Bölüm-7

132 11 6
                                    

Kewin bayıldıktan sonra seyirci koltuklarının hepsinden sevinç çığlıkları ve alkışları geldi.Etrafıma bakınca bütün okulun salonda toplandığını gördüm.Hepsi benim Kewin'la olan savaşımı izlemek için gelmişti.

Aralarından biri salona doğru sıçrayıp salona indi.

Bu abim idi.Yanıma gelince "Kardeşim,kazanacağına dair inancım tamdı" dedi koluma hafifçe vurarak "Bakıyorum da fazla zorlanmışsın, yani onu bile çıkartmışsın savaşta" dedi Excalibur'u işaret ederek. "Evet,bayağı zorlandım diyebilirim.Eğer Excalibur benimle olmasaydı ne yapardım bilemiyorum" dedim gülümseyerek "Eee...Herkes de kralın kılıcı yok sonuçta.Sadece sende var" dedi.Daha sonra salondaki insanlara bakıp "Bu kadar insan seni izlemeye gelmiş.Bence onlara zaferin şerefine bir şeyler demen gerek" dedi,bende "Olmaz" "Hadi ama...Yapabilirsin.Birkaç cümle yeterli olur" "Aklıma birşey gelmiyor ki söyleyeyim" "Zaten düşünmene gerek yok.Ne hissediyorsan onu şöyle gitsin" dedi ve sırtıma vurup öne ittirdi beni "Akademidekiler,şu anda Edward'dan zaferi şerefine sizlere birkaç şey söylemek istiyor" dedi son ses bağırarak.
O anda tüm okul karşında rezil olmuştum,eminim öyle oldu. Herhalde şu anda t-shirtümü çıkarıp tüm okulu turlasam daha iyiydi.

Daha sonra herkesin suratında bakınca konuşmamı büyük bir heyecanla beklediklerini gördüm.

Evet,artık tamamen bitmiştim. Söyleyecek hiçbirşey gelmiyordu aklıma.

Daha sonra derin bir nefes alıp verdim ve kılıcımı havaya kaldırıpp "Önüme kim çıkarsa çıksın ben ve Excalibur asla kaybetmeyeceğiz.Söz veriyorum ki herkesi korumak için savaşacağız.Bu kral,canı pahasına kalesini koruyacak" deyince herkes çılgınca tezahüratlarına devam etti.
Sağlık görevlileri Kewin'i almaya gelince onu sedyeye koyarlarken kalkanından karanlık bir ışın çıktı ve ışın giderek genişledi.

"Bu ne,biliyor musun abi?" dedim,o da kafasını hayır anlamında salladı ve "Bende böyle bir şeyi ilk defa görüyorum" dedi.Sonra içinden çıkan bir şey direk üzerime atıldı.Gelen şeyi kılıcımla durdurunca içinde bir göz gördüm.
Saldırısını karşıladığımı görünce bir anda yok oldu.
Ve Steven'ın yanında belirdi.Yavaş yavaş görünmeye başladığında onun bir insan boyutlarında olduğunu gördüm.İnsan boylarındaydı ama o şey kesinlikle insan değildi.Görünüşü tamamiyle siyahti.Yalnızca gözleri kankırmızısı renkteydi,diğer her yeri sipsiyahtı. Görünüşü bana bir insan iblise dönüşmüş gibi geldi.Gerçekten de eğer bir insan iblise dönüşmüş olsaydı aynı onun gibi görünürdü.

İblis adam "Uzun zaman oldu" dedi ve Steven'a baktı.Steven "Evet...Çok uzun zaman oldu,Karanlıkların kralı Morgarath. Benim yüce karanlık efendim" dedi yaninda diz çöküp "En son herhalde, Arthur'un beni mühürlediği savaştan önce görüşmüştük,değil mi?" diye sordu iblis adam "Evet,kralım" dedi Steven ve vücudu o iblis adamın ki gibi sipsiyah oldu.Daha sonra vücudunda bir zırh belirdi ve yüzünde de tilkiyi anımsatan siyah bir maske.
O maske nedense bana çok tanıdıkp geliyordu.Sanki onu görmüş gibiydim. Yıllar önce görmüş gibiydim...

"Demek yüzyıllar geçti,benim sadık komutanım,Warkaral" "Evet,efendim" dedi,sonra bende dayanamayıp "Steven,sen bizim tarafımızda değil miydin?" dedim. Sonra Steven suratıma bakıp gülmeye başladı "Benim başından beri tek amacım efendimi yeniden bu dünyaya getirtebilmekti" dedi "Yani bunca zamandır bizi kandırıyor muydun? Beni ve abimi bunca zamandır kullanıyor muydun?" diye sordum "Evet,ikinizide oyuncak gibi kullandım" dedi "Dalga geçme benimle,Steven.Lütfen bunların hepsinin şaka olduğunu şöyle" dedim ama hiçbirşey demedi.

"Peki ya beni neden yanına aldın?" diye sordu yanımda duran abim, "Seni yanıma almasaydım eğer,diğer insanlar benim sıradan bir büyücü olmadığımı anlayacaklardı" dedi.

"Peki ya Jenny?" diye sordum "Evet,bütün bu insanları en başından beri kullanıyordum" deyince sinirden atağa geçiyordum ki abim beni tuttu saldırmamam için beni uyardı "Demek efendini çağırmak için kardeşimin gücüne ihtiyacın vardı ve sende onu Kewin'la savaştırarak büyük bir enerji yaratarak onu oradan çıkardın.Ama anlamadığım şey sadece onları savaştırarak efendini uyandırmış olamazsın.Daha büyük bir güç kaynağı olmalı...Yoksa sen..." derken,Steven onun sözünü kesti "Evet..." dedi ve Excalibur'u işaret etti "Bunu anca Excalibur'la yapabilirdim çünkü efendimi o kalkana hapseden kişi kral Arthur, bilerek Excalibur'un gücüyle hapsetti ki kimse onu oradan çıkartamasın" dedi.

O anda o maskeyi nerede gördüğüm aklıma geldi.

"Steven,cevap ver bana,7 yıl önceki o gün,ailemi öldüren kişi...sen miydin?" dedim konuşmalarının ortasına girerek.Steven gözlerime bakıp "Bilince ne değişecek,Ed?" "Cevap ver bana,o gün ailemi öldüren kişi sen miydin yoksa değil miydin?" dedim gözlerimden yaşlar gelmeye başlayarak.

"Evet,ben öldürdüm...Büyük bir zevkle" dedi.

O sözlerden sonra kendimi kaybettim ve kılıcımı sıkıca kavrayıp Steven'a saldırdım.

"Seni affetmeyeceğim...Beni bunca yıldır beni oyuncak gibi kullanmanı geçtim ama sen ailemi öldürdün...Biip...Biiip..." (Ne olur ne olmaz yazmadım.İlerde küçük okuyucularım olursa diye) sinirden ne dediğimi bilemedim ve ağzımdan birkaç küfür çıktı.

Kılıcım tam onu kesecekken,mızrağını çıkartıp saldırımı durdurdu. Gözlerime dimdik bakıp "Unutma ki sana savaşmayı öğreten bendim.Senin şu anda ne planladığını tahmin etmek benim için çocuk oyuncağı" dedi, bende "Evet ama sen bana sadece basit hareketlerde yardım ettin.Bana asıl kılıç tekniklerini öğreten kişi abimdi" dedim.

"Sen hala onu öldürmeyi düşünmüyor musun,Warkaral?" dedi iblis adam, Steven'ın arkasından.Steven. "Hayır,çünkü hala onu kullanabileceğimizi düşünüyorum, efendim" diyip karnıma tekme atıp beni kendinden uzaklaştırdı.Adam "Burada daha fazla oylanmamıza gerek yok,Warkaral,gidelim" dedi ve Steven adama bakıp "Siz nasıl emrederseniz,efendi Morgarth" dedi ve ikiside kara alevlerin içinde yok oldular.


Kral'ın Kılıcı(Taslak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin