28. Bölüm

378 14 6
                                    

Fazla vakit kaybetmiş olsakta tüm bunlara değdi sanırım. Her acının ardında bir mutluluk her zaman sizi bekler. Ben beklememiştim çünkü umut denen o şey bende yoktu. Şimdi umudun var mı derseniz belkide vardır emin değilim. Bir insan umudunu kaybederse bir daha bulması zor olur. Fakat tüm bu olanlar yine insanın elindedir. Tek yapılması gereken aklımız mı yoksa kalbimiz mi? sorusuna yanıt bulmaktır. Akılcı düşünüyorsanız hislerinizi bir kutuda gizlersiniz tıpkı benim yaptığım gibi. Eğer duygusal düşünüyorsanız zaten umudunuz bitmez ve hayata karşı bazı şeyleri kazanabilirsiniz. Aşk gibi güven gibi.

Ben hislerimi bir saklı kutuda gizlemiştim. üstü toz tutmuş o kutuyu Kerem bir nefeste temizledi ve açtı. Bunu yaparken oda farkında değildi. İkimizinde karşılıklı olmuştu bu. İşte aşk böyle anlamını kazanmıştı. 

"Kerem ben çok yoruldum. Eve gitsek olmaz mı?" Tüm gün dışarıdaydık ve ben fazla hareket etmiş, yorulmuştum. Kerem'in beni hastaneden çıkarıp buraya getirmesi gerçek anlamda iyi gelmişti ama her iyi şey insanı yorar.

"Tabi sen nasıl istersen Bücürüm." artık küçük değildim ama Kerem'in bana Bücür veya Bücürüm demesi hoşuma gidiyordu.

"Bu soruyu sormak istemiyorum ama mecburum. Bundan sonrası ne olacak Küçük Yakışıklım?" yanıma geldi ve kucağına aldı beni. 

"Kerem.. Ne yapıyorsun?.." gülüyordum evet ve konuşmakta zorlanmıştım. Kerem'de gülümsüyordu.

"Belki evleniriz ha ne dersin Bücür? İki çocuğumuz olur böyle senden bir tane daha Bücür bendende bir tane daha Küçük Yakışıklı isimleri de mmm... İsimleri de o zaman düşünürüz. Sonra yaşlanırız olur biter." buna gerçekten gülmüştüm. 

"Şimdi bu bir evlenme teklifi mi Kerem Bey?" cevap vermemişti soruma ama hala gülüyordu. Bende beklemekten vazgeçip başımı Kerem'in boynuna gömdüm. Kollarımıda doladıktan sonra gözlerimi kapamıştım. Alışmıştım cevap vermemesine.

Belkide benimle evlenmeyecekti. Buna mecbur değildi sonuçta. Ama ne bileyim olursa çok güzel olur. Şaka yaptı belkide az önce. Belki belki belki... Bu kelime bitiriyor artık. Kerem beni ön koltuğa oturttu kemerimi bağlayacakken elini tuttum.

"Ben kemerimi takabilirim." Beni dinledi mi? Hayır tabikide. Kemerimide taktıktan sonra kapıyı kapatıp şoför koltuğuna geçti. O an aklıma gelen soruyla korktum. Kerem'e döndüm.

"Kerem annemle babam nerede olduğumu veya herhangi bir bahaneyle hastaneden ayrıldığımızı filan biliyorlar mı?" Cidden bu soru beni korkuttu. Evet ailem beni pek umursamasada hastaneden çıkarılmam üzerine deliye dönmüşlerdir. Ve yanımda Kerem'in olduğunuda öğrendilerse zor saatler bizi bekliyor demektir.

"Telaş yapmaya gerek yok. Benimle beraber olduğunu biliyorlar ama nerede olduğumuzu bilmiyorlar. Onlarında işleri varmış zaten. Yani anlayacağın yine bana kaldın." Başımı sallamakla yetinmiştim.

Şimdi Kerem ile birlikteyim diye sevinmeli mi? Yoksa ailem beni umursamadığı için üzülmeli miyim? Alışmam gerekiyor değil mi? Nede olsa artık büyümüş -ki zaten bu zamana kadar yalnızdım- biri olarak devam edebilirim. Yok hayır eskisi gibi üzülmüyorum bu konuda çünkü eskisi gibi sevemiyorum onları. Sadece şunun için üzgünüm ki biz büyüdük.. Yalanların içinde, sahteliğin, acıların, kayıpların... büyüdük işte bir şekilde. 

"Kerem beni evime bırakabilir misin? Arkadaşlarımı özledim. Birde Kayıp vardı onunla konuşmak istiyorum." Gerçek hayata dönmek iyi olmayacak belkide ama burada kalarakta canımızı yakamam. Biliyorum içi yanıyor.

"Ne oldu ki durduk yere?"

"Hiçbir şey olmadı sadece eve gitmek istiyorum." Boran'a ait olan odaya girecektim. Sanırım artık buna hazırım. Herşeyi atlatmıştım sonuçta bunuda yaşasam bir zarar gelmez.

BücürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin