ÖLÜM

138 4 1
                                    

Gözlerimi açtığımda baraka gibi bir evin içindeydim. Ev ahşap yapım, küçük pencereleri olan şirin bir yere benziyordu. Yerde minderler, tahta yemek masası vardı. Yaşlı bir teyze başımda bekliyordu. Vücudumun çeşitli yerlerinde sargı bezleri vardı. Teyze, uyandığımı farkedince "İyi misin kızım ?" diye sordu. Tüm vücudum sızlıyordu. Sanki kafamdan aşağıya bir kova buz gibi su dökmüşlerdi. Zorlukla konuşarak "Nerdeyim" diyebildim. Soruma karşılık yaşlı teyze "Eşim seni nehrin kenarındaki çalılıklarda bulmuş. Yaşadığını fakat vücundaki kesiklerle baygın hâlde olduğunu görünce bana getirdi. Ben eski hemşireyim. Sanırım nehirde bir boğulma yaşayıp fazla sürüklenmeden çalılıklara takılmışsın. Şanslısın ki önemli bir şeyin yok. Kesiklerini sargı beziyle hallettim. Kimin kimsen var mı?" dediğinde anlamıştım. En son Kaan'la sandaldaydık ve sandal batmıştı. Ben kurtulduysam Kaan nerdeydi? Bir an önce onu bulmam gerekiyordu. Kesiklerime aldırmadan hızlıca doğruldum ve "Kaan" diyerek evden hızlıca ayrıldım. Yolda yüz metre kadar ilerledikten sonra, biraz ileride insan topluluğunu görmemle koşmaya başladım. Gittiğimde Kaan yerde hareketsiz yatıyordu. Bir adam üstüne gazete örttüğünde öldüğünü anladım. Kaan ölmüştü. Beni bu hayatta seven tek erkek gitmişti. Sonsuza kadar kaybetmiştim. Ona ne kadar aşık olmasam da benim için değerliydi. Sevgisini hissettirirdi ve beni defalarca kurtarmıştı. Ve şimdi bu adam gözlerimin önünde hareketsizce yatıyordu. Gözlerimden yaşlar akmaya başlarken yanına eğildim. "Kaan gitme yalvarırım" diye bağırmaya başladım. Etraftaki insanlar beni durduramıyordu. Çok canım acıyordu. Lanetlenmiş gibi mutluluğu bir türlü bulamıyordum. Ambulansın sesini duymamla "Yardım edin yaşatın onu nolur" diye bağırdım. Görevliler gelerek Kaan'ı sedyeyle ambulansa bindirdiler. Bende yanına bindim. Hem ağlıyor hem de Kaan'ın elini sımsıkı tutuyordum. Aklıma gelen ilk şeyle telefonumu çıkartıp İlayda'yı aradım. "İlayda Kaan, Kaan nefes almıyor" dediğimde İlayda telaşla nerde olduğumuzu sordu. Gideceğimiz hastanenin adını söylerek telefonu kapattım. Yirmi dakika kadar sonra hastaneye vardığımızda hemşire Kaan'ın üstünü kapattı. Yapılan onca müdaheleye rağmen olmamıştı. Lanet olsun ki onu yaşatamadılar. Onun yerinde benim boğulup, onu yaşatabilmeyi çok isterdim. Ambulanstan gözlerim yaşlı inerken acil servisinin önünde İlayda, Selin, annem ve okulda Kaan'ın yanında gördüğüm 4-5 kişi vardı. Beni görmeleriyle koşarak yanıma geldiler. Fakat ben "Öldü" diyebildikten sonra yere yığıldım. Uyandığımda kolumda serumla yatıyordum. Baş ucumda annem vardı. Uyandığımı görmesiyle sorularına başladı. Hastanelerde uyanmayı sevmememe rağmen şu sıralar sıklıkla hastanedeydim. Ağlamaktan gözlerimde yaş kalmamıştı ve hissizleşmiş gibi anneme bakıyordum. İlaç etkisi olsa gerek sakince anneme her şeyi anlattım. Kaan'ı sorduğumda cenazesi olduğunu ve annesiyle babasının yanına gömüldüğünü öğrendim. Anneme hastane çıkışımı yapmasını ve mezarlığa gitmek istediğimi söyledim. Annem dediğimi yaptıktan sonra arabaya binip mezarlığa gittik. Yoldayken arabanın aynasından kendimi gördüğümde gerçekten bitik bir kız gibiydim. Gözlerim şişmişti. Çok canım yanıyordu, tarifi olmayan bir şey bu. Birini toprağın altına vermekten daha acı bir şey varsa o da gözlerinin önünde öldüğünü görmek. Kimseye bir şey demeden Kaan'ın mezarının başına gidip öylece oturdum. Ben onun sevgisini hak etmiyordum. Beni mutlu etmek için oraya gitmiştik. Çok pişmandım, ona aşık olamadığım için. Böyle olmak zorunda mıydı? Onu daha yeni kazanmışken, arkadaşlığını, verdiği mutluluğu yeni yeni kazanmışken gitmesi erken değil miydi? Kalbi güzel adamlar ölmez. O hep içimde bir yerlerde aşkla bakan gözleriyle kalıcak. Her gittiğim yerde beni izliycek. Her hatamda uyarıcak. Her krizimde kurtarıcak. O hep içimde kalıcak. Kimsenin almasına izin vermiycem. Ona hissettiğim çok başka bişey. Aşk desen değil, çok başka. Mutluluk diye tanımlayabiliriz. Beni tuzla buz eden adamın yaralarını saramadan yeni bir yara açtı içimde. Daha derin, daha can yakıcı.. Ben bu düşüncelere dalmışken polisler yanıma gelip onlara olayı anlatmamı istedi. Her şeyi detaylıca anlattıktan sonra polisin dediğiyle şok oldum. "Başınıza gelen bir kaza değil. Siz sandala binmeden önce sandalınız batmaya meyilliymiş. Kasıtlıca öldürülmeniz amaçlanmış."

DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin