4. Bölüm

64.2K 2.7K 245
                                    

Karanlığın güneşi yeryüzünden ayırdığı zaman diliminde Ceylin ve Su, kedi sayesinde dönebilmiş lakin ailelerinin iğneleyici sözlerine maruz kalmaktan kurtulamamışlardı. Yaşadıkları bu trajik olay nedeniyle pikniğe devam edememiş ve evlerine dönmüşlerdi.

"Ceylin!" diye bağıran annesi Lale hanım, aynı saniyeler içinde odanın kapısında belirdi. "İlaçlarını aldın mı?"

Ceylin, kafasını salladı ve başını yastığa yerleştirdi. "Evet, içtim hepsini."

"Tamam kızım, iyi geceler."

Annesi, odadan ayrıldığında bedenini yatağın diğer tarafına çevirerek parmak uçlarını yorganın yumuşak yüzeyine sardı.

"İyi geceler Gri." dedi fısıltıyla.

Kedi, kısık duran parlak gözlerini Ceylin'in üzerinde gezdirip başını ay ışığının vurduğu pencereye döndü. Yorgunluktan sızlayan ayak tabanlarını birbirine dolayarak omuzlarını sarmış uykunun kanatlarına sığındı.

~

Gül kokusu..

Rüzgarın tatlı esintisinin burnuna getirdiği gül kokusunu derin bir iç çekişle göğüs kafesine hapsederken birbirine yapışmış kirpiklerini araladı. Soluk renk bulutların kapladığı gökyüzünün güçsüz ışığı etrafı sarmıştı. Sırtını kaplamış soğukluk tenini kesiyordu. Karnına dayalı ellerini düşürerek sırtını yasladığı yüzeye dokundu. Avuç içine değen pürüzlü doku, parmaklarını anında geri çekmesini sağlamıştı. Göğsüne toplanan güçle gövdesini doğrultup çıplak kollarına ellerini sardı. Burası neresiydi? Bacaklarına batan otların rahatsız edici dokusundan kurtulmak için kırılmış dizlerinden güç alarak ayağa kalktı. Sendeleyen bedenini kontrol altına alarak düşmekten son anda kurtulurken geriye doğru birkaç adım attı. Etrafında dolanan gül kokularının merkezini öğrenmek istiyordu. Bulanık tabakanın kapladığı göz bebeklerinin düzelmesini umut ederek ovuşturdu. Gitgide netleşen görüşüyle çıplak ayaklarının gömüldüğü otluğa gerginlikle tabanlarını bastırdı. Genişleyen göz bebeklerinin gördüğü şeyler, olduğu konumu idrak etmesinde işini zorlaştırıyordu. Burası güllerle doluydu. Binlerce gülle.. Ucunu, sonunu göremediği bir düzlüğün üzerine sıralanmış güllerin üzerinde gezinen bakışları birkaç metre ötesinde duran bulanık karartı da takıldı.

"Hoş geldin."

Bulutların parçalanmış bedenlerinden yükselen vaveylalar, gökyüzünün derinliklerinde akse ederek yeryüzüne çarptı. Şu an bulunduğu konum ona bir şey hatırlatıyordu.

"Neresi bu-burası?" dedi korkuyla geriye güçsüz adımlar atarken.

Sesin nereden geldiğini kavramaya çalıştığı sırada olduğu noktaya sinerek göğsünü yırtan atışların kaburgalarını dövmesini sessizce izledi. Yanından hızla geçen silüet ile aralık ağzından kaçan çığlık havaya karıştı. Gökyüzünü kaplamış bulutlar sıkılaşarak yeryüzüne vuran ışığı kıstı. Parçalara ayrılan, dile vuramadığı sözcükler duydukları karşısında buhar olup birbirine kenetlenmiş gri bulutlara yükseldi.

"Korkuyorsun."

"Ko-rkmuyorum." dedi sesini güçlü tutmaya çalışarak. "Birazdan uyanacağım v-ve bu kabustan kurtulacağım."

"Bir rüyanın ya da kabusun içinde olduğunu mu sanıyorsun?"

Yutkundu. Korkuyordu. Aldığı nefeste atan nabzı her an durabilir, ruhunu teslim edebilirdi.

MOR ÇİZGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin