(1998)
(Elysium)
Gözlerimi açtığımda ilk önce nerede olduğumu kavrayamadım. Sonra yavaş yavaş görüntüler süzüldü aklıma. En son Levas'a sarılmışım. O da sımsıkı sarmış beni. Düğündeyiz. Ve sonrası karanlık. Elimin üzerindeki ağırlığa döndüm. Yanı başımda kafasını elimin üzerinde uyuya kalmış bir adam. Elim uyuşmuş olmalıydı, hissetmiyordum. Masadaki saate göre sabahın 4-üydü. Acaba ne zamandır uyuyordum? Kaç gün? Belki hafta? Bir kaç saati geçmemesi için dualar etmeye başlamıştım bile. Diğer elimi kaldırdım ve önce karnımı okşadım, oğlum hafif kıpırdama ile hala benimle ve sağlam olduğunu belirtiyordu sanki, sonra elim yavaşça karnımdan onun saçlarına kaydı ve parmaklarımı saçlarının arasına geçirip okşadım.
Gözlerim istemsizce dolmaya başlamıştı. Kendimden nefret ediyordum. Ona bunları yaşattığım için, tekrar yaşattığım için. Diğer elimi de kıpırdatmaya çalıştım.
"Hadi kalk ve yanıma yat koca adam..."
Yavaşça fısıldamama rağmen başını kaldırıp gözlerini gözlerime kilitledi. Endişe? Aşk? Korku? Hangisi daha ağır basıyordu çözmem imkansızdı. Gözlerimden ayırmadan grilerini, hiç bir tepki vermeden beni izledi, sadece izledi. Az sonra bakışları gözlerimden ayrılıp ellerime indi. Dudaklarını ellerime bastırdı. Başını kaldırmadı bir süre. Parmaklarımı açıp bir öpücük kondurdu elimin içini, sonra kirli sakallı yüzünü avucuma bastırdı. Gözleri kapalı, hareketleri belirsizdi. Az sonra oturduğu yerden kalkıp uzun parmaklarımı ensemi sardı, dudakları alnımı buldu. Yutkundu iki kez, sesini arıyor gibiydi.
"Yarın ameliyat olmalısın. Ama olmayacağını biliyorum. Seni zorlamayacağım. Vazgeçmeyeceğinden eminim."
Tekrar yerine oturdu. Elimi kaldırıp yüzünü avucumun içine aldım. Baş parmağımla gözünün altını okşadım o gözlerini kapatıp kendini dokunuşlarıma sunarken.
"Sana anlatmam gereken şeyler var. Yanıma gel."
İtiraz ederek başını salladı.
"Olmaz. Dinlenmen gerek. En son ihtiyacın olan şey bu. Erken uyandın. Yarın uyanman gerekiyordu. Dinlenmelisin, uyumaya çalış, kapat gözlerini. Yarın uzun uzun anlatırsın."
"Hayır. Şimdi anlatmak istiyorum. Lütfen. Yanıma uzan. Göğsüme yat hadi. Saçlarını okşamak daha iyi gelecektir. Hadi, koynuma gel koca adam."
Gülümsemeye çalıştım, ama ölecek olan bir kadın olarak pek de iyi değildim baştan çıkarma işinde. Yenik düşercesine başını salladı. Onun da bana ihtiyacı vardı. Biliyordum. En az benim kadar onun da bana dokunmaya, sarılmaya ihtiyacı vardı. Kafasında neler olduğunu biliyordum. Bir haftadan uzun olan tavırları, bana uzaklığının ne kadar aptalca bir davranış olduğunu düşünüyordu. Benimle yaşayacak zaten çok az zamanı vardı ve bunu da kendi elleri ile berbat etmişti. Bu bayılma, olay ölümün ne kadar yakında olduğunu ona hatırlatmış, gerçekten geleceğini bütün acımasızlığı ile ilan etmişti.
Sessizce yanıma yerleştiğinde aşağı kayarak başını göğsüme yasladı. Ben de ona doğru döndüm. Bir kolumu boynunun altından geçirip parmaklarımı saçlarının muhteşem yumuşaklığına bıraktım. Diğerini ise yüzüne yasladım. Yavaşça okşamaya başladım.Biçimli yüzünün her bir karışını parmak uçlarımla keşfettim yeniden.
"Seni ilk gördüğüm günü gayet iyi hatırlıyorum. Onu anlatmak istiyorum. O bar. Üzerinde takım elbise vardı. Sanki ürün yerleştirme gibiydin. Bir tür akıl oyunu gibi yada. O kadar yabancı duruyordun ki o ortama. İkinci cümlene kadar kendimi sarhoş olup, senin gerçek olmadığına inandırmaya çalıştım. O ortam için fazla mükemmeldin, yada benim karşıma çıkacak biri olarak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium
قصص عامة"Gerizekalı bir kadın gibi davranmayacağım Levasseur, açıklama yapmanı dinleyeceğim... Aptal bir kıskançlık yüzünden, seni dinlemezlik etmeyeceğim. Ne söylersen söyle sana inanacağım. Bana ne olduğunu söyle. Lütfen." Bana bakmasını istiyordum, bana...