KISKANDI MI?

7.8K 219 21
                                    


Medyada; Yiğit ve Aylin

Ece' nin ne planı olduğunu merak etmiştim. "Nedir planın?" diye sordum merakla. "Bak şimdi bunların sınıfında Kaan adında birisi var. Çocuğu tanıyorum. Ona gidip senin sevgilin rolünü yapmasını isteyeceğiz. Büyük ihtimal kabul eder zaten, iyi birisi çünkü. Sonra da Mert ve arkadaşlarının önünde sevgili rolü yapacaksınız. Bu durumda daha çok rezil olacak. Böylece intikamımızı almış olacağız. Nasıl fikir?" dedi. Aslında güzel plandı. Ama ya çocuk kabul etmezse. "Bilmem ki. Yani Kaan' ın kabul edip etmeyeceğini bilmiyoruz" diyerek aklımda kalan soruyu Ece' ye yönelttim. O da "eder dedim ya, iyi çocuk Kaan" dedi. "Eee ne diyorsun?" diye sordu tekrardan. "Tamamdır" dedim. Hemen gidip Kaan' ı bulduk. Önce tanışıp sohbet ettik. Sonra da olan biteni anlattık. O da kabul etti. "Tamamdır. O zaman diğer tenefüs planı uyguluyoruz" dedi Ece. "Kabul" dedi Kaan. Gerçekten de çok iyi birisiydi. Hemen kaynaşmıştık. Ders zili çaldığında sınıflara dağıldık. Bir ders boyunca tenefüste uygulayacağımız planı düşündüm.
En sonunda ders bittiğinde Ece' yle beraber hemen sınıftan çıktık. Mert' lerin sınıfına gittik. Sınıfta yalnızca Mert' lerin grubu ve Kaan vardı. Ben sınıfa girdiğimde kimse fark etmedi. Sonra Kaan' ın yanına doğru ilerledim. Duvar dibi ve en arka sırada oturuyordu. Ben Kaan' ın yanına gidince "naber güzelim?" dedi sınıftakilerin duyabileceği bir şekilde. Bi anda bütün gözler bize döndü. Bende Kaan'ın yanına geçip oturdum ve "iyidir canım. Seni özledim bari yanına gelim dedim" diyince Kaan bir elini omuzuma koyup beni kendine çekti ve sarıldı. Sonra da "bende seni çok özledim. Sen gelmeseydin ben gelicektim zaten" dedi. Kafamı çevirip baktığımda Mert dahil bütün grubun gozleri şaşkınlıkla açılmıştı. Çünkü daha önce hiç sevgilim olmamıştı. Ve onlar da bu yüzden böyle bakıyorlardı. Tekrardan önüme döndüm ve Kaan' la konuşmaya devam ettim. Aynı sevgililer gibi. Kimse numara yaptığımızı anlayamazdı. Ara sıra yalandan kahkahalar atıyorduk. Zil çaldığında Kaan' ın yanından kalktım. Tam sınıftan çıkacakken dönüp Mert' lerin grubuna baktım. Mert hem sinirden hem de utançtan kıpkırmızı olmuştu. Arkadaşları da gülmemek için kendilerini zor tutuyordu. Ben de alayla gülümsedim ve sınıftan çıktım. Direk kendi sınıfıma gittim. Ece sırada oturmuş, tırnaklarını kemirerek beni bekliyordu. Fazla meraklı birisi olduğu için zor dayandığı belliydi. Hemen gidip yanına oturdum. Ece direk sorulara başladı "Aylin! Ne oldu? Plan işe yaradı mı? Numarayı yuttular mı?" diye ardarda  sordu. Bende "evet, planımız işe yaradı. Yalnız Mert' in o an ki surat ifadesini görmen lazımdı" dedim gülerek. Ece' ye bütün detaylarıyla birlikte herşeyi anlattım. Hoca geldiğinde susup derse odaklandık. Bütün gün Kaan' la birlikteydik. Her tenefüs buluşuyorduk. Ece, Kaan ve ben çok güzel bi üçlü olmuştuk. Okul bittiğinde hiç oyalanmadan kafeye gittim. İçeri girmemle, Yiğit hocayı görmem bir oldu. Ama bu sefer tek başınaydı. Üzerinde siyah bir t-şört, siyah dar bi pantolon ve siyah asker botları vardı. Allah' ım siyah bir insana bu kadar mı yakışır. Şu anda öğretmenden ziyade serseri bir genç havası vardı. Ve bu ona çok yakışıyordu. Olamaz! Neler düşünüyorum ben böyle. Hemen bu düşünceleri kafamdan atıp tezgahın arkasına geçtim. Tezgahın arkasında bir oda vardı. Burası da üzerimizi değiştirmemiz içindi. Hemen içeri girdim. Kapıyı kapattım. Bu gün evden getirdiğim, siyah dar paça kotumla, siyah t-şörtümü çantamdan çıkardım. Önce okul eteğimi çıkartıp pantolonumu giydim. Sonra da okul t-şörtümü çıkardım. Tam siyah t-şörtümü giyecekken birden kapı açıldı. Arkam dönüktü ve kimin geldiğini göremiyordum. Ama büyük ihtimal Hakan' dı. Bu düşünceyle iyice kasılırken arkamı dönmemle birlikte şok oldum. Karşımda duran kişi Yiğit hocaydı. Allah' ım onun burda ne işi var. Beni bu halde görünce önce gözleri kocaman oldu. Sonra da sert bir şekilde yutkundu. Şu anda yerin dibine girmek istiyorum. Hala böyle durduğum aklıma gelince hemen t-şörtümü giydim. Utançtan kıpkırmızı olduğuma eminim. "Ş-şşey b-ben özü-r dil-erim" ufak bi öksürükle boğazını temizledi ve "yani ben aslında sipariş verecektim. Ama kimseyi göremeyince gelip bakmak istedim" dedi. Off şu an çoktan yerin dibine girmiş olmam gerekiyordu. "Imm... şey yani anladım. Önemli değil. Yanlışlıkla oldu sonuçta" dedim. "Pekâlâ o zaman ben içeri geçeyim" dedi. "Tabi, buyrun" dedim. O arkasını dönüp içeri giderken, bende peşinden çıktım. Bileğime taktığım siyah tokamı çıkardım ve saçlarımı yandan örüp taktım. Farkettim de tam bir çift olmuşuz. İkimiz de siyahlar içindeyiz. Sipariş almak için Yiğit hocanın masasına gittim. "Ne alırdınız?" dedim. O da mahçup bi şekilde gülümseyip "limonata lütfen" dedi. "Tamamdır" diyip hemen siparişini hazırlamak için gittim. Hazırladığım limonatayı Yiğit hocanın masasına bıraktım ve "afiyet olsun" dedim ve yanından ayrıldım. Allah' ım neden onunla konuşurken bu kadar heyecanlanıyorum ki. Bunlar hiç normal şeyler değil. Ben bunları düşünürken Hakan geldi. "Selam, naber?" dedi. "İyidir, senden"  "ne olsun iyiyim işte. En azından öyle olmayı umuyorum" dedi üzgünce. "Ne oldu?dedim "anlatmak istersen dinlerim" diye de ekledim. Kafasını olumlu anlamda salladı ve anlatmaya başladı;
"2 yıldır sevdiğim bi kız var. Ama bunu ona bi türlü söyleyemedim. Üstelik bu son senemiz. Kim bilir hangi ünversitelere gidicez. Ve ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum" dedi. Gerçekten de çok üzüldüğü belliydi. "Neden ona, onu sevdiğini söyleyemedin?" dedim. O da "denedim ama her seferinde cesaretimi kaybettim. Yani bana çok yakın davranıyor. Ama söylersem nasıl bir tepki göreceğimi bilmediğim için hep söylemekten kaçındım" dedi. Biraz düşündüm. Sonra aklıma bir plan geldi. Heyecanla Hakan' a döndüm ve "buldum" dedim. Anlamadığını belli eden bir ifadeyle suratıma baktı ve "ne buldun?" dedi. "Seni sevip sevmediğini öğrenebileceğimiz bi yol var" dedim. Resmen gözlerinin içi parladı ve "nedir?" diye sordu. Ben de anlatmaya başladım. "Şimdi sen yarın onu buraya davet et. Ben onunla tanışırım. Sonrada biraz ağzını ararım. O zana sevip, sevmediğini öğrenmiş oluruz" dedim. Hakan hemen "tamam" dedi. Şu anda o kadar mutluydu ki. Umarım üzüleceği bi sonuç çıkmaz. Hakan sipariş almak için yanımdan ayrıldığında ben de etrafa bakınmaya başladım. O sırada da Yiğit hocayla göz göze geldim. Kaşları çatılmış, gözleri koyulaşmış ve çenesi kasılmış bir şekilde bana bakıyordu. Neden şimdi böyle bakıyor ki? Gözleri arada Hakan'a kayıyor ve onu öldürecekmiş gibi bakıyordu. Eğer imkansız olduğunu bilmesem Yiğit hocanın beni sevdiğini ve Hakan' dan da kıskandığını düşünebilirdim. Bi dakka acaba öyle bir ihtimal olabilir miydi? Ne saçmalıyorum ben. Tabiki de olamaz. O benim öğretmenim. Bende sadece onun öğrencisiyim. Tam düşüncelere dalmışken Yiğit hocanın sesiyle kendime geldim. "Hesabı alabilir miyim?" dedi. Hemen hesabı götürüp masasına bıraktım. Hesabını ödedi ve arkasına bile bakmadan dönüp gitti. Bütün günüm aynı şekilde devam etti. Mesai bittiğinde Hakan' la vedalaşıp kafeden çıktım. Sanki her geçen gün buralar daha korkutucu oluyordu. Koşarak durağa gittim. Biraz bekledikten sonra otobüsüm geldi ve bindim. Nihayet ineceğim durağa geldiğinde indim. Eve doğru yürümeye başladım. Sanki birisi beni takip ediyormuş gibi hissediyordum. Arkama dönüp baktım ama kimseyi göremedim. En iyisi daha fazla oyalanmamak diyim koşar adım eve ilerledim. Eve girdiğimde sıcak bir duşa ihtiyacım olduğunu fark ettim. Banyoya girip üstümdekilerini çıkartıp kirli sepetine koydum ve kendimi sıcak suyun altına attım. Duştan çıktığımda bir havluyu bedenime, birini de saçıma sarıp odama gittim. Üstümü giydikten sonra havluyla iyice saçlarımı kuruttum. Aç olmadığım için direk yorganımın altına girdim. Ama bir türlü uyuyamıyorum. Neden mi? Çünkü Yiğit hocayı düşünüyorum. O yeşil gözlerini, keskin yüz hatlarını, sadece bir kere içime çekebildiğim o güzel kokusunu ve onunla ilgili herşeyi düşünüyorum. Off ben ona aşık olmuyorum değil mi? Yani olamam. Sonuçta o benim öğretmenim. Peki niye sürekli onu düşünüyorum. Düşünmekten bir türlü uyuyamıyorum. Biraz daha yatakta döndükten sonra bedenim daha fazla dayanamadı vrupa uykunun kollarına yenik düştü...
Sabah çalan alarmın sesiyle uyandım. Gece geç uyuduğum için biraz yorgun hissediyordum açıkçası. Kendimi zorlayarak yataktan kalktım ve banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra saçlarımı taradım. Akşam banyo yaptığım için şimdi saçlarım çok güzel duruyordu. Gözlerime ince bir eyeliner çekip rimel sürdüm. Normalde hiç makyaj yapmazdım. Okul zaten son senemi olduğu için bişey demiyordu. Ama ben nedense bugün  güzel  olmak istiyordum. Odama gidip okul kıyafetlerimi giydim. Mutfağa gidip birşeyler atıştırdım. Sabahları çok aç olmazdım zaten. Sonra da çantamı ve telefonumu alıp evden çıktım. Durağa geldikten beş dk sonra otobüsüm de gelmişti bende hemen bindim. Kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye başladım. İneceğim durağa geldiğinde otobüsten indim. Okula geldiğimde kulaklıklarımı çıkartıp çantama koydum ve bahçeye girdim. O sırada da Yiğit hoca arabasından iniyordu. Beni görünce gülümsedi ama sonra aklına bişey gelmiş gibi suratı asıldı. Bende bozuntuya vermemek için gülümsedim. Ben ona yetişinceye kadar bekledi. Yanına ulaşınca beraber yürümeye başladık. Sonra bana dönüp "Aylin, sana bişey sormak istiyorum" dedi. "Tabi, buyrun hocam" dedim. "O çocuk sevgilin mi?" dedi. Ne, hangi çocuktan bahsediyordu bu? 

Eveeett uzun bir bölümle karşınızdayım. Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik bırakmayın arkadaşlar. SEVİLİYOSUNUZZ..... :)

ÖĞRETMENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin