Karar

100 15 42
                                    

Açık duran kapının önünde ne kadar süre kaldım bilmiyordum.Duyduklarımın ne kadarı gerçek ne kadarı yanılmasaydı onu anlamaya çalışıyordum.Yavaş yavaş yüzümü babama doğru döndüğümde ise söylediklerinin hepsinin gerçek olduğunu kararlı bakışlarından anlayabiliyordum.
Bugüne kadar şirkette çalışmam konusunda babamla çoğu defa ters düşmüş olsakta bana hiç böyle birşey söylememiş bu kadar ileriye gitmemişti.

Öyle aptallaşmıştım ki bir an duyduklarımın bir şakadan ibaret olduğunu düşünüp babama gülümsediğinde onun yüzünde ki kararlı ifade değişmemişti.
Yani o an tam anlamıyla bir gerçeği yaşıyordum ve bu gerçek benim hiç istemediğimdi.

Odanın içinde halen varlığı ile beni rahatsız eden Kaan'ın bile bakışlarında şaşkınlık varken benim aptallaşmam çok normaldi.
Konuşacak yada söylenebilecek yerinde cümlelerin hiç biri yoktu aklımda.Sadece babamın az evvel bana söylediği cümle "seni mirasımdan men ederim".
Gerçekten yapar mıydı yada yapabilir miydi?
Eğer ben babamı bu yaşıma kadar bir parça tanıdıysam ve o tanıdığım adam heleki Hulusi Arıkan ise kesinlikle gözünü kırpmadan yapardı ve dönüp arkasına dahi bakmazdı.
Ama bende hayallerimden vazgeçmek istemiyordum.Benim hayalimde bu koca taş yığını,asık suratlı insanlarla dolu bu şirket ve dahası yoktu.
Benim için herşey çok başka olacaktı.

Düşüncelerimin beni götürdüğü yeri fark ettiğimde bu taş yığınının içinde ve bu odanın içinde daha fazla kalamayacağımı anlayıp açık olan kapıya dönüp gitmek için yeltendiğimde kolumda hissettiğim el ile sadece tek bir adım atabilmiştim.Yavaşça başımı çevirdiğimde Kaan'ın hemen dibimde gördüm saniyelik göz temasından sonra konuşmaya başladı.

"Dur Hayal,gel konuşalım hallede biliriz belki!"

"Sen kim oluyordun ki karışıyorsun?!"

Son söylediğim sözün ağırlığını bende fark etmiştim ancak geri adım atmak gibi bir niyetimde yoktu açıkcası.

Kaandan gözlerimi alıp hafifçe babama başımı çevirdiğimde halen aynı yerin de değişmeyen kararlı bakışıyla dikilmeye devam ediyordu.
Daha fazla birbirimizi kırmamak adına odadan gitmeliydim ve elimi hırs ve öfke ile Kaan'ın elinden kurtarıp odadan çıktım.

Etrafıma hiç bakmadan odanın hemen karşısında ki asansöre binip zemin kata inmek için düğmeye bastığımda başka katların numara ışıklarının yanıyor olmasını görmemle sinirim tepeme iyiden iyiye çıkmıştı.Uzun bir asansör yolculuğu beni bekliyordu.Dur kalk dur kalk!
O an düşündümde bu şirkette olmamak için geçerli tek neden bile olabilirdi asansör.

Sürekli birileri iniyor biniyor Allah'ım bir türlü o zemin kata inemiyorumdum.
Sürekli kat rakamlarına baktığımda ise delirmek üzereydim.
Biraz daha durup kalkacak olursa yangın var siye bağırmama az kalmıştı.

On dokuzuncu kat,on yedi yeniden durduk on altı yine on beş...
Kapı açıldığında hemen kapının önünde olduğumdan karşımda duranlara parmağımı uzatıp konuşmaya başladığımda delirdiğimi düşündüklerini biliyordum.

"Biriniz asansöre adım atarsanız çok fena olacak!"

Hemen asansör kapısını kapama düğmesine bastım ve tabi dışarıda kalmışlardı benim yüzümde zafer işareti o larda ise şaşkınlık vardı.
Asansörün kapısından ise arkamdakilerin yansımasını izliyordum.Tam biri kat düğmesine uzanmıştı ki yapıştırdım elime şaplağı.

"Çek elini o düğmeden!Biriniz daha basarsa o düğmelerden birine çok fena olacak ona göre!"

Asansör zemin kata inene kadar kimseden çıt çıkmamıştı.Zemine indiğimde ise tepkilerim ne kadar deli olduğu düşündürsede umrumda bile değildi çünkü o an çok daha mühim meselelerim vardı.
Güvenlik kapısınıda aşıp sonunda kendimi dışarı attığımda derin bir nefes aldım.Sanki uzun zamandır oksijensiz kalmışcasına derin derin temiz havayı içime çektim.
Dönüp arkama baktığım da elimde olmadan kaşlarımı çatmıştım.Burada olma fikri bile beni yetiri kadar mutsuz etmeye yetiyordu ve birde babam benden bunu gerçekleştirmemi istiyordu.
Yok daha neler ya!

Hızla oradan uzaklaşmak için arabama binip gaza bastığım gibi dakikalar içinde uzaklaştım şirket binasından.Fakat ne kadar gitsemde gökyüzünü delen terası halen görünüyordu.

Karabasan gibiydi sanki ben kaçtıkça arkamdan geliyordu.

Şehir merkezinden çıkıp eve doğru ilerlediğimde görüş alanımdan çıkmıştı ve derin bir rahatlama ile kendimi yola odakladım.
Bugün yapacaklarım hepsi suya düşmüştü randevuyada geç kalmıştım zaten.Herşey bu kadar üst üste gelmek zorundamıydı sanki!

Sürekli göz pınarlarıma biriken yaşları geri itmekten ve yutmaktan fazlasıyla yorulmuştum.Babamın söylediğinin bir beni hayallerimden caydırma politikası olduğuna kendimi inandırmaya çalışsamda karalı duruşu ve öfke saçan bakışları benim düşüncemin tam aksini söylüyordu.

Karma karışık düşüncelerin sonunda eve geldiğimde yine gözlerime biriken yaşları geri itip hiç birşeye dikkatimi vermeden hemen evin kapısına ulaştım.Tam elimi zile uzatacaktım ki ben daha zile basmadan kapı açılmıştı.
Sevgili annecim Berna hanım hazırlanmış dışarı çıkmak için kapıdaydı.
Tabi her zaman ki gibi o çok önemli olan vakıf toplantıları içindi bu şahane hazırlık.
Yanından sessizce geçip gitmeyi ummuştum ancak annemin buna izin vermeyeceği detayını unutmuştum.

"Neyin var Hayal?"

Tam bingo soru olmuştu neyim vardı benim!Hiç,ne olsun ki...

"Hiç."

"Ne demek hiç,yüzünden düşen bin parça."

"Çok mu merak ediyorsun anne o zaman dinle anlatayım.Hani sen sabah bana birşeyler söylemiş devamını getirmemiştin ya bende gittim şirkete babama sormaya sonra ne oldu biliyor musun sizin o muhteşem şirketinizde çalışmazsam beni mirasından men edeceğini söyledi yani anlayacağın hiç birşey olmadı anne!"

Kelimelerimin sonında söylediklerim ne kadar anlaşıldı bilmiyordum ancak hıçkırıklarımın boğazıma birikmesi ile konuşamamış belki de son kelimelerim anlaşılmamıştı.

Hızla odama çıktığımda artık tutmaktan yorulduğum gözyaşlarımı serbest bıraktım.Bağıra bağıra ve hıçkıra hıçkıra ağlayarak rahatlamaya çalıştım.

Sakinleştiğimde bir karar vermem gerektiğini düşündüm.Aklımdan geçen bin bir türlü plan arasından ise en güzelini seçmeyi başarmıştım.

O şirkete gidecektim ama plan sonunda gitmem için herkes yalvaracaktı...

HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin