Mary Perry Jessica'nın en yakın arkadaşlarından biriydi. Neredeyse bütün yaz beraber oluyorlardı. Okul nedeniyle bazen görüşemeselerde birbirlerine Sosyal Ağ'dan çok rahat ulaşıyorlardı. Marry Perry okulunu başka bi yerde okuyordu. Okul sömestr tatiline girmişti. Artık evine dönebilirdi. Hem ailesini göreceği için hem de Jessica'yı göreceği için Mary çok mutluydu. Jessica'nın başına gelenlerden habersizdi.
Eşyalarını toplayıp yola koyuldu. 1 saat sonra evindeydi. Eve geldiğinde kimse yoktu. Mary endişelenmeye başlamıştı. Hemen annesini aradı. Ulaşamadı. Annesine ulaşamayınca daha çok endişelenip babasını aradı.
- Babacım
- Efendim kızım, geldin mi?
- Evet baba, evdeyim siz nerdesiniz?
- Kızım Jessica'nın evine gel.Dedi babası ve telefonu kapattı. Babasının sesi çok kötü geliyordu. Ailesinin ve Jessica'nın ona süpriz yapacağını düşündü Mary. Babasının da inandırıcı olması için böyle konuştuğunu sandı. Yanılıyordu..
Hemen hızlı bi şekilde Jessica'ların evine koyuldu. Mutluydu. Kapıyı çalmak için uzanırken kapının hafif aralıklı bi şekilde açık olduğunu fark etti. Koşarak güler bir yüzle içeri girdi. Burada ne olmuştu? Herkesin suratı çok asıktı. Mary bir şey fark etmişti. Jessica yoktu. Annesiyle babası ise perişan gözüküyordu. Jessica'nın annesinin adı Anna idi. Mary "Anna teyze Jesica nerde onu çok özledim" dedi. Annesi bunu duyunca dayanamadı, tekrar ağlamaya başladı. Mary anlamıştı artık kötü birşey olmuştu. Anna hanım ile eşi odadan çıktılar. Annesi Mary'in yanına yaklaştı.
- Mary.
- Bana biri ne olduğunu artık anlatacak mı anne.
- Kızımm. Jessica'yı kaybettik. New York' da ki seri katil Jessica'yı korkunç bir şekilde öldürmüş.Mary dayanamadı. Bi anda yere yığılıverdi. Gözlerini açtığında koltukta uzanıyordu. Hemen doğruldu. Ağzından tek bir kelime çıktı "Jessi!". Gözlerinden yaşlar süzülüyor, engelleyemiyordu. Şuan yaşadığı şey şaka gibiydi.
3 HAFTA SONRA..
Mary kendini toplayamıyordu. Annesi ona küçük bir tatile gitmesi fikrini sundu. Mary hiç şüphesiz reddetti. Annesi tekrar isteyince bu firkin kendine iyi geleceğini düşündü. Annesinin dediğini yapacaktı. İngiltere'ye gidecekti. Jessica ile gitmek istedikleri yere. Bu tatilde onunla beraber gideceklerdi ama şimdi tek başına gidiyordu Mary.
Bi kaç parça eşyasını hazırlayıp yola koyuldu. Hava limanına gelmişti. Uçağın kalkmasına 2 buçuk saat vardı. Bi banka oturdu. Telefonu çaldı. Cebinden çıkarıp açtı.
- Efendim
- Mary değil mi?
- Evet de sen kimsin.
- Kim olduğumun bi önemi yok.
- Kimsin dedim.
- Çok üzgün gözüküyorsun tatlım. O suratını biraz düzeltirmisin. Suratını asmak sana hiç yakışmıyor ama. Gülünce çok güzel oluyor...Devamını dinlemeden Mary suratına telefonu kapatmıştı bile. Sesi çok ürkütücüydü. Mary birşeyler içmek için bir büfe ye yöneldi. Arkasından biri mi geliyordu? Döndü baktı. Kimse yoktu. Elindeki çayla eski yerine gidip oturdu. İzleniyormuş gibiydi sanki. İçinden sanırım psikolojim bozuldu dedi. Uçağın kalkmasına 30 dakika vardı. Bavullarını görevliye teslim etmişti. Hala kendine izleniyormuş gibi geliyordu. Hava limanının çoğu yerini dolaşmıştı. En sonunda bu durumdan rahatsız olup lavobaya gitme kararı aldı. Merdivenlerden yukarı doğru çıktı. Hem yürüyor hem de arkasına bakıyordu. Lavobanın kapısını açıp içeriye girdi. Aynadan kendine bakarken adamın söylediği aklına geldi. Yüzü gerçekten çok kötü gözüküyordu.
Ellerini yıkadı. Elini kurulamak için sağ tarafta duran yerden peçete almak için döndü. Lavobaya biri girdi. Umursamadı arkasını bile dömedi. Kapı kilitlenmişti. Neler oluyordu. Fazla umursamamaya çalışıyordu ama korkmuştu. Bütün cesaretini toplayıp arkasına döndü. Oda neydi. Yüzünde maske olan bi adam ona doğru geliyordu. Arkasına doğru yürümeye başladı. Mary gittikçe katil üstüne doğru geliyordu. Mary bağırarak.
-Gelme!
Dedi. Adam hiç birşey söylemeden halen gelmeye devam ediyordu. Aralarında hiç mesafe kalmamıştı artık. Maskesinin sadece göz ve ağız kısmı yoktu. Mary duvara sıkışmıştı. Gidecek hiç bi yeri yoktu. Ağlamaya başladı. Adam;
-Ağlama.
Dedi. Mary gözlerini kapattı. Katil yavaşça boynuna eğildi ve küçük bir öpücük kondurdu. Mary dişlerini sıkıyordu ve ağlıyordu. Adam ' Özür Dilerim' dedi. Mary anlamadı. Niye özür diliyordu. Katilin elindeki bıçağı henüz fark etmemişti. Ta ki elindeki büyük bıçağı bedenine sürtene kadar. Bacağında birşey hissetti. Bakamadı. Yavaşca yukarı çıkarıyordu adam bıçağı en sonunda tam kalbinin üstüne getirip hiç tereddütsüz sapladı. Bıçağı çıkarıp bir kez daha sapladı. Mary yere düştü. Lavobanın her yeri kan olmuştu.
Seri katil Mary'in çantasından ruj aramaya koyuldu ve buldu. Aynaya polisler için kırmızı rujla yazılmış bir not daha vardı.
" Mary bana teşekkür etmelisin, seni Jessica'nın yanına yolladım. Ama sizler hala Meggie'nin arkadaşlarını koruyamıyorsunuz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFON KATİLİ
HorrorAnsızın tanımadığınız birinden telefon gelse ne yapardınız? Bir tarafta kurbanlarıyla oyun oynayıp öldürmekten zevk alan bi seri katil , diğer yanda katilden kaçmaya çalışan insanlar. Bir solukta okuyacaksınız..