Maksat Baekyeol

2.7K 205 42
                                    

Lu Han, duyduğu cümleyle bir süreliğine sessiz kaldı. Ne demesi gerektiğinden emin değildi. İltifatın için teşekkürler...Çok saçma olurdu. Biliyorum öyledirler...Lu Han aptal olduğuna emin oluyordu yavaş yavaş. 

"Evin nerede?" Sehun, onun yanıt vermesine fırsat vermeden konuştu. Lu Han ani soruyla bakışlarını Sehun'a kaydırdı. Oğlanın gözleri yoldaydı. Fırsattan istifade, uzun oğlanı iyice süzdü.

"Fotoğraf çek daha uzun bakarsın." Sehun sırıtarak Lu Han'ın bakışlarının farkında olduğunu gösterdi. Lu Han derin bir nefes aldı, gözlerini devirip önüne dönerken evinin yolunu tarif etmeye başlamıştı bile.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Tamam, artık kapatabiliriz." Kyungsoo önlüğünü çıkarırken boşalmış kafeye göz attı. Jongin başını salladı ve siparişleri üzerine yazdığı ufak not defterini kasanın yanındaki boşluğa koydu.

"Şimdi bir randevuya çıkabiliriz."

Kyungsoo ona dünyanın en aptal insanıymış gibi baktı ve zaten öyle olduğuna inanıyordu. "Sen gerçekten ciddi misin yoksa benimle alay etmen için Chanyeol sana para falan mı verdi?"

"Tabi ki de vermedi!"

"Doğru, o aptalın asla parası olmaz zaten." Kyungsoo derin bir nefes aldı. İşi gücü yokmuş gibi bir de bunlarla uğraşıyordu.

"Şimdi gidiyorum ve sen gelmiyorsun." 

Jongin ufak bir köpek yavrusuymuşçasına somurttu. Kyungsoo neden onu kabul edemiyordu ki? Neyi eksikti? Yakışıklıydı, parası vardı, üniversite eğitimini alan mükemmel ötesi bir gençti işte!

"Ben de geleyiiiim" dedi ellerini önünde yalvarır pozisyona getirirken.

Kyungsoo gitgide sinirlendiğini hissediyordu. Bu aptalın derdi ne olabilirdi? "Sen gerçekten takıntılı bir sapıksın." dedi sertçe.

"A-ama sana zarar verecek hiçbir şey yapmadım, sa-"

"Bütün sapıklar aynı başlar!" Kyungsoo sesini hafifçe yükseltti. Jongin'in yüzündeki kırılmış ifadeyi görünce fazla ileri gitmiş olabileceğinden endişe etti ama hayır, az bile söylemişti. "Git ve kendi hayatınla ilgilen, yeterince sorunum var."

Jongin birkaç saniyeliğine kalp dudaklı oğlanda asılı kalan bakışlarını yavaşça yere indirdi, omuzları da inmişti. Genelde yüzünde olan öz güven dolu gülümseme yerini düz bir çizgiye bırakmıştı. Jongin gerçekten de kırılmıştı ve o bile bunu beklemiyordu. "P-peki." dedi hafif bir sesle. Fısıltı gibi gelen titreşimler Kyungsoo'nun kulağına ulaştığında, kısa olan kalbine hafif bir sızı duydu.

Belki de gerçekten fazla ileri gitmişti? Ama zaten ondan kurtulmak istemiyor muydu? Öyleyse onu kırması gerekse de bunu yapacaktı, yapması lazımdı, değil mi?

"İyi." dedi tekrar ama sesi bu sefer sert çıkmamıştı, isteğinin aksine yumuşak bir şekilde söylemişti bunu. Yine de Jongin'in yüzündeki kolu kanadı kırık turna ifadesi silinmemişti. Elleriyle hafifçe oynadıktan sonra koşar adımlarla terk etti mekanı. Kyungsoo boğazına takılan yumruyla oğlanın kaçarcasına gidişini izledi. Doğru olanı yapmıştı o, bundan emindi, yani, öyle olmak zorundaydı, öyleydi de, değil mi? Neden kendisini ikna etmeye çalışıyor gibi hissediyordu?

İçinde olduğunu inkar ettiği umutla, belki bir şeyini unutmuştur diye etrafa bakındı ama Jongin, hiçbir şey bırakmadan terk etmişti dükkanı. Kyungsoo, hayatı için de aynı şeyi diyebileceğine emin değildi. Jongin hayatını terk etmiş olabilirdi ama gerçekten geride bir şey bırakmamış mıydı?

Where to?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin