3. Bölüm

92 6 3
                                    

Biraz gecikmeli de olsa üçüncü bölüm geldi kusura bakmayin biraz yavas ilerliyor ama bu surecte de beni yanliz birakmayan OzlemYalcinkaya23 e teşekkürü borc bilirim iyiki yanimdasin canim benim....

Serdar'ın telefonu çalmaktan şarjı bitmişti. Asya boşuna telaşlanıyordu. Bişi mi oldu acaba çocuğa dedi. Serdar uyandığında saat onbirdi. Ankara'da muhteşem bir yağmur başlamıştı. Telefonuna baktığında Asya'dan 13 çağrı gördü kesin bu kıza bişi oldu yoksa beni bu kadar aramaz diye düşündü. Aklından türlü tilkiler geçiyordu. Turda bişey mi oldu başına bişi mi geldi öyleyse ben ne yaparım diye direk telefona sarıldı. Telefon üçüncü çalışta açıldı. Asya cıvıldayan sesiyle günaydın uykucu diye şakıdı. Serdar derin bir oh çekti çaktırmadan. Asya senin şehrindeyim bana gezdirir misin? pek bilmiyorum buraları dedi. Serdar şok üstüne şok geçiriyordu. Nasıl yani benim şehrim Ankara'ya ne zaman geldin sen dedi. Sen uyurken geldim anlaşılan dedi gülerek ben uzun zamandır ilk defa geldim ve kahvaltı yapabileceğim bir yer bile bulamadım çorbacıya sığındık çok soğuk burası dedi. Tamam sen işlerini halledince haber ver ben size bir şehir turu attırıym bakalım dedi. Serdar hızla giyindi heyecandan eli ayağına dolaşıyordu kazağını ters giydiğini görünce bu kız bende akıl mı bıraktı ki bende kendimden normallik bekliyorum dedi. Kazağını düzeltip tekrar giyindi. Saçlarını tarayıp yola düştü sonunda sesine hayran kaldığı kızın yüzünü görüp tanıması için bir fırsatı olacaktı. O gün Asya gece mavisi bir uzun gömlek ve acık mavi kotuyla göz dolduruyordu. Hafif yaptığı makyajı hem yüzüne gitmiş hem de gözlerinin mavisini ortaya çıkarmıştı. Asya'yı bir gören bir daha bakıyordu. İlgiye alışık ama fazlasını sevmeyen Asya fazla mı abarttım acaba diye yardımcısı Sebahattın'e sordu. Sebahattin gayet iyisin Asya merak etme insanlar senin doğal güzelliğine de bayılıyor zaten dedi. Asya kısa bir cadde dolaştıktan sonra bu iş böyle olmayacak hava çok kötü Serdar'la görüşelim bari dedi. Bunu düşünürken bi yandan da dün girdiği iddia aklından çıkmıyordu. Takımının en iyi satıcılarından biriyle iddiaya girmiş en çok reklam yapan sabah kahvaltısıyla ödüllendirilecekti. Asya ben kolay kolay kaybetmem nasıl olsa diye ağırdan alıyordu. Serdar'la bir saat görüşürüz sonrasında devam ederiz diye düşündü. Asya Serdar'ı aradı. Biz müsaitiz nerelerdesin dedi. O sırada Asya bi kebabcıya oturmuş sorgusuz sualsiz gelen çayı yudumluyordu.


Serdar on dakika gecikmeli geldi. Saçlarından yağmur suları damlıyordu bu hali Asya'ya dışarıda kalmış yavru kedi ve köpekleri hatırlatınca gülümseyerek elini uzattı hoş geldin dedi. Serdar önce Asya'nın eline baktı sonra elini uzattı. Bir kuralı daha bu kız kendi elleriyle yıkıyordu. Serdar hiçbir kadınla tokalaşmazdı. Bozuntuya vermeden Asya'nın yardımcısıyla da tokalaştı. Hadi bi kafeye götüreyim sizi sıkılmışsınızdır burada dedi. Asya fark etmez dedi çaktırmadan gülmeye devam ederken. Serdarın saçlarından sular damlamaya devam ediyordu. Biraz ilerde gayet hoş bir atmosfere sahip kafeye oturdular. Serdar nasıl buldun burayı Asya dedi. Memnun musun geldiğinden diye azını aramaya başladı. Asya iyi de biraz muhafazakâr kesime denk geldim sanırım dedi insanlar reklama pek yanaşmıyor. Bakış açılarımız pek uymadı sanırım dedi.


Serdar can kulağıyla dinleyip her şeyi aklına kazıyordu. Asya'yı hayranlıkla izliyordu. Bu kızın daha önce resimlerini gördüm de hiç bu kadar etkileyici olduğunu düşünmemiştim aklımı başımdan aldı resmen diyen iç sesine kulak veriyordu. Bi müddet sonra konuşmaları yardımcısının merakı dolayısıyla bölündü. Merak ettiği her şeyi sorunca Serdar da makul cevaplar veriyordu. Aklını alan kadına bakıp yardımcısına cevap veriyordu. Bir saat nasıl geçti anlayamadılar.


Serdar Asya sana bişey söyleyeceğim ama alınma olur mu dedi ben katılacağım toplantılarda dahil olmak üzere hiçbir kadınla tokalaşmadım tokalaşmamda dedi. Asya duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Nasıl yani ben her gün en az elli kişiyle tokalaşıyorum kusuruma bakma düşünemedim dedi mahçup bir ifadeyle. Senin gibileri kaldı mı takdir ettim seni dedi. Hala naif kalabiliyormuş insan bize müsaade dedi. Asya daha fazla kalsa rengi duvardaki kırmızı tablodan ayırt edilemez hale gelecekti. Hesabi biz ödeyelim diye tuttursa da Serdar onlara siz misafirsiniz diyerek hesap ödetmedi. Kusura bakma tekrarlanmaz görüşmek üzere deyip çıktı Asya. Çıktıktan sonra da sakinleşmek için yürümeye başladı kendini bilmediği bir yerde bulana kadar yıkılan sanayi ye kadar yürümüştü. Bacakları sızlayınca aklı başına geldi. Sonra gerisin geri sorumlu olduğu bölgeye dönüp keşif yapmaya devam etti. Tek bir yalan söylese 5 firmayı çok rahat bağlayacakken hiçbirine yalan söylemeden iki firmayı aldı akşam yaklaşınca Serdar aradı Asya işiniz bittiyse kısa bir tur atalım dedi. Asya'nın Atatürk sevgisini bildiği için onu Anıtkabire götürdü. Asya normal ruh haline dönmüş hatta Atasını ziyaret ettiği için keyfi yerine gelmişti. Hem gülüyor hem de espri yapıyordu o süreçte de Serdar hakkında bilgi sahibi oluyordu. Serdarın arabasında klasik müzik çalıyordu. Mozart 7.senfoni . Ankara'da klasik müzik de dinleyen varmış gözlerim yaşardı dedi. Klasik müziğin beyin gelişimine katkısından başlayan muhabbet uzadıkça uzadı ekip şefi yana yana Asya'yı arıyordu. Nerdesiniz hadi birazdan toplanıyoruz diye. Asya bizim gitmemiz gerek artık her şey için teşekkürler İstanbul'a beklerim rehberlik etmek için dedi. Serdar onları ekiplerinin toplandığı yere bıraktı. Asya araca binene kadar bekledi Serdar nasıl bu kadar etkilendim ben diye iç çekiyordu kız adeta beni büyüledi diye geçirdi içinden. Asya araca biner binmez içerde olan İlker'le kısa bir atışmaya tutuldu. Ne kadar yaptın kahvaltıyı nerde yapalım diye konuşmaya başladılar. Asya bir ilk yaşıyordu ilk defa bir iddiayı kaybetmişti boşa geçen zamanı için kendiyle iç savaş halindeydi. "ulan hem ilkerle yarış yap sonra çalışma bide çocuktan çok yapmış gibi böbürlen ah Asya ah sen bu hallere düşecek adam mısın dedi. " tamam abi yarın sabah ilk işimiz indiğimiz yerde sana kahvaltı ısmarlıyorum dedi. Ekip toparlanıp o geceyi Ankara'da geçirdi. Sonraki gün Kırklareli ne doğru yolla çıktı. İndiklerinde ilk iş Asya kahvaltı yapılacak yer bakmaya başladı. Yoksa sittin sene İlkerin dilinden kurtulamazdı. Sakin salaş bir Cafe bulup oturdular. Serpme köy kahvaltısı söylendi Asya Sebahattin İlker kahvaltıya başladı. Asya biraz bir şeyler atıştırırken telefonu çalmaya başladı.


Serdar arıyordu. Asya hayırdır inşallah dedi içinden.- Günaydın Serdar rüyanda beni mi gördün dedi. Serdar artık ipin ucunun kaçtığını anlayınca -öyle mi olmasını isterdin dedi. Asya bilemedim seni dinliyorum dedi. Serdar "Asya seni ilk defa gördüm ama çok uzun zamandır tanıyor gibiyim normalde pek sıcak davranmam insanlara alışana kadar dedi ama seni görünce birden içim ısındı" dedi. Asya hafif bir tebessümle "ben sıcakkanlı bir insanım ve güven veriyorum insanlara ondandır "dedi.


Serdar bu kızın saflığına sevinse mi üzülse mi bilemedi. Yüreği ona doğru çağlıyordu. Derdini anlatamıyordu. Sen beklentimin çok ötesindesin diye başladı söze Asya dışarı çıkıp dışarıda konuştuğu için söylenilen şeylerin çoğunu duymasa da iltifat olduğunu bildiği için onaylıyordu. Konuşma bir buçuk saat sürünce İlker Allah ne verdiyse yemiş cafede yenilmedik çok az şey bırakmıştı. Öğlene yaklaştığı için saat abi akşamı da aradan çıkarsaydın bari ziyan olmasın dedi. "tazmanya canavarı halt etmiş yanında bıraksam cafeyi yicek dedi içinden". Sonrasında Asyanın rengi atmaya başladı böbrek kumu tutmuş beti benzi uçmuştu. Zaten beyaz tenli olan kız bembeyaz olmuş ölü rengine doğru devam ediyordu rengi. Ekip şefi Asya'nın o halini görünce sen İlkerle devam et Sebahattin tek devam etsin senin çalışacak pek halin yok dedi. Bi kaç yer gezdikten sonra Asya'nın ağrısı ilacın etkisiyle biraz kendine gelirken bi çok işletme sahibiyle makara yapar hale geldi. En son bi işletme sahibi en iyi kavurma benim diye tutturunca dedi tamam bakalım ama ben söyliyiim normalde bu tura çıkana kadar ben hiç yemezdim böyle şeyler Rize'de bir kavurma yedim onun üstüne tanımam dedi. Öyle böyle derken adam artık coşmuştu kavurmalar geldi. Asya ilk İlker'e baktı önce abi sen ye sonra ben bakıcam tadına dedi. Önce İlker yedi sonrasında Asya tattı tadı fena değildi ama Rize Hemşin'de yediği kadar olamazdı. Kusura bakmayın Rize kadar olmasa da güzel dedi. Adam biraz bozuldu sonra bir çok şeyi tattırmak için uğraşsa da Asya pek yanaşmadı. Yemek konusunda artık gurme sayılırdı. Çünkü nerde ne meşhurdur nerde güzel ve kıvamında olur hepsini kendi de yemek yapmayı sevdiği için bilirdi. Biz kalkalım her şey için teşekkür ederim dedi kalktı Asya.


O günü de kazasız belasız atlattılar. Ekip şefi herkese bi sürpriz yaptı ekip toplanınca İstanbul'a dönüyoruz dedi. Asya yarabbi çok şükür sonunda kendi yatağımda uyuyacağım dedi. Serdar falan hak getire her şeyi unutmuştu. On beş günde on farklı şehirde kalmıştı göçebe bir hayat Asya için alışık olduğu bir durum değildi. Gezmeyi severdi ama ömrünü yollarda geçirmek ayrı bir şeydi. İnsanlar için ilk çekici görünse de işin içine girince öyle olmadığını en yakın zamanda öğreniyordun... Asya da bunu sonradan öğrenmişti. Yolda Serdar aklına geldi mesaj attı "iyi geceler ben İstanbul'a dönüyorum" diye. Serdar" iyi yolculuklar gittiğinde haber ver "dedi. İçinden de "kızdaki cesarete bakar mısın aga sen prenses gibi yetiştim de bir sürü adamın içine amazon kadını gibi dal sonra bişi olmadan geri dön helal valla dedi". "ben boşuna aşık olmadım bu kıza henüz haberi olmasa da bi gün o günde gelir" dedi içinden. "- Seviyorum iyi hoş da bu kıza ben bunu nasıl anlatacağım" dedi. Biliyordu Asya bir kuru seni seviyoruma kanacak bir kız değildi ve çok daha fazlasını hak ediyordu." Hem dünyamda hem ahretimde o olsun istiyorum" dedi içinden. Bunun için çok uğraşmam gerekecek biliyorum ama değer dedi.



Bölüm sonu





Hayat PınarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin