(Elysium)
(1994)
Yaşam kendi kendini mahvetmeye ve yenilemeye proqramlanmıştır. Ben de yaşayan bir fert olarak yaşamı örnek alıyor, bazen kendi mahvıma uğraşırken, bazen de yaşamak için, yenilenmek için elimden geleni yapıyor, kendime sebepler yaratıp yada sebepleri görmeğe çabalıyordum.
Şimdi ise vücudum mahva programlanmışken, yaşamak için sebepler aranıyordum.
Ve o sebeplerden biri ben aramadan boynuma doladığı minik kolları ve bütün hayatımı aydınlatacak o gülümsemesi ile o sebeplerin en başında idi.
Sabah küçücük evin içinde dönüp durmaya daha fazla dayanamayıp La ile Malai'yı ziyarete gelmiştik. Beni gördüğüne o kadar mutlu olmuştu ki bu nefesimi kesmişti.
Hayat şu anki durumda yaşam için sebepler sunuyor, ben de minnetle kabul ediyordum.
Yaşamak ya da ölüm hakkında hiç bir zaman düşünmemiştim. Kötü olaylar olduğunda ve ya iyi şeyler yaşadığımda hep olması gerektiği için olduğuna inanmışımdır. Ölüm doğaldı ve geldiğinde karşısında durmak gereksizdi. Ya da ölen biri için sızlanıp durmak aptalcaydı bana göre.
Hastalık hakkında da hiç düşünmemiştim. Kanser, diabet, organ yetmezlikleri benim dünyamda grip gibiydi. Geçerdi işte. Ya da ölüm gelirdi. Ve ben sanki asla hasta olamazmış gibi hissederdim.
Şimdi göğsümde atan kalbin hasarlı olduğunu düşünmek bile garipti. Her şeyde kusur olmaz mıydı?
Elbette olurdu.
Ama bazılarını düzeltmezsen kötü sonuçlar felakete sürüklerdi. Ve ben hep kusurları kendi halimde kapatır, çözerdim. Başkasına ihtiyaç duyulması garipti ve benim devam etmek için kendimi ikna etmem gerekiyordu. İlk defa hayatım, kendim için kavga etmem gerekiyordu.
Bu kavgaya başlamak istemiyordum ama. Yaşamak için hiç bir arzu hissetmiyordum ki. Hissedemiyordum. Hayallerim ve isteklerim yoktu. Belki beni seven bir kaç kişi vardı ama şu ana kadar biri öldü diye hayat durmamıştı.
Yokluğumun bir şeyleri değiştirebileceğini, birilerini değiştirebileceğine inanmıyordum.
"İyi misin?"
Malai elini yüzüme dokundurduğunda ancak sesini duymuştum.
"Tabii ki iyiyim, güzelim."
"Levi mi?"
Kaşımı kaldırıp ona gülümsedim.
"Bir kaç gün önce beni görmeye gelmişti. Senin gibi durgundu."
Uzanıp elimi sıktı.
"İyi olacaksınız."
Dedi yaşından çok ama çok büyük bir şekilde.
"Ben yanındayım."
O kadar ciddi duruyordu ki sadece başımı salladım. Uzanıp bu kez yanağıma bir öpücük kondurdu.
Yanımdaydı...
Hafifçe gülümsedim.
Malai bana alışmıştı. Hatta o kadar alışmıştı ki önceden gizlediği tüm duyguları şimdi saklamaktan hiç çekinmiyordu.Lara da bunun farkındaydı ve haklı olarak da onun için endişeleniyordu. Eğer onu yalnız bırakırsam bunun onun için ne kadar korkunç sonuçlar doğuracağı ile ilgili beni uyarıp duruyordu.
Galiba yokluğum düşündüğümden kötü sonuçlara sebep olabilirdi.
Bütün bunların farkında olmak canımı yaksa da, ondan uzaklaşamazdım. Bu küçük melek bana ben de ona muhtaçtım. Bir-birimize alışmıştık ve iyi geliyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium
General Fiction"Gerizekalı bir kadın gibi davranmayacağım Levasseur, açıklama yapmanı dinleyeceğim... Aptal bir kıskançlık yüzünden, seni dinlemezlik etmeyeceğim. Ne söylersen söyle sana inanacağım. Bana ne olduğunu söyle. Lütfen." Bana bakmasını istiyordum, bana...