Kyungsoo durduğu yerde sallanıyordu. Tereddütle baktığı evin kapısını gözleriyle atomlarına ayırmak istiyor gibiydi zira kapı kendiliğinden yok olmazsa Kyungsoo o kapıyı açıp içeri girecek cesareti kendisinde bulamayacağına emindi.
Evet, Kyungsoo Jongin'in kapısının önünde dikiliyordu. Evet, Jongin'in evi beklediğinden çok daha büyüktü. Evet, Jongin'in evinin bahçesi bile vardı. Ve evet, evin garajının girişinde Jongin'in olduğunu düşündüğü pahalı araba dikkat çekiyordu.
Sonunda derin bir nefes aldı ve bahçe kapısını açıp giriş yolunu katetti. Evin kapısına vardığında az önceki cesaretinin buna yetmeyeceğini anlamıştı.
Sıkıntı Kyungsoo'nun çekingen ya da utangaç bir insan olması değildi. Sıkıntı Kyungsoo'nun sarf ettiği onca kırıcı sözden sonra özür dilemesiydi. Gururu buna izin vermiyordu. Bunalarak nefes verdi. Aptal Jongin onu zıvanadan çıkarmasaydı bu durumda olmazlardı. Hangi durumda olmalarını istiyordu ki Kyungsoo?
Yüzünü sıvazladı ve kapının ziline bastı. Bunu yapacaktı. Bunu yapmak zorundaydı. Çünkü telefonda konuşurken duyduğu ses çok... kırılmıştı. Çok zayıftı. Kyungsoo, Jongin'in o sesinden nefret etmişti. Jongin, hayat dolu olmalıydı.
Kapıyı açan olmadı. Ne bekliyordu ki? Oğlan depresyondaydı. Tekrar zile bastı ama kapının açılacağına dair bir umut beslemiyordu. Omuzlarını düşürdü ve eski Kyungsoo'nun asla yapmayacağı bir şeyi yaparak bahçede dolaşmaya başladı. Bahçe yolunu takip ederek evin arkasında bulunan mutfak kapısını buldu. Kapı hafif aralıktı. Kyungsoo tereddüt etti, sonra dudağını ısırdı.
Kurallara uyan, görgülü vatandaş Kyungsoo asla başkalarının evine girip haneye tecavüz olayına karışmazdı ama bu Jongin için tehlikeli olabilirdi. Ya hırsız katil hibridi bir insan evine girip ona zarar verirse? Evet, Kyungsoo tamamen iyi niyetiyle eve girmeye karar verdi.
Mutfağa adımını atar atmaz burnunu kırıştırdı. Mutfak savaş alanını anımsatıyordu. Lavabodaki bulaşık yığını, yerlerde ve masanın üzerinde dağlaşmış hazır yemek kutuları, onlar karınca mıydı hamam böceği mi?
Kyungsoo tiksindiğini hissetti ve farkına bile varmadan etrafı toplamaya başladı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Ne zamandır gay olduğunun farkındasın?" Sehun, soruyu sorduğunda kendisi bile şaşırmıştı.
"Ben gay değilim." dedi Lu Han gözlerini devirip. İçtiği kahve akşamdan kalmalığına iyi geliyordu çünkü yediği onca yağmura karşın geçen geceki alkolün etkisinden hala kurtulamamıştı.
Sehun'un ona boş gözlerle baktığını görünce devam etme dürtüsü hissetti. "Ben biseksüelim."
Sehun şimdi ona klasik ifadesiz yüzüyle bakıyordu ama Lu Han üzerine alınmadı. "Kahveni beğendin mi?"
Başını sallayan Sehun derin bir nefes aldı ve bir yudum daha aldı.
"Peki sen ne zamandır erkeklerden hoşlanıyorsun?" Lu Han bunu alay etme amaçlı sormuştu. Sehun'un az önce onun bacaklarını izlediği gözünden kaçmamıştı ve bu konuda ona laf sokmak istemişti. Gerçekten de kanıtlamak istediği bir şeyler yoktu, sadece laf sokup kötü bir sırıtış... Ama aptal Sehun beklenmedik şekilde yanıt verdi.
"Sanırım bu sabahtan beri."
Lu Han gözlerini irice açarak Sehun'a dikti. Yoksa Sehun da onunla alay mı ediyordu? Ne derse desin rezil olacağını anlayınca dudağını ısırdı ve başını öne eğdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where to?
Fiksi PenggemarChanyeol bir taksi şoförü. Baekhyun, üniversitesinden beş dakika uzaklıkta yaşayan bir öğrenci. Neler olacağını anladınız sanırım ;)