8.Bölüm

649 50 9
                                    

Ceyhun'unun cümlesine anlam vermeye çalışırken başımın dönmesi ile olduğum yerde sendeledim. Durumumu fark eden Emre yine kurtarıcım oldu ve beni hızlı bir şekilde kollarının arasına aldı. Kokusunu her duyumsadığımda kendimi ona kaptırmamak için savaşırken bir de bu durumdayken savaşmam çok zor olmuştu açıkçası.

" Kavin iyi misin? " diye aynı anda soran ikiliye baktığım da ikisinin de gözlerinde ki endişeyi görmemek adeta imkansızdı.

Kendimi zorlayarak konuşmaya çalıştım " İ - iyi-yim " dedim kekelemem eşliğinde.

Emre beni sandalyelerden birine oturturken Ceyhun'da muhtemelen bana su getirmek için mutfağa gitti. Derin bir nefes aldım ve kendime gelmeye çalıştım.

Bu sırada Ceyhun mutfaktan suyu alıp yanıma gelmişti. Suyu bana uzatırken Emre suyu bir hışımla Ceyhun'un elinden alarak bana uzattı. Bu hareketine ben de Ceyhun'da sinirlensek bile birşey demedik. Gerçi bu durum da konuşmam bile çok zordu nerede kaldı ki bu kaba hareketi için Emre'ye kızayım.

"Al bir yudum bile olsa iç Kavin " diyerek suyu bana uzattı Emre. Suyu alırken ellerimiz birbirine değdiğin de istem dışı gözlerimiz kesişti. Bu halimde bile yanaklarımın yanması ne derece de etik olabilirdi ki .

Öksürük sesiyle kendimize geldiğimiz de üzerimiz de bir çift sinirli göz vardı.

"Sen de su ister misin Ceyhun ? Hatta soğuk bir su iyi gelir ne dersin ? " dedi alaycı bir ses tonu ile Emre.

" İstemez " diyerek bana baktı. Bu iki ortak da kafayı bana takmış durumdaydı . Birbirine sinirlenseler bile daima bana bakarak bunu dışa vuruyorlardı. Kabul ediyorum onların çalışanıydım ama bu kadarı da fazlaydı benim için. Ne yani ben stres topumuyum?

" Bugün çalışma istersen " diyen Emre'ye baktığım da minnet dolu bakışlarımı göndermeyi ihmal etmedim. Değil çalışmak eve nasıl gidecektim onu bile bilemiyorumdum ki.

" Seni evine bırakayım bu halde gitme " diyen Ceyhun'a baktığım da gözleri kabul etmem işin adeta yalvarıyordu.

Tam kabul edeceğim sırada Emre " Kavin geçen gece için konuşacaklarımız vardı istersen eve seni ben bırakayım hem de o konuyu konuşalım" dediğin de Ceyhun'un birşey demesine fırsat dahi vermeden Emre'nin teklifini kabul ettim.

Bak bak ne kadar da meraklıymış bizim kız Emre Beye .

İç sesime kulak vermeden Emre'nin de yardımıyla evime doğru yürümeye başladık. Emre arabayla gitmemiz için ısrar etse de temiz havanın iyi geleceğini söyleyerek teklifini kibar bir dille reddettim.

Evinin bulunduğu daireye geldiğimiz de dairenin demir dış kapısının anahtarlarını çantamdan çıkardım. Kafedekine oranla daha iyi olduğum için demir kapıyı ben açtım ve bir kat yukarıda olan evime önde ben arkada o çıktık. Evimin de kapısını açtığımız da içeriye girmek için ayakkabımı çıkardım. Emre'ye döndüğüm de şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Ne oldu? " dediğim de oda ayakkabılarını çıkararak evin içerisine girdi.

"Cevap vermeyecek misin ? " diye tekrar sordum.

"Sadece Amerika'da uzun yıllarını geçirmiş biri olarak ayakkabı olayına takılman garibime gitti " dediğin de kaşlarımı çattım.

" Sen nereden biliyorsun ki orada ne kadar kaldığımı ? " dedim.

Biran afallasa da hemen kendini toparlayarak " Sen demiştin " dedi. İmkânı yoktu ki bunun. Bu konu hakkında hiç konuşmadık bile.

" Yalan söyleme ! " diye bağırdığım da bu sefer oda kaşlarını çattı. Bu hali ürkmeme neden olsa da geri adım atmaya hiç niyetim yoktu.

"Bana bağırma , kafeteryaya geldiğin ilk gün söylemiştin " dedi baroton sesiyle.

" Hatırlamıyorum" dediğim de sesim kısık çıkmıştı. Hafızam hiç bir zaman kuvvetli değildi ama bu kadar da kötü değildi ki.

Kararsızlığımın farkına varan Emre hafif tebessüm ederek gergin ortamın dağılmasını sağlamaya çalıştı.

" Afedersin belki de söyledim ve unuttum. Sen benim kusuruma bakma lütfen ve haklısın uzun yıllar Amerika'da yaşamış olsam küçüklüğümden itibaren evimiz de hep Türk çalışanlar olurdu ve özellikle çocukluk dönemim de Türk geleneklerine uygun olarak yetiştirilmeye çalıştım. Bu bir Suat Kamer kuralıydı " dediğim de beni merakla dinleyen Emre'ye gülümsedim.

"Suat Kamer kim? " diye sordu .

"Babam " dedim buruk bir şekilde.

Burukluğumu fark etmiş olacak ki " Sanırım aranız iyi değil ? " diye sordu.

Anlatmam ne kadar doğru bilemesem de içimden geldiği için sözcükler ağzımdan birer birer firar etmeye başladı.

" Aslında son iki haftayı saymazsak baba - kız ilişkimiz var diyemezdim. Annem ben 6 yaşındayken öldüğümde babam da beni Amerika'ya yolladı. O yıl hem annesiz hem de babasız kaldım . Hatta küçükken babamın annemin ölümü için beni suçladığını düşünür geceleri yatağımda sessizce ağlardım. Büyüdükçe tabi ki öyle olmadığını anladım ama içimde her zaman babama karşı bir şeyler yarım kaldı. Hep mesafeli olduk tıpkı iş veren ve işçi gibiydik. Bu duruma alıştığım da o sadece benim için Suat Kamer oldu. Türkiye' te gelmem için resmen bütün gücünü kullandı . Yani babamın durumu biraz iyidir . Orada ki okulum ve çalıştığım yerden uzaklaştırılmamı sağladı da diyebiliriz " dedim.

O da bu kadar çok şey anlatmama şaşırmış olacak ki hiç birşey demeden bana bakmaya devam etti.

" Hey merak etme beni burada artık zorla tutmuyor. Sanırım babalık yapmaya karar verdi ve benimle çok fazla ilgilenmeye başladı. Hatta bana artık kızgın bakışlar yerine kahkahasını bile bahşediyor " dedim yanaklarım da ki ıslaklığı yok sayarak.

Ben yok saysam sa Emre göz yaşlarımı yok sayamadı ve yanımda ki koltuğa ağırlığını vererek oturdu. Baş parmakları önce göz yaşlarımı sildi daha sonra da önüme düşen bir tutam saçı hafifçe kulağımın arkasına yerleştirdi. Bu yakınlıktan dolayı kalbim yerinden çıkacak gibi atıyorken dudaklarım onun sıcak dudakları için sızlamaya başladı.

Arsız Kavin...

İç sesime hak vermeden edemedim.

"Sen hiç birşeyi hak etmiyorsun ama hak etmesen de bunu yaşamak zorundasın. Özür dilerim buna engel olamadığım için " dedi.

"Neden kendini suçluyorsun ki bunda hiç bir suçun yok . Aslında babamın da suçu yok . Oda benim gibi yaralı eminim. Bana pek anlatmasalarda annemin hastalığından önce çok mutlu bir adammış ve annemi çok seviyormuş . Ben annemi pek hatırlamıyorum ama dadım bana çok benzediğini söylemişti " dedim .

"Fotoğrafı yok mu elin de ? " diye sorduğunda kafamı hayır anlamında sağa sola salladım.

"Neden peki ? " diye sorularına devam etti Emre.

" Babam anneni sevme derdi küçükken. Sırf ona karşı sevgi beslemeyeyim diye ona ait ne varsa çöpe atmış" dedim ağlamam şiddetlenirken.

" O adam için bunları yaşaman haksızlık" diye kendi kendine söylenirken benim duymayacağımı sanmış olsa da duymuştum ve anlam verememiştim. Muhtemelen annemin fotoğraf olayına takılmıştır diye geçiştirdim kendi kendime.

"Çok sulu gözüm değil mi ? " diye sordum göz yaşlarımı elimin tersiyle silerken.

" Çok temizsin ama bu kadarı fazla. Sana yaklaşan herkese dikkat et . Gözün hep açık olsun " dediğin de artık hiç birşey anlayamaz olmuştum. Emre' de ' Hoşçakal ' diyerek aniden gitti.

Arkasında soru işaretleri ile dolu bir kız bırakarak...

-----------------------------------------------------
Yazım yanlışları varsa affola. Kontrol edemedim final haftası dönemindeyim.

PANZEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin