12.Bölüm

206 15 8
                                    

Barkının suratı morluklar ve kabuk bağlamış yaralarla kaplıydı. Çenesinde olan elim dudağının köşesindeki yaraya gitti. Yaraya dokunduğumda Barkın kafasını ellerimden uzaklaştırdı. Yaptığı hareketi umursamadan ona daha çok yaklaştım. Elim bu kez kaşındaki yaraya gitti.

" Yüzüne ne oldu?," kaşlarını çatarak suratıma bakmaya başladı. Bu kez elimi ellerinin arasına alıp kendisinden uzaklaştırdı. Ellerimiz birleştiğinde , vücudumdaki kan sadece elime pompalanıyormuş gibiydi. Şu an elimin titremesi en son isteyeceğim şeydi. Barkının gözleri gözlerime kilitlenirken , soruma cevap vermediği aklıma geldi.

"Barkın yüzüne ne oldu?," diyerek sorumu yenilediğimde gözlerini kapatıp, açtı. Dünden beri onu görmemiştim. Gördüğümde ise yüzü , gözü yara içindeydi. Doğal olarak bende merak etmiştim.

" Önemli bir şey değil. Senin yerinden kalkmaman gerekmiyor muydu?" dediğinde yine sinirlenmiştim. Derin bir nefes alıp, verdim. Bora'nın görevini bu kez Barkın almıştı.

"Ben iyiyim ve yerimden kalkacak durumdayım. Sende Bora gibi beni tüm gün boyunca yerimden kaldırmamaya çalışma." dediğimde sinirli sinirli bana bakmaya başladı. Kaşlarımı çatarak gözlerimi yüzündeki yaralarda gezdirdim. Elbet bu yaraların sebebini öğrenecektim. Barkın bir süre daha sinirli sinirli bana baktıktan sonra benden önce yaptığı işine geri döndü.

Eline aldığı bir salatalığı yarım yamalak soymuş ve dilimlemeye çalışıyordu. Bir kalın bir ince dilimlediği salatalıkları toplayıp, önceden kestiği marullarla aynı tabağa koydu. Tezgahın üzerinde olan domatesi de alıp kalın kalın dilimlemeye başladı. Domatesleri de salatalıkların üzerine koyup, karıştırmaya başladı. Galiba salata hazırlamaya çalışıyordu.
Onun bu haline kıkırdamamak için kendimi zor tutuyordum.

Hazırladığı salataya son kez bakıp, yemek masasına koydu. Örtüsünün yamuk yumuk serildiği masanın üzerinde makarna ve salata bulunuyordu. Ben masayla bakışırken Barkın çoktan oturup, hazırladığı yemekleri yemeye başlamıştı.

Ayakta dikilmiş Barkına bakarken o hala daha yemek yemeye devam ediyordu. Hala daha onu affetmemiştim. Affetmem kolay da olmayacaktı. Onunla aynı masada yemek yemeyeceğim için yarama dikkat ederek salona doğru yürümeye başladım. Salona girdiğimde uzandığım kanepenin yanına gelip, yavaşça oturdum.

Kafamı tekrardan yastığa koydum. Gözlerimi kapatıp sızlamaya başlayan yarama elimi koyup, geçmesini bekledim. Sızının geçmemesi beni endişelendirse de bunu ne Barkına, ne de Boraya söyleyecektim. Bora'ya söylersem yerimden kalktığım için bana kızabilirdi. Sabah ki tribinden sonra benim için ne kadar endişelendiğini anlamıştım.

Barkına söylemememin sebebi ise onun yüzünden bu hale gelmiş olmamdı. Bu hale gelmeme neden olan birine hele ki benden af dilemeyen birine kötü olduğumu belirtmeyecektim. Ondan yardım hiç istemeyecektim. Barkına karşı yok olan sinirim tekrar yerine gelirken boşta kalan elimi yumruk yaptım.

"Şimdiki hedefinde bana yumruk atmak mı?" aniden gelen sesle yerimden zıplarken, sızlayan yaram ağrımaya başlamıştı. Acı git gide artarken inlememek için yanağımın içini dişledim. Acıdan dolayı dolan gözlerimi sıkmaya başladım. Gözlerimi açmamak için çabalarken Barkının dedikleri beni zorluyordu.

"Gerçekten mi ? Çocuk gibi küsüp , uyuyor numarası mı yapacaksın?," alayla söylediği sözlerle dolan gözlerimi umursamadan açıp ona bakmaya başladım. Karşı koltukta oturmuş dikkatle beni süzüyordu. Gözleri gözlerime kenetlenince dolduklarını yeni fark etmişti. Endişeyle yerinden kalkıp, yanıma geldi. Ona bakmamak için gözlerimi etrafta gezdiriyorum. Yüzümü avuçlarının arasına aldı. Hala daha ona bakmamak gözlerim etrafı tararken o gözlerini kenetlediği gözlerimden çekmemişti.

Tesadüf  ( Düzenlenecek )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin