Bölüm 27 "Habersiz Yalanlar"

183 14 1
                                    

Canım okurlarım ne kadar sitresliyim bir bilseniz, elime telefonu almaya çok az vaktim oluyor. Sınavım iyice yaklaştı ve ben çok tedirginim.

Sizden sınava girecek herkese dua etmenizi istesem yüzsüzlük yapmış olmam dimi?

Şuan tek ihtiyacım dualarınız.
Şimdiden teşekkürler.

İyi okumalar:))
(Hatalarım varsa kusura bakmayın :) )
_______________________

Herkes resim çizebibilir; kimileri kalemle, kimileri hayalinde.
Belki hayaldeki uçucudur ama asıl doğru çizimse akılda kalan o dur.

Aklım benden bağımsız renkleri kullanıyordu.
Renlerin karışımı gözlerimde canlanırken her bir karışım bir resimdi, bir sürü resim.
Siyah, mavi, kırmızı...
Renkler karışıyordu,
Kırmızıyla turuncu birbirine değmeye başlamıştı bile. Siyah hiçbir rengi atlamadan hepsinde küçük izler bırakıyordu, beyazsa çekingendi, kendi olarak kalıyordu. Beyaz masumdu, kendinden başka rengi barındıramayandı, beyazın tonu yoktu çünkü beyaz tekti. Herhangi bir rengin kendisine karışmasıyla asimile oluyordu, artık karışan rengin tonunda kayboluyordu...

Tekrar siyah geliyordu, turuncu ve kırmızının karışımını daha da koyulaştırmak istercesine sertçe darbeler atıyordu.
Öyle güzeldi ki, belkide bir ateş kadardı, sadece alevlerin yansıtabildiği o mükemmel görüntüydü...

Renkler bir anda alev aldığında aklımın çizdiği resmi anlamıştım.
Beklenmeyen bir zamanda alevlerin arkasından gelen mavilik bir anda hayalimi kamaştırmıştı. Hayalim gözlerini kısarken mavi iyice yaklaşmıştı.

Güçlü ateşe kafa tutabileceğini sanarcasına hızla geliyordu.

Maviliğin koyu turunculuğa çarpmasıyla bütün renkler kaybolmuştu...

İhtişamlı ateş artık yoktu, güçlü olanı masum olan yok etmişti.

Mavi mi kazanmıştı?

Hayır mavide değildi kazanan çünkü o da yoktu. Mavi kırmızıyı yok etmek adına kendini feda etmişti.

Ve geriye kalan gri güçsüz görünüyordu ama kalmıştı, kalmayı başarmıştı.

O sona kalandı, alevin sönmesiyle galip gelendi.
Aslında savaşta olmayan ama kazanandı...

O küldü.

Yangında en güçlü olandı...

Tıpkı Sıla'nın dediği gibi "Yangında kül en güçlüsü..."

O kadar özlemiştim ki Sıla dinlemeyi...
Ara ara kulaklarımı çınlatan tınısını, ufak ama müthiş namelerini, sesinin verdiği huzuru... Şarkısının her bir kelimesinin binbir manaya bürünmesini, her şeyi...

"Sıla açar mısın? Köşe yastığı?" dediğimde içimdeki Sıla hayranı konuşmuştu. Engel olamağım için kendime kızmıyordum aslında kızmam gerekirken. Hiçbir şey istemek, bir şey sormak dahi istemediğim kişiye muhtaçtım. Ne yazık ki... Kızmam hiçbir şeyi değiştirmeyecekti biliyorum çünkü ben ona hep muhtaç kalacaktım. Bugün sussam yarın konuşacaktım, mecburdum... Her şeye mecburdum.

"Sıla'mı kurtaracak seni?!" diye bağırdığında sinirle soluyordu. Nefes alışverişi öyle sesliydiki bir an nefesimi tutsam bile benim yerime nefes alabileceğini düşünmüştüm.

Miras KatiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin