandalyeden kaldırarak çekiştirmeye başladı. Herkes bizi izlerken, beni sürüklemesine izin verdim. Mağdur rolü oynayabilirdim. Yüzümdeki aptal tebessüm, bu yaptığı sinir krizleri eşliğinde daha da büyüyordu. Kendi kuyusunu kazdığından gerçekten haberdar değil miydi? Bu kadar salak olmasını beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium
General Fiction"Gerizekalı bir kadın gibi davranmayacağım Levasseur, açıklama yapmanı dinleyeceğim... Aptal bir kıskançlık yüzünden, seni dinlemezlik etmeyeceğim. Ne söylersen söyle sana inanacağım. Bana ne olduğunu söyle. Lütfen." Bana bakmasını istiyordum, bana...