Ama ben uyanmıştım!

136 21 15
                                    

Gece odama girdiğimden sonrası hafıza defterimde yoktu ancak rüyalarımı bile zapt eden biri sabaha kadar benimleydi.Gördüğüm rüyalar ise asla hayra yorulacak cinsten değillerdi.Mutlaka bir yerlerim açıkta kalmıştı buna emindim ama nasıl içmekse benim ki açık yerleri kapatmayada gücüm yoktu.

Sabah gözlerimi açmaya çalıştığımda göz kapaklarımda ki ağırlıktan bir türlü açamıyor ve hatta acıdığını hissediyordum.Normalde küfür etmek asla huyum değildir ancak içimden kendim için yeni türettiğim ne kadar gediğine oturan taş varsa saydırmaya başlamıştım.Biraz daha gözlerimi açmaya zorlasamda ne mümkün gördüğüm sadece karanlıktı.

Yatağın içerisinde adeta haç vaziyetinde yatıyordum.Ellerimi havaya kaldırıp üzerimi yokladığımda bir tarafım açık bir tarafımda ise elimden kayan bir kumaş vardı.Aklıma gelenle ellerimi bu sefer iki yanımda dolaştırmaya başladığımda yorgan adı verilen nesnenin olmadığını fark ettim fakat halen heryer karanlıktı.

Bir türlü içinden çıkamadığım karanlığın verdiği sıkıntıyla derin bir iç çektikten sonra bu sefer ellerimi yüzüme götürdüğümde elime değen yumuşacık kumaş parçası ile artık aptallığıma ağlamak istiyordum.
Nasıl bir içmekti benimkisi anlamadım ki yüzümde ki göz bandını bile unutacak kadar.Kendime duyduğum öfke ile hırsla göz bandına asıldığımda elimden kayıp tekrardan yüzüme yapıştığında duyduğum acı tarif edilemezdi.Suratıma tokat yesem bu kadar acımazdı herhalde.Bir süre yüz üstü dönüp yatağın içinde kıvrandıktan sonra öfkeyle kalkan zararla oturur düşüncesi ile göz bandını daha temkinli çıkarttım.Yüzümden uzaklaştırdığımda ise olanca gücümle odanın en uzak köşesine fırlattım.

Bir türlü aklım almıyordu sen o kadar iç hatta zil zurna odana dön ama göz bandını takmayı akıl et.Bazen kendime tahammülüm bitme noktasına geliyordu gerçekten.

Göz bandı faciasınıda geride bıraktıktan sonra yatağın içinde öylece etrafa boş gözlerle bakınmaya başladım.Artık ne arıyorsam!
Son olarak üzerimde bakışlarımı gezdirmeye başladığımda dün gece nişan mı doğum günü partisi mi ayırt edemediğim garip bir şey için giydiğim kırmızı elbisem halen üzerimdeydi.Vücudumun mahrem yerleri dışında heryer açıktaydı.Sabaha kadar kabuslar görmüş olamamın normal olduğunu daha bir anlamıştım.

Üzerimde ki elbiseyi sağa sola çekiştirerek yataktan indiğimde saniyelik bir baş dönmesiyle kalktığım yere gerisin geriye oturdum.Bir daha içmek mi asla!Bu nasıl birşeydi böyle,sanki birileri üzerime tonlarca toprak atmışta ben altından kalkamıyorum gibi hissediyordum.Hele ki ağzımda ki o kekremsi tat!Her gün alkol alanlar nasıl katlanıyordu bu işkenceye düşünmeden edemedim.

Yatağın ucunda kendime gelmeyi beklerken midemin iğrenç oyunlar içinde olduğunu hissedip başımın dönmesine aldırış etmeden koşar adım banyoya girdim.Banyoya girene kadar ki o kısacık mesafede küçükken oynadığım baş döndürme oyununu oynuyordum sanki.
Kendime işkenceyi çocukluğumdan beri seviyormuşum ben yeni yeni anlıyorum.Beş altı yaşlarımda salonun ortasında kendi etrafımda bir kaç tur döner durduğumda ayakta durmaya çalışırdım. Gerçekten bir tuhaflık varmış bende ama neyse!

Banyoya girdiğim an klozetin kapağının açık olması büyük şanstı benim için.Dün gece gerçekleştiremediğim rezilliği sabah eksiksiz yerine getirmiştim.Bir müddet klozet ile teşriki mesaimizin ardından yavaşça ayaklanıp lavaboya yöneldim.En iyisi elimi yüzümü yıkamaktı ve soğuk suyu açıp bolca ve defalarca yüzüme çarptım.Her avuç su tokat gibi gelsede iyi geliyor daha bir kendime geliyordum.

Soğuk sudan kaynaklı yüz felci geçireceğimi hissettiğimde yüzüme su çarpmayı bıraktım.Başımı usulca kaldırdığımda aynada gördüğüm görüntü ile neredeyse korkudan çığlık atabilirdim.Ağzımı kocaman açıp tam "bu ne"diye bağıracaktım ki kaşlarımı çatarak ve elime aldığım havluyu yüzüme zımpara yaptım.

Bütün gece bir şişe şarabı tek başına iç sarhoş ol birde üstüne o Kaan denen fırsatçıyla uğraş,eve zil zurna sarhoş gel,üstünle başınla yat,birde üstüne üstlük midemde ne varsa yada ne yoksa çıkar aynada gördüğün makyajı akmış cadıyı görünce şaşır.
Sanırım kendime olan sabır kotam bugün dolduda taşıyordu.

Havluyla yüzüm kızarana dek zımpara yaptıktan sonra yavaş yavaş odama geri döndüm.Saatin kaç olduğuna dair bir fikrim yoktu ancak güneşi zaman olarak kabul edersek öğlen olmak üzereydi.Ve buna rağmen halen benim odama kimse gelmediği gibi kapım dahi çalınmamıştı.Şurada ölsem kalsam kesin kokardım ben.Kimsenin umrunda değilim anlaşılan.
İnsan bir merak eder bu kız halen inmedi aşağı öldü mü kaldı mı ama neredee...!
Birde evin tek çocuğu olacağım dışarda ki korumalar benden daha çok itibar görüyor orası kesin.

Bir süre odanın içinde dolandıktan ve kendi kendime söylendikten sonra artık şu üzerimdekilerden kurtulmanın vakti gelmişti.Yeniden banyoya girip ılık suyu açtım ve  içine biraz lavanta yağı damlattıktan sonra dolmasını bekledim.Suyun sesi ve eşsiz lavanta kokusu şimdiden rahatlatmaya başlamıştı bile.
Küvetin dolmasını beklerken üzerimde ki elbisenin fermuarını açıp üzerimden kayıp gitmesine izin verdim.Ayaklarımın ucuna düştüğünde "bir daha seni asla giymeyeceği"diye elbiseyide bir güzel azarladıktan sonra cansız nesnelerle konuşma seansımıda başlatmış oldum.
Yeniden aynanın karşısına geçip bir parça pamuk ile yüzümde ki makyaj kalıntılarınıda sildikten sonra ılık suyun kollarına yorgun bedeni mi bırakmaya hazırdım.

Su tenime değdikçe içim daha bir ısınıyor hatta suya sığınma isteği uyanıyordu içimde.Dünyanın en güzel dinlenme şekliydi bana göre ılık su.Masaj falan hepsi hikaye bütün gün mıncıklanmanın neresi dinlenmek ve rahatlamaktı anlamıyorum ki!

Uzunca bir müddet yani ortalama su soğuyana ve ellerimin parmakları buruş buruş olana kadar suyun içinde kaldıktan sonra artık çıkmanın vakti gelmişti.Bu süre zarfında bir Allah'ın kulu odama gelmemişti tabi ki.Telefonum ise hiç çalmadığı gibi ne mesaj ne mail hiç biri yoktu.Bir an acaba ben öldümde benim mi haberim yok diye düşünmüşlüğüm bile var.

Bu durum iyice canımı sıkmaya başladığından hızla havluya sarınıp krem sürme işlemini atladıktan sonra üzerime elime ne geçtiyse geçirdim.Saçlarımıda tepeden topuz yapıp tokayla tutturduktan sonra saçımdan akan su damlalarınıda havluyla sildim.Hava nasılsa sıcaktı kururdu en kısa sürede.

Bir kaç dakika daha odamda ev ahalisine süre tanıdıktan sonra kimsenin gelmeyeceğini anlayıp hızla çıktım odadan.Önüme kim gelirse soracaktım bu umursamazlığın hesabını ve merdivenlere gelene kadar kimseyle karşılaşmadığım gibi indiğimde de ortalıkta kimse yoktu.Nerdeydi bu insancıklar ya!

O an "kimse yok mu "diye bağırmayı bile düşünmüştüm.O kadar sessizdi ev.

Sonra yavaş adımlarla salona doğru ilerlediğimde babamın şen kahkahası geldi kulağıma.Demek ki yaşıyorlardı ve bende yaşıyordum.İyi de bu saate kadar neden beni hiç merak etmemişlerdi ona bir türlü anlam veremiyordum.

Devasa holü geçip salon kapısına yaklaştığımda kapıyı temkinli hareketlerle açtım.Bu durum hiç hayra alamet değildi ve ne ile karşılaşacağımıda bilmiyordum.Kapıyı usulca açtığımda beni ilk fark eden babam olmuştu.

"Ooo günaydın Hayal hanım,pardon tünaydın demeliydim."

Babamın yüzüne saniyelik baktıktan sonra yemek masasında diğer şahıslara göz gezdirdim,gezdirmez olaydım bu kısmı sesli söyledim.
O an kendimi tokatlamak istiyordum.Halen kabus görüyor olmalıydım.Karşımda pişkin pişkin sırıtan adam o olamazdı!Hayır ama ya başa mı sarıyoruz herşeyi!Ama ben uyanmıştım!!!

HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin