ZOR KARAR

105 5 0
                                    

Gözlerimi açtığımda soğuk hastane duvarlarıyla karşılaştım. Yanı başımda duran Kaan ve İlayda bana endişeli gözlerle bakıyordu. Başımda tarif edilemez bir ağrı vardı. Yutkunamıyordum ve ağzımda acı bir tat vardı. Kollarıma baktığımda serum takılı olduğunu farkettim. En son okulun tuvaletine girer girmez bilincimi kaybetmiştim. Sonrasında da duyduğum tek ses Kaan'ın sesiydi. İlayda sessizliği bozarak "İyi misin canım senin için çok korktum" diyerek sarıldı. Gerçekten endişeli görünüyordu. "İyiyim endişelenmene gerek yok" diyerek sakinleşmesini sağladım. Serhat'ın dediği her söz kalbime bıçak gibi saplanmıştı. Bu çocuk nasıl bu kadar umursamaz olabiliyordu. Ondan beni sevmesini bekliyemezdim, ama kalbimi paramparça etmesi de gerekmiyordu. O kadar canımı yaktı ki bunu ifade edicek kelime bulamıyorum. Bundan daha kötüsü olabilir mi? Ben bu düşüncelerle boğuşurken bir hemşire gelip serumu kolumdan çıkardı ve yara bandı yapıştırdı. Kaan "Hadi bakalım çıkma vakti ben çıkış işlemlerini halledip geliyorum arabada bekleyin" diyerek anahtarı İlayda'ya verip çıktı. Yataktan doğrulurken "İlayda bu olayı annem bilmesin" diyerek onu tembihledikten sonra başıyla onayladı. Hastane koridorlarına girdiğimizde buz gibi oldum. Hastaneleri hep itici bulmuşumdur. Bana acıyı çağrıştıyorlar. Hızlı adımlarla burdan kurtulmak isteyerek yürüdüm. Sonunda arabanın yanına geldiğimizde İlayda arabayı açtı ve beraber arka koltuğa geçtik. Beş dakika kadar sonra da Kaan gelip şoför koltuğuna oturduktan sonra yola çıktık. Okulun çıkış saatine yarım saat kaldığı için direk bizim eve gittik. İlayda annem gelene kadar yanımda kalmak isteyince "Gerek yok ben iyiyim" diye geçiştirsem de Kaan'da İlayda'yı onaylayınca kabul etmek zorunda kaldım. Çocuk gibi davranılmasını sevmiyordum. İlayda'yla beraber eve çıktığımızda acıktığımı farkedip mutfağa yöneldim. İlayda'yla bana yiyecek bir şeyler hazırlarken ona da salondaki çekmeceden bir film seçmesini söyledim. En azından kafam dağılırdı. Buzdolabını açıp her zaman bulundurduğum nugget ve sosisleri çıkartıp kızarttım. Ketçap ve mayonezde döktünten sonra yanına kola koydum. Çekmecedeki iki paket cipside büyükce bir kaseye boşalttıktan sonra salona girdim. İlayda komedi filmi seçip açmış ve daha sonra beni beklemek üzere durdurmuştu. Elimdekileri büyük sehbaya bıraktıktan sonra insanın uykusunu getirecek kadar yumuşak olan koltuğa oturup filmi başlattık. Bu filmi izleme fırsatını bulamamıştım. İlayda'nın bunu seçmesi iyi olmuştu. Film boyunca kahkahaları patlattık. Gerçekten eğlenceli ve komik bir filmdi. Yiyeceklerle birlikte film de bittiğinde İlayda'nın telefonu çaldı. "Tamam anne geliyorum" diyerek telefonu kapattı. Ve bana sarılarak "Benim gitmem lazım tatlım. Her şey için teşekkürler. Kendine iyi bak. O aptal çocuk yüzünden de kendini üzme" dediğinde başımla onayladım. "Yine gel çok güzel vakit geçirdim" diyerek onu yolcu ettim. Daha sonra odama girerek aynaya baktım. Gerçekten yorgun ve berbat görünüyordum. Yaptığım göz makyajı dağılmıştı ve saçlarım kabarmıştı. Üstümdekilerden kurtulup banyoya girdim. Bu böyle gitmezdi. Beni zerre kadar umursamayan bir çocuk yüzünden kendimi hırpalıyordum. Ona olan duygularımı söküp atmak istiyordum. Ama o yeşillerini gördüğüm sürece mümkün olacağını da sanmıyordum. Canım fazlasıyla yanıyordu. Onu tüm hüclerimden silmeye kararlıydım. Zor olsa da başarabilirdim. Sonuç olarak kimse vazgeçilmez değildir öyle değil mi?

DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin