Rüyamda kendimi bir atın sırtında buldum.Atın üzerinde bir orduya karşı savaşıyordum.Kim olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu ki bir anda yanımdaki kılıç kınında Excalibur'u gördüm.
O anda Kral Arthur olduğumu anladım.Daha sonra Excalibur'u kınından çıkarınca her yer parlamaya başladı ve kendimi bembeyaz bir yerde buldum.
Etrafa bakınırken sırtında mavi pelerini,vucudunda ise açık gri renginde zırhı ve elinde de Excalibur'u tutan orta yaşlı bir adam belirdi.
"Sonunda tanışabildik,torunum" dedi Kral Arthur.Ardından bende önünde diz çöküp "Excalibur sizin elinizde olduğuna göre siz Kral Arthur olmalısınız" "Demek hala adım unutulmamış" dedi gülerek "Evet, torunum.Ben Kral Arthur'um" dedi ve Excalibur'u yere saplayıp "Kaldır başını yerden torunum,yüzünü görmek istiyorum" dedi,bende yavaşça ayağa kalkıp göz göze baktık birbirimize.
"Sen o rüyayı görürken Excalibur bana herşeyi anlattı" dedi ve "Duyduğuma göre Morgarath'la karşılaşmışsın" dedi ciddi bir sesle "Evet,karşılaştım" "Olanları Excalibur bana anlattı ama yaşananları birde senin ağazından duymak istiyorum,Edward Wilson" dedi.Sonra bende ona ailemin öldürüldüğü günden itibaren herşeyi anlatmaya başladım.
Herşeyi anlattıktan sonra "Demek 1 günün var" dedi elini çenesine koyarak "O zaman sana ancak o destek verebilir" "Kim o bahsettiğin kişi?" ama beni dinlememezlikten gelip "Sabah uyandığında odanda baska biri daha olacak ve senden ona iyi bakmanı istiyorum,kendisi benim için çok önemli biridir" "Kim bu kişi?" "Sabah öğrenirsin" dedi.Niye merakta bırakıyorsun ki adamı,söyle bitsin mesele...
"...Duydun mu?" dedi Kral Arhur, bende "Özür dilerim,dalıp gitmişim bir anda.Bir daha söyleyebilir misiniz?" "Dedim ki Excalibur'da yeni bir büyü açtım.O büyüye en kısa sürede alışabilirsen sana büyük fayda sağlayacaktır" "Peki ben bu büyüyü nasıl öğreneceğim?" "Aslında sözlerini ezberlemen gerek ama..." "Ne ol..." sözümü bitiremeden Excalibur'u göğüsüme sapladı.
"Sen ne yapıyorsun..." "En kısa yolu buydu ama merak etme ölmeyeceksin" dedi.O anda beynime bir bilgi akışı gelmeye başladı.
"Bu bir Gerçeklik-Alan büyüsü.Bu büyüyü kullanırken büyü gücünün büyük bir kısmını götürecektir ama Excalibur senin enerjini yenilediği için sıkıntı olmaz" dedi ve Excalibur'u göğsümden çıkardı.Çıkarırken acıyla çığlık atmıştım.Ardından göğsümdeki yara anında kapanmıştı.Şaşkın şaşkın yaranın olduğu yere elimi koyunca en ufak bir çizik bile olmadığını farkettim.
"İnsan ilk önce uyarırdı...Off,yara gözükmüyor ama çok acıyor" "Sana bunu söyleseydim reddedecektin bende sana sormadan yapayım dedim" "Umarım 1 günde ustalaşabileceğim bir büyüdür" dedim sonra kral Arthur elini omzuma koyup "Ustalaşacaksın merak etme,sonuçta sen benim soyumdan geliyorsun" dedi.
O anda nedense ona daha fazla hayran oldum,hatta hayranlıktan ağzım açık kalmış bile olabilirdi.Kral Arthur "Ne oldu bir anda?" diye sordu "Hiiç,fazla etkilendim,sanırım" deyince gülmeye başladı "Uzun zaman olmuş birinde bu yüz ifadesini görmeyeli.Bana birini hatırlattın,Ed" dedi.
Gülmesi bitince ciddi bir yüze bürünüp "Artık sana Morgarath'dan bahsetme zamanı geldi" dedi,bende tüm dikkatimi onu diyeceklerine verdim.
"Edward,sen benim nasıl öldüğümü biliyorsun,değil mi?" diye sordu, bende başımla onaylayıp "Evet,Dünya Tarihi dersinden yalnış hatırlamıyorsam,adamlarının biri tarafından ihanete uğruyordun sonrada onunla savaşıyordun.O savaşta ağır bir hasar alıyordun ve Excalibur'u onun kalbine saplayıp onu öldürüyordun.Sende kan kaybından ölmek üzereyken adamlarından birine Excalibur'u alıp göle atmasını emretmişsin.Ardından o adam geri gelene kadar sen çoktan ölmüşsün" "Evet,hikayen doğru ama birkaç eksiğin var.Şimdi asıl olanları sana anlatacağım" dedi ve boğazını temizleyip anlatmaya başladı "Son savaşımda ihanete uğradığım doğru ama 1 kisi değil,Yuvarlak Masa Şövalyelerinin 5 üyesi tarafından ihanete uğradım" "Biri Morgarath desek diğer 4 kişide onun tarafından hipnotize edilmiş olmalı" "Bende başta öyle düşünmüştüm ama araştırınca zaten o 5 kişinin bana karşı önceden beri isyan başlatmak için planlar yaptıklarını öğrendim. Böylece onlarda Morgarath gibi bedenlerini kara büyüyle birleştirmişler ve böylece benimle Morgarath arasındaki savaş başlamış oldu.
Morgarath daha sonra şehrime saldırıp ordumun ve insanlarımın bir kısmını hipnotize ederek kendi tarafında geçirdi.Daha sonra bende ordudan kalan insanlarla Morgarath'a saldırdık.Savaşın sonlarında doğru bizim durumumuz onlarınken iyiydi ve karşımızda yenmemiz gereken sadece Morgarath kalmıştı ama o gelip küçük bir kara büyüyle ordumun yaklaşık %98'sini yok etti..." Korku dolu gözlerle kral Arthur'a bakıp "Şaka yapıyorsun,değil mi? Yani bir kişinin tüm ordunun neredeyse hepsini yok etmek üzere olduğundan bahsediyoruz" dedim ama o an yüz ifadesi bana şaka olmadığını söylüyordu.
"Evlat,kendi gözlerimle gördüm.O saldırı sonrasında ordum yoktu. Arkalarında ne bedenleri ne de külleri vardı.Hiçbirşey yoktu...
Orada Morgarath'ı teke tek bir düelloya davet ettim.O da beni yeneceğine inandığı için teklifimi kabul etti ve ikimizde kılıçlarımızı çıkarıp savaşmaya başladık.
İkimizde elimizden geleni yapıyorduk.Bir ara ordumu yok eden o büyüyü kullanmayı denedi ama Excalibur'un devasa patlamasını kullanarak büyüsünü zorda olsa engellemeyi başardım.
İkimizde kılıç sallamaktan yorulmuşken,Morgarath kılıcını,dediğin gibi,ölümcül bir yerime sapladı.Sapladığı kılıcını çıkarmak üzereyken kılıcını tutup Excalibur'u kalbine sapladım ama o daha ölmemişti,büyük bir hasar almıştı ama ölmemişti.Bende son anda çok gizli ve yasak bir büyüyle onu arkadaşın Kewin'ın kalkanına hapsettim.
O sırada ölmek üzere olduğumu bildiğim için Excalibur'u kalan son gücümle göle doğru attım.Daha sonra gölden yükselen bir el Excalibur'u alıp içine çekti ve bende gülümseyerek hayata gözlerimi yumdum" dedi
Hikayeden sonra ne hissedeceğimi bilemedim.Bize derste anlatılan hikayeden daha ilginç ve daha heyecanlı geldi.En azından bana göre öyleydi.
"Ve şimdi o yeniden özgür ayrıca çoktan adamlarından birini yanına almış durumda.Diğerlerini de çağırmaları çok uzun sürmez" dedim, o da "Bu dünya artık benim kral olduğum zamanımdaki gibi değil,o yüzden ben onları durduramam.Bu nedenle bu görevi sana ve arkadaşlarına bırakıyorum" dedi ve yavaşça yok olan işaret parmağıyla kalbime dokunup "Son bir şey daha,Ed ne olursa olsun Morgarath'ı kendi başına yenmen gerek çünkü onun büyüleri yalnızca Excalibur tarafından engellenebilir. Eğer arkadaşlarından biri onunla savaşmaya kalkarsa ölür.Bunu sakın unutma" "Unutmayacağım,kral Arthur" "Sana olan inancım tam,kral Edward.Git ve insanlarını kurtar" dedi ve tamamiyle yok oldu.
Uyanınca karşımda uzun boylu,yeşil gözlü,siyah bir tokayla saçlarını arkadan bağlamış olan sarışın ve üzerinde beyaz elbisenin üzerine giydiği beyaz bir zırhı olan bir kız gördüm karşımda.
Kızın elinde bir kılıç belirdi ve kız kılıcı kavrayıp boynuma dayadı ve "Soruyorum sana,Arthur'un korumamı istediği kişi sen misin?" dedi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kral'ın Kılıcı(Taslak)
FantasyHerkesin bildiği bir tarihi efsane bu kitapta geri dönüyor. Yıkılmış olan bir krallık ve onun efsanevi kralı bu kitapta yeniden karşınızda. İnsanlar tarih kendini tekrar etmez dese bile bu hikayede gerçek tarih kurgulanmış bir şekilde yenid...