Melih Soydemir modeli değişmiştir. (Felix Bujo)
*****
Oğuz'a anlamsızca bakıyordum. Can'ı sevdiğimi bilmiyor muydu? Ona olan şuanki bağlılığımı.
"Oğuz... Ben, yani." Birini kırmak en son isteğim olduğu için fazla konuşamadım. Oğuz güldü.
"Tamam Melek. Yarına kadar düşün." Dedi. Bunun yarını da aynı cevaptı, bugünü de.
"Oğuz. Ben şimdi vermek istiyorum ama." Dedim nefesimi verirken.
"Tamam güzelim, ver." ciddi tavırla. Derince bir nefes aldım.
"İnsanın kalbi nerdeyse, ruhu da orada olurmuş. Benim kalbim İzmir'de Çeşme de kaldı. Beni Can'a bağlayan bir şey var. Yıllık bir aşk besliyorum ona ama aylardır tanıyorum. Sadece kalbimle değil, ruhumla seviyorum. Ruhum onu görünce coşuyor, mutlu oluyor. Seviyorum be dediğim de bende diyebiliyor. Ben sana demedim ama madem hissettin, niye bende demedin? Şuan yıllık aşk konusunu sende olurdum, seninle olurdum Oğuz. O yüzden kabul etsem, kalbi ve ruhu yanında olmayan birini daha ne kadar yanında durdururabilirsin veya kalbinde. Kusura bakma ben edemem kabul." Dedim. Oğuz bana baktı uzun uzun.
"Zamanında olmayanı, zaman alıyor demek ki. Ya da Can'lar." Alaylıca bir gülüş attı bu ciddi ortama. "Zamansız işler yapıyorum bende. Beyinsiz kafam, zamanında isteyemedim seni. Fark edemedim bana bakarken ki ışıltını, heyecanını zamanında. Şuan Can deyince bile gözlerinde parıldayan yıldızları görebiliyorum... Al bak yine parıldıyorlar. Kalbinin sesini duyabiliyorum. Sahi bende de böyle olmuş muydu? Benim ismimi duyunca yani?" Dedi Oğuz merakla. Kafamı sallamak ile yetindim.
"Belki onu unutursun, beni sevmeye tekrar başlarsın. Ne de olsa 3 yılın burada olacak. Hadi gel şimdi Melih ve kızların yanına gidelim." Dedi buruk bir gülümseyle.
***
Eve geldiğimiz de annem uyanık ve televizyon izliyordu. Melih'e su ısıtıcıya su koymasını işaret ettim. Kafasını salladı. Mutfağa geçtiğimizde hemen ısıtıcıya su koydu Melih, ben de çikolata ve çekirdek tabağını hazırlıyordum. Annem şuan sakin olması fırtına öncesi sessizlik misaliydi.
Melih kahveyi ben tabakları aldım ve sırıtıp anneme götürdük. Banu sultan tek kaşlarını kaldırmış bize bakıyordu. Saate kaldı gözüm, 22.47. Normalde 22.00 dan önce gelmemiz lazımdı. Annem de saate baktı ve bize geri döndü.
"Saat kaç?" Dedi sakince. Sıçtık.
"O saat 1 saat ileri değil miydi yahu?" Dedim korkuyla sırıtarak.
"Hayır, onu ben ayarladım. Sen değil." Dedi hafif sesini yükselterek. Kadın bana alttan alttan laf soktu lan.
"Kahveci bulmak ne kadar zor biliyor musun sen? Aaa! Bana gelenler geliyor bak, Banu sultan. Kız sende yani. Sonra ay ben yaşlandım diyosun ya. Ne o kaşlar öyle!" Dedi mahalle karısı ağzıyla, annemin en komik ve salakça bulduğu kişilerdi mahalle karıları.
"Melek soytarılık yapma, babası kılıklı." Dedi hafif gülerek.
"Ayol kız ağzından yel alsın, götürsün! O nası söz öyle. Tövbe tövbe tövbe!" Dedim annem kahkaha atmaya başladı bu sefer.
"Hadi yine yırttınız. Şimdi duş alıp ne yaparsanız yapın. Bak filmimi kaçırıyorum." Dedi. Bir taraftan ben, diğer taraftan annemin yanağını öptük. "Iyy! Yalakalar sizi. Tükürseniz bundan daha az gelirdi heralde." Dedi. Salondan çıkıp, odamıza geçtik.
Kıyafetlerimi hazırladım ve odamdaki banyoya girdim. Küveti doldurup içinde oturmayı planlıyordum. Su dolarken odama geçtim, telefonumu aldım. Banyodan içeri gidip, kapıyı kilitledim. Annem ani giriş yapmasın diye.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader #Wattys2016 (TAMAMLANDI)
Random*Acemi bir yazarın en başta kötü yazıp, sonradan iyileşen hikayesidir. Okumadan geçmeyin ve votelemeden, lütfen* ------------------------------------------------------------------------------ Hayatta sadece tek bir kişiyi severim sanıyordum. Yanılmı...