Biliyorum cok beklettim ama aldigim iyi ve kotu elestiriler beni biraz dusunmeye itti ama herseye ragmen devam etme karari aldim benim olaylari anlatma tarzim biraz farkli kabul ediyorum. Yasanmis bir hikaye oldugu icin bazen sadece disardan bir anlatim gibi gelse de boyle olmadigini zamanla anlayacaksiniz diye dusunuyorum
Sizi kocaman 2. Bolumle basbasa birakiyorum...
Yeni oldugum icin zamanla oturacağı kanisindayim keyifli okumalar2. Bölüm
Asya büyük bir heyecanla muhabirliği öğrenmeye çalışıyordu. Önce reklam çalışmaları nasıl olur reklam nasıl alınır bunları öğrenerek işe başladı. Sıfırdan başlayınca öğrendiği her bilgiyi aklına kazıyordu. Konuşması bile farklı bir evreye girmişti. Samimi ve sevecen tavrını bir köşeye kaldırmış tüm firma sahiplerine resmi konuşur hale gelmişti. Çünkü Asya samimi konuştuğunda firma sahipleri daha yakın davranmak istiyor iyi niyetini suistimal etmeye çalışıyor bildiğin sarkıyorlardı. Bu işe son vermenin en kolay yolu da resmi davranmaktan geçiyordu. Asya’nın kişiliğine aykırı olsa da kendini koruma mekanizması devreye giriyordu. Türkiye’nin her yerinden reklam almayı onların dillerinde ve şivelerinde davranmayı öğrenmişti. Bir insanı bir şeyi kabul ettirmenin en kolay yolu kendini de onlardan hissettirmenden geçiyordu. Asya iyi bir reklam satıcısı olmuştu.
Serdar rutin her zamanki derslerine devam ediyordu. Serdar New York ta yaşasa bile sevmediği birçok şey vardı. Kendi halinde bir yaşamı vardı ve buna pek kimseyi almaya da niyeti yoktu. Etrafında çok fazla kız olmasına rağmen hiçbiriyle samimi olmaz dersini dinler projelerini tamamlar çıkardı. Onlar gibi kampüste yemek bile yemezdi. Kızların rujlarından tiksindiği için ne kadar kızlardan uzak o kadar rahattı Serdar. Serdar’ın bu tutumu insanları kendinden uzaklaştıran halini anlamaya çalışan bir iki arkadaşı olsa da kızlar bu durumdan biraz şikâyetçiydi. Serdar zeki bir çocuktu. Ders notlarını çok iyi tutar ve kendini yazılıma adadığı için çoğunun içinden çıkamadığı projelerde de başı o çekerdi. Gece gündüz demeden çalışır en makul ve anlaşılır şekle sokarak insanlara bunu anlatmaktan büyük haz duyardı. Dini bütün bir insandı. Okuduğu kitaplar örnek ahlakı New York a göre biraz fazla görünse de kendini bilen tavrıyla herkese güzel örnek oluyordu.
Asya ise dışarıdan havai bir duruşu olsa da içten içe naif kırılgan bir yapısı vardı. Bunu kapatmak içinse kullandığı zaman zaman sert ve mizahi tavırları. Geçmişi ona kırılgan olduğunda başına nelerin gelebileceğini göstermişti. İnsanlara çektiği duvarları ise kolay kolay kimse yıkamıyordu. Sevdiği insanlardan bir bir yara almış artık kolay kolay kimseye yakın davranamamıştı. Asya normal kızların aksine ne ağlayabilir nede duygu sömürüsü yapabilirdi. Canı ne kadar yanarsa o en güzel gülümsemesini karşı tarafa sunardı. Bu onun sen ne yaparsan yap benden bişi alamazsın deme şekli olsa da içi kan ağlarken kızılcık şerbeti içiyorum deme şekliydi. Onu kimse yıkamazdı. Buna ragmen hep vicdanlı ve hoşgörülü davranırdı. İnsanlar insan olduğu için değerliydi. Kadın erkek ayrımı bilmez ama herkese gerektiği gibi davranırdı. Bu yüzden çok kullandığı bir söz hep işine yarardı “hayrını koruyacak kadar şerrin olmalı bu hayatta”. Sevdiklerini kendi kozasını saklar sevmediklerine ise hoşgörülü davranmaya çalışırdı. Bu tavrınıysa onu çok iyi tanıyanlar bilirdi. Sevdiklerinde bülbül gibi şakıyan kız sevmediklerine gelince kendine soru sorulursa konuşur sorulmazsa sadece olayları dinler yorum yapmazdı. İnsan psikolojisine de ilgisi büyük olunca bilinçaltının yönlendirmesiyle gerektiği gibi davrandığına kanaat getirirdi. İyi bir kitap kurduydu tarz ayırmaz her konuda okumaya çabalardı. Sayısalcı olmasına rağmen üniversitesinin kütüphanesini iki yılda yarıya indirmişti. Mezun olurken de kütüphaneciyle güzel bir sohbete tutuşup senin yokluğun çok belli olacak sözleriyle veda etmişti. Okulda vaktinin çoğunu insanlara kitap önererek geçirirdi. Kütüphane içinde iyi bir sürkilasyon yaratmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Pınarım
NonfiksiBilgisayar ekranına tutkun iki kişi... Serdar Toprak, yazılım öğretme işini becerebilecek mi yoksa; hayatının dersini mi alacaktı. Bundan habersiz ders vermeyi kabul etmişti... Asya yazılım mı öğrenecek yoksa; hayatı mı öğretecekti. Bilgisayar ekr...