"Bunu çok uzun zamandır bekliyorum..." Baekhyun kapıya yaklaşırken cebinde anahtarını arıyordu.
"Ben de!" dedi Chanyeol heyecanlı oğlanı izlerken.
Sonunda anahtarı bulan Baekhyun cebinden çıkardı ama elleri o kadar titriyordu ki deliği bulmayı bırakın anahtarı elinde tutmakta zorlanıyordu. Anahtar şıngırtı çıkararak yere düştüğünde Chanyeol kıkırdamıştı. "Yatakta da böyle olacaksan kimin üstte olacağı belli sanırım."
Baekhyun kıpkırmızı olduğunu hissediyordu. Yüzünde toplanan kan yüzünden sıcaklamıştı da. Chanyeol eğilip anahtarlığı aldı ve boş eliyle Baekhyun'un yüzünü okşadı.
"Bu kadar tedirgin olman hoşuma gitmiyor. Bence..."
Anahtarı deliğe soktu, iki kez sağa çevirdi ve kapıyı açtı. "Ağırdan almalıyız."
Baekhyun alt dudağını dişlerken başını öne eğdi. Utanmakla kalmıyordu, utanmaktan utanıyordu. Chanyeol'un böyle bir sevgili isteyeceğini de sanmıyordu. Baekhyun, her ne kadar romantik ruhlu bir aşık da olsa, daha önce kimseyle çıkmamıştı, öpüşmemişti bile. Chanyeol ilkti ve Chanyeol ilk olmak için fazla muhteşemdi. Baekhyun, ona layık olmadığını düşünmeye başlamıştı şimdiden.
Chanyeol açık kapının önünden çekildi ve gülümsedi. "Girmeyecek misin?"
Baekhyun'un başı hala önündeydi. "C-chanyeol...b-ben çok özür dilerim, y-yani gergin olduğum için ama l-lütfen bana bir şans ver y-yani iyi olmaya çalışacağım. S-söz seni h-hayal kırıklığına uğratmam." Baekhyun parmaklarıyla oynarken konuşmaya çalışıyordu ama sık sık kekeliyordu ve gözlerinden süzülen yaşlar da işini kolaylaştırmıyordu.
Chanyeol, kısa olana şaşkınlıkla baktı. "Baekhyun? Sen neden söz ediyorsun?"
Baekhyun başını inatla kaldırmadı, sadece hızla iki yana salladı. "A-ağırdan almak istemiyorum, d-daha sonra mesafe koymak is-isteyeceksin ve sonunda da... ayrılmak." Sonlara doğru Baekhyun'un sesi iyice kısılmıştı çünkü, pardon ama, çıkıyorlar mıydı ki? Baekhyun her şeyin hayal gücü olduğuna inanmaya başlamıştı bile. Her şey bir rüyaydı ve bitmişti, değil mi? Kesin öyle olmuştu ve kimse Baekhyun'a uyanması gerektiğini söylememişti.
Chanyeol'un şaşkın bakışları yerini paniğe bırakmıştı. "Aman tanrım Baek! Böyle düşüneceğime gerçekten inanıyor musun?" Aralarındaki kısa mesafeyi birkaç adımda kapatarak ellerini ufak olanın sırtına doladı. Çenesini onun başına yasladı ve Baekhyun'u sıkıca kucakladı.
"Bir daha böyle düşünmeni istemiyorum! Baekhyun beni tatmin etmeni değil beni sevmeni istiyorum çünkü ben..." Chanyeol nefessiz kalmıştı, sonra daha yumuşak bir sesle devam etti. "Seni çok seviyorum."
Baekhyun kızaran yüzünü Chanyeol'un göğsüne sakladı. Chanyeol sadece mükemmel görünmüyordu, Chanyeol tam anlamıyla mükemmeldi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Sehun kahvaltı sırasında sürekli Lu Han'ı izliyordu. Lu Han sonunda rahatsız oldu. "Ya senin derdin ne?"
Sehun hiç istifini bozmadı. Gerçekten de utanmazın önde gideniydi çünkü ona göre ayıp sadece yatakta olurdu ;)). "Tenin çok beyaz." dedi ev gezerken parkeler su geçirmez diyen emlakçı edasıyla.
Lu Han gözlerini kırpıştırdı. "Ne olmuş yani?"
Sehun hafifçe sırıttı. "Boynunda morluklarla nasıl olur onu düşünüyordum."
Lu Han kıpkırmızı kesilmişti. "Yah! Sen sadist misin? Şu Christian Grey saçmalıklarına hiç ilgim yok bilesin."
Sehun bir kahkaha attı ve o an Lu Han, bu oğlan ne isterse kabul edeceğini düşündü. Bu gülüş için değerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where to?
FanfictionChanyeol bir taksi şoförü. Baekhyun, üniversitesinden beş dakika uzaklıkta yaşayan bir öğrenci. Neler olacağını anladınız sanırım ;)