16. Bölüm

71 12 7
                                    


****

Doğa ile Derin kolumdan tutmuş, elim, ayağım titriyordu. İhtimali bile kötü etmişti, ama yapmıştı. Bana anlatabilirdi, ama o korkak olmayı seçmişti. Herkes sevdiği her şeyi göze alıyor, bizimki korkuyor. Melih hemen yanıma geldi. Başım uyuşuyordu, kafamı kaldırmaya bile mecalim kalmamıştı. Bir de abim dediğim kişinin beni küçümseyerek hayatımı yönetmesi? 

"Melek? İyi misin?" dedi Melih.

"Eve gidelim." dedim. Melih kafasını salladı, yüzündeki endişe üzüyordu. Onu böyle görmeyi istemiyordum ama öylesine kötüydüm ki... Sadece üzülmem ile kalıyorum.

Benim de gururum vardı ve bu zamana kadar yeterince ezdim, ezdirdim gururumu ama artık gururumu göstermeliydim. Can Kaya benim için bitmişti, ya da bitmeye başlamıştı.

*Ev*

Servisten inmeme yardım etti Melih. Kucaklamaya çalıştı ama istemediğimi belirttim. Servisten indik ve eve yürümeye başladık. Servis şoförümüz apartmana girmemizi bekledi, Melih 'Eyvallah' işareti ile teşekkür etti.

Melih cebimden anahtarı çıkardı, kilite anahtarı sokup, çevirdi. Ayakkabılarımı çıkarmaya çalıştım ama öylesine başım uyuşmuştu ki hareket ettiğime bile şükür ediyordum.

Melih'in yardımı ile ayakkabımı çıkardık. Melih banyoya bıraktı ve kıyafet almaya gitti. Çoraplarımı çıkardım ve kirli sepetine attım. Ayaklarıma musluk altına getirdim ve suyu açtım. Suyun soğukluğu içimi titretmişti.

Can beni böyle bi anda bırakabilirdi yani. Ben ona öylesine inanırken, resmen benle oynamıştı. Abime ne demeli? Ben büyüdüğüm düşüncesiyle kendimi gururlandırıyordum ama gururumu kırmıştı. Gözlerim buğulu görünce, ağlamak üzere olduğumu anladım. Üstümü bile çıkarmadan fıskiyeyi açtım ve küvete oturdum. Hıçkırarak ağlamama engel olamadım, kalbimde ağrıyordu. Kendini niye bu kadar sevdirdi ki bu çocuk?

Melih kapıyı çalıyordu ama ben ağlıyordum. Soğuk su iyice beni uyuşturmuştu. Ama hala ağlıyordum. Kapıyı açtı Melih, hemen musluğu kapattı. Bana kızıyordu ama pek dinleyemiyordum, havluyu aldı ve beni sardı. Kucağına aldı, biraz debelenmeye çalıştım fakat öyle uyuşmuştum ki gözlerimi bile açamadım. Melih'in beni yatağıma yatırdığını hissettim. 

Kapı çaldığını duydum, sesler çoğaldı. Kapı kapandı ve iki ses kaldı. Sanırım Doğa ve Derin'di. Üstümü değiştiriyor olmalıydılar.

Giydirdikten sonra geri yatırdılar, sanırım. Yeterince kendimi uyanık tutuğumu farkettim ve uykuya daldım.

***

Uyandığımda saat 21:00 idi. Kaç saattir uyuyordum bilmiyordum. Kalktım ve pencereden dışarıya baktım.

İzmir sen bana iyi gelmedin ya. Ankara ama öyle miydi? Beni korurdu mesela, sen zarar veriyorsun. Yalan yoktu Ankara'm da, baksana bugün ne oldu. İzmir sen beni sevmiyorsun değil mi? Sevinmedin geldiğime, ama bari gidene kadar rahat bırak nolursun. Bu kadar acı şu kalbime çok fazla.

O an gökyüzünde yıldız kaydı. Bu galiba tamam demekti. Gülümsedim. Pencereyi açtım ve havayı kokladım.

"Teşekkür ederim, en azından gidinceye kadar iyi davranabileceğin için." Dedim. Pencereyi kapattım ve perdeyi örttüm. Yatağım hala sıcaktı, baş ucumdaki sudan bir yudum aldım ve tekrar uykuma döndüm.

***

Alarmdan önce kalkmıştım yine. Erken yattığım için yine olmuştu. Sevmiyordum böyle kalkmayı. Saat 06:56 idi. Daha zaman vardı.

Kader #Wattys2016 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin