13.Bölüm

442 37 11
                                    

Emre'nin gidişinin ardından Pika ile birlikte odama giderek yatağıma uzandım. Pika'yı karşıma alarak muhabbet etmeye başladım.

'' Pika benim ne suçum var ki ? '' dediğim de Pika dediklerimi anlıyormuş gibi kafasını salladığın da gülmeden edememiştim.

'' Bence de benim suçum yok. Ayrıca Elan eski de kaldı neden onun için bana bağırdı ki ? Ayrıca onu çok kısa bir zaman da tanıyorum ne var yani aklımda ki birkaç şeyi sorduysam ? '' derken Pika'yı kollarımın arasına aldım ve bugün olanları tekrar düşünmeye başladım.

'' Pika şimdi biz Emre'yle sevgili miyiz ? '' diye sorarken gözlerimi kollarımın arasında kaybolmuş Pika'ya çevirdim.

''Pika senin bile kafan karıştı değil mi ? '' dediğim de Pika benden bunalmış olacak ki yatağın üzerinden pıtır pıtır adımları ile yere indi ve etrafta oyalanmaya başladı.

Gözlerim günün yorgunluğuna daha fazla dayanamadığı için kapandığın da içimden yarın için her şeyin güzel gitmesi adını bir dilek diledim.

*****

Sabah uykumdan uyanmama neden olan ne artık alıştığım ve hayatımın bir parçası olan mide bulantım ne de işe geç kalmamak için kurduğum telefon alarmı. Uyanmama sağlayan kanayan burnumun verdiği ıslaklık hissiydi.

Acaba Pika mı ısırdı diye düşünmüş olsam da bu tamamen benden kaynaklanan bir durum olduğunu anlamam çok geç olmadı. Dünkü ağlamamın migrenimi tetikleyeceğini düşünmemiş ve büyük ihtimalle migrenden kaynaklanan bir kanamam olmuştu.

Kendimi her geçen gün daha da güçsüz hissediyorken bir de vücudumun bana verdiği bu kötü hediyelere ayak uydurmam gün geçtikçe zorlaşırken artık başka bir doktora görünmemin gerektiğini anlasam da doktorlara olan nedensiz düşmanlığım yüzünden başka bir doktora gitmeyi seçenekler arasından elemeyi tercih ettim.

Kahvaltı bile etmeden çıkmayı düşünsem bile Pika'nın evinde ki ilk kahvaltısın da ona eşlik etmek için oturma odamda ki küçük masaya bir iki kahvaltılık ve Pika için biraz yeşillik koydum. Pika'da bana uyum sağlayarak masaya yaklaştığın da onu olduğu yerden alıp masanın üzerinde yeşilliklerin bulunduğu tarafa yerleştirdim ve kahvaltısını yapmasını kolaylaştırdım.

'' Pika bugün benim işe gitmem gerekiyor . Ben yokken evi fazla dağıtma olur mu? '' dediğim de Pika yemekte bulunduğu yeşilliklerden başını kaldırdı ve birkaç saniye yüzüme masum masum bakınca gülümsememi engelleyemedim.

'' Bakma ama öyle çipil çipil peki birazcık dağıt ama etrafı kemirme tamam mı? Yatağın kenarında ki diş işini fark ettim '' dediğim anda suçunu yüzüne vurmamdan utanmış olacak ki bana bakmak yerine kahvaltısına devam etti. Daha sonrasında sessiz geçen kahvaltımızın ardından evden çıkıp kafeteryaya hızlı hızlı yürüyerek geç kalmamak için büyük uğraş verdim.

Kafeteryaya girdiğim de ilk işim mutfakta bulunan Emre'nin yanına gitmek oldu. Pasta yapmakla o kadar meşguldü ki benim geldiğimi dahi fark etmedi.

'' Günaydın '' diyerek gülümsediğim de arkasını dahi dönmeden benim kalbimi parçalayacak cümlesini söyledi.

'' İşe on dakika geç kaldın ve bundan sonra tam zamanında gelmeni istiyorum. Sevgilim olman işe geç gelmeni gerektirmiyor Kavin '' dediğin de gözlerim dolmuştu.

'' Özür dilerim işten on dakika geç çıkarım sizi de kullanmış olmam Emre Bey '' diyerek mutfaktan ayrıldım. Sevgiliyiz diye onu kullanacağımı düşünmesi beni ne kadar üzse de bu üzüntümü onun karşısında belli etmeyecektim.

Öğlen saat ikiye kadar Emre ile iş dışında hiç konuşmamış ve müşterilerle ilgilenmiştim ama öğlen eve Pika'nın yemeğini vermem için gitmem gerekiyordu. Sırf Emre ayrıcalık istediğimi düşünmesin diye bu saate kadar hiçbir şey yememiş ve öğle yemeği için izin istemeye karar vermiştim. Şimdiyse mutfağın kapısının önünde bunu yapacak cesareti kendimde toplamaya çalışıyordum.

'' Hadi yapabilirsin Kavin '' diye kendi kendime söylenirken mutfağın kapısının aniden açılmasıyla kafamı kapıya çarpmam bir oldu.

'' Ahhhhh '' diye ciyaklamaya benzer bir ses çıkardığım da alnımın acısı yüzünden değil de çıkan bu çatallaşmış sesim yüzünden yüzümü buruşturdum.

'' Kavin senin kapının arkasında ne işin vardı ? Gel otur şöyle sandalyeye '' diyerek beni sandalyelerden birine yönlendirdi ve nazik bir şekilde oturttu. Emre'ye baktığım da gözlerinde bulunan endişeyi fark etmemek yağan karı görüp de yaz ayındayız demek gibi imkansızdı.

'' İ-iyim Emre Bey '' dediğim de alnımı ovan parmakları donup kaldı.

''Kavin bana bey demekten vazgeç artık '' dediğin de çenemi tutamamıştım.

'' Yok ya sabah on dakika için kalbimi kırmasını biliyordun '' diyerek dudaklarımı aşağıya doğru sarkıttım. Küçük bir çok gibi göründüğüm farkındaydım ama ne yapabilirim bu da benim karakterimdi.

Emre bir süre bana baktı , baktı , baktı ve sesli bir şekilde gülmeye başladı. Dostum senin sorunun ne ?

'' Aman ne komik '' diyerek kollarımı birbirine bağladım ve oturduğum yerde Emre'ye bakan tarafımın yönünü değiştirdiğim de gülmesi kahkahaya dönüşmeye başlamıştı.

'' Ka- ka- kavin '' diyebilmeyi zor zar başarmış olsa dahi cümlesinin devamını getirmeyi başaramamıştı.

'' Ya susar mısın artık. Küstüm işte ! '' diyerek oturduğum yerden aniden kalkınca Emre ' de benimle birlikte kalkarak bir adım da yanıma geldi ve kollarının arasına aldı. Aslında küs olduğum için ona karşılık vermezdim de ne yapayım kokusu çok güzel ve ona sarılmak cennetin kapısına koşmak gibiydi.

Saçlarımı öperek bir şeyler fısıldadığın da ne dediğini duymaya çalışsam bile başarısız olmuştum. Daha sonra sesli bir şekil de '' Benden gitme küçük sevgilim '' dediğin de sadece kafamı sallaya bildim.

'' Hep böyle kalsak kimse karışmasa bize ve sen hep böyle o öpülesi dudaklarını şekilden şekile sokarak masumiyetini sergilesen bana '' dediğin de tek yapabildiğim daha fazla Emre'nin boyun girintisine sinmek oldu.

Emre beni yavaşça kendinden uzaklaştırdığın da Pika'nın aç halini gözümün önüne gelince Emre'den izin istemek için harika bir zaman diyerek cümleme başladım.

'' Şey öğlen yemeğine gitmek için izin verir misin ? '' dediğim de Emre ellerimi tutarak karnının üzerine koydu ve '' Harika bir fikir bende çok acıkmıştım '' dese de şuan onun kurduğu cümleye değil elimin altında ki kasların varlığına odaklanmış durumdaydım. Benim kesinlikle spor yapıp ayva göbek denilen göbeğimi eritmem gerekiyordu. Emre'nin yanında kendimden utandım !

'' Hayır ben eve gideceğim sen burada bekle gidip geleyim sen öyle çıkarsın Ceyhun'da gelmedi bugün burası tek kalmasın '' dediğim de Emre isteksiz bir şekilde teklifimi kabul etti.

Hızlı bir şekilde evime gidip Pika'nın yeşillik ve dilimlenmiş havuçlarını koltuğun üzerine bıraktığım da Pika'mın yumuşak tüylerini öperek kafeteryanın yolunu tutmuştum. Tabi ki de yemek yemeyecektim. O göbek eriyecek arkadaş !!!

Tam kafeteryanın kapısını açmak üzereydim ki Emre'nin '' Olmaz Murat ağabey Kavin'e bunu yapmam'' dediğini duydum. Ne olduğunu anlamayarak içeriye girdiğim de Emre'yi ve hemen yanında ki orta yaşların biraz üzerinde bulunan fiziği yerinde bir adam ve yan masaların da biri esmer biri de kızıl iki tane kadını görmem bir oldu.

'' Emre bunlar kim ve bana neyi yapamazsın ? '' dediğim de bütün gözler benim üzerime dönmüştü.

PANZEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin