Rakı Gibi Mesela

268 105 18
                                    

Elimden gelen neydi?  Her zamanki gibi gitmek.

Gitmek..
Ne kadar zorlasan da yine aynısı oluyor,  öyle değil  mi? Yine kalbine,  zamana,  geçmişe,  geleceğe hükmedemeden gösterilen kapıdan çıkıp gidiyorsun.
Aynı olan sonumuz  mu yoksa yeni hayatların  aynı başlangıcı mı bilmiyoruz.

Gidiyor muyuz,  doğuruyor  muyuz belli  değil. Küllerinden yeniden doğmak  bu olmalı  sanırım.  Ateşe atılmıştık  öyle değil  mi.. 

Umutlar  iğne deliğinde  be kaptan gemiyi batırabilirsin artık,  diyesi geliyor firar eden beynin. Ama nafile kalp dinler mi beyni.  Yok öyle. 

Yeni şehir ,  yeni hayatlar  diye başlayamayacağım.  Direk atıldığım hayatı paylaşacağım çünkü giden mi kalan mı sorununa oynayarak  cevap  vermek niyetim.

Alışmıştım gitmelere..

*****
ASRIN TİMUR;

   Unutamayınca olmuyor işte.  İllaki beynimizi mi aldıralım birader?
Doğru mu yaptığımız  değil hani,  yanlış.  Olurduk belki  ama engeller var be.  Efkara doyamadık bu sıçtığımın dünyasında.

Efkar  evi diye bildiğimiz, bir meyhaneler vardı. Bizde efkar bol olunca orda kapatıyoruz günü. Sigara  dumanlarının içinden geçip köşedeki yerime gittim.  Adem abi görmesiyle yanımda aldı soluğu.

- Hayatına girdi mi şu bahsettiğin su gibi saf hatun?

- Ne girmesi abi  ya,  kapıyı çalmadı bile vicdansızın kızı. Dedim gülerek.

Adem abi derin bir nefes aldı.
-Ahh evlat,  acaba senin kapın kızın masumiyeti için ne kadar müsait? Dedi

Gözlerimi kısarak karşımdaki ihtiyara baktım.
-Ben çok sevd... Neyse abi tazeleyelim hem rakıyı  hem acıyı.

Başını şefkatle salladı. 60 yaşlarında meyhanenin sahibiydi Adem abi.  İyi dert dinler,  rakıya güzel eşlik ederdi. O da yaşına göre fırlamaydı. Ulan dedim ,  ihtiyar ne mal olduğu bilmesek,  iyi salak  ayağına  yatıyorsun.  Bu düşüncemle bir anlık tebessüm ettim.

Tam efkar  derin rakı şişesi yarıya inmiş ,  masadaki telefon  zımbırtısı çalmaya  başladı.  İsme baktım  göz ucuyla.  Ve gördüğüm  isimle içimdeki ' kendini  git ve bir yerden as' dürtüsü harekete  geçti.

Sertçe kapatıp masaya  fırlattım.  Rakımdan bir yudum  aldım,  parmaklarımın  ucundaki sigarayı tekrar ağzıma götürken önceki dumandan kalan izlere baktım.  Beyaz ve bulut  yığını gibiydi.  Dertsiz tasasız oh mis
 
Tekrar  telefonun çalmasıyla,  başımı  geriye atıp elimi hırsla saçlarımdan  geçirdim.
Bu sefer  telefonu açtım  ve karşı  tarafı dinlemeksizin konuşmaya başladım.

-Ne var lan ne. Koduğumun saatinde,  koduğumun telefonuyla beni ne bokuma arıyorsun sen ne şerefs..
- Eylem
Birden Eylem ismini duymamla dımp ettim.
- Evet?
- O.. O gitmiş
Heyy heyy bu ne demek  şimdi. Ah hadi  ama bu kadar mı.?  Yine kaçmayı seçti öyle mi?  Savaşmak nerde kaldı?
- Nerdesin hemen geliyorum.
- Şalinga otelde
Telefonu yüzüne kapatmamla ayağa kalktım. Hemen meyhanenin dışına  çıkıp bir sigara daha yaktım, şuan onu sorgulamayaktım.  Sorunu neyse çıkardı ortaya. 
 
   Yarım saat sonunda otelin önüne gelmiştim.  İçimden arabadan inmek  gelmiyordu. Direksiyonu sıkmaktan dolayı belirginleşen damarlarıma baktım.
Derin  bir nefes alıp başımı arkaya attım gözlerimi kapattım. Ruhumu karanlığa bıraktım ve üzerimde olan sigara rakı kokusuna.  İşte şimdi daha iyiydi..

Belki 5 dk öyle durmuşumdur.  Eski halime geldiğimde boynumda bir acı vardı.  Yüzleşme vakti dedim sesli bir şekilde.  Hadi bakalım..

Otele doğru yürürken onu düşündüm. Sigara dumanıma benziyordu yada içtiğim rakıma .  Duman demişken.  Cebimden çıkarıp bir malbora yaktım.  Otelin dış cephesindeki Sinem 'i görmemle yüzümü buruşturdum.  Şu kadından ne zaman kurtulacaktım,  lanet ya. Mutluluğun bana her an haram oldugunu anlatan yüzü sanki anasının karnındayken şekillenmişti.  Her hücresinde ayrı ayrı günah ve bedeller saklıydı.  Sanki... sanki mide bulandırmak için yemin etmişti.

Yanına geldiğimde
-Selam
-Uzatma sinem,  Eylem 'in gittiğini nerden çıkardın. Dedim
 
-Ben değil Pars. 

-Pars neden seni arıyor?
Dedim kıskançlık bazlı değildi bu sorum .  İkisi umarım  bir boklar yemiyorlardır.  Ucu Eylem' e dokunan bir iş...  Düşündükçe göz bebeklerimin ağrıdığını hissediyorum . 

-Şeyy... Mm ımm.  Pa.. Pars burda.
Dedi geveleyerek.  Arkamı işaret ediyordu.
Gelen Pars'a gözlerimi kısarak baktım.  Zaten gözüm  tutmamıştı onu.

-Eylem nerde lan?

- Gitmiş.  Bir de bunu bırakmış.
Elinde tuttuğu kağıdı bana uzattı. Benim yüzümden mi gitmişti.  Ben ne yapmıştım gitmesi için.

-Siz ikiniz bir süre gözükmeyin görme,  eğer bunun altından o bok çuvalı beyninizle yaptığınız bir hata çıkarsa affetmem.  Duydunuz mu lan!

Tuttuğum kağıdı elimde sıkarak arabaya yürüdüm.

İhanet Kokulu Beden Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin