9.BÖLÜM:SONUN BAŞLANGICI

19 3 0
                                    

Şu anda hangisi daha çok acıtıyordu? Göğsümden oluk oluk kanlar akıtan bıçak yarası mı yoksa o yaranın sevdiğim tarafından açılması mı? Bence hiçbiri değildi. Asıl acı olan şey son ana kadar kendini en iyi şekilde muhafaza edip, bana bu kederi yaşatan adamdan hesap soramamaktı. Ölümle bir kez daha burun buruna gelmiştim. Ama bu kez gerçekten öleceğimi biliyordum. Nefeslerim düzensizdi. Bedenim buzdan odaya kitlenmişti sanki. Son bir umutla başımı çevirip Aden'e baktım. Gözyaşları muazzam kirpiklerini ıslatmıştı. İntikamdan gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Beni bile. Şu anda ilgilendiği tek şey Erim'di. Onun boğazına kenetlendiği ellerini mengene gibi sıkıyordu. Öldürecekti. Bir kez daha. Diğerleri de aynı durumdaydı. Kaosa sürüklenmişti rüyalarımın başkenti Purgatorium. Sevdiğim,güvendiğim,sevgisine inandığım adam tarafından.
........................

"Alina."

Ağırlaşmış göz kapaklarımı açmaya çalıştım. Lakin adımı söyleyen sesi ilk kez duyuyordum. Belki de ölmüştüm.

"Alina."

Zorladım kendimi. Soğuk terler döktüğümü gayet rahat hissedebiliyordum. Yavaşça ışıkla buluşan gözlerim genç bir adam gördü. Simsiyah ipek saçları ve gür bıyıkları vardı. Şefkatle yüzüme bakıyordu. Gözlerimi açtığımı görünce elindeki bardağı uzattı.

"İç hadi."

Ne olduğunu sormama fırsat bile bulamadan boğazımdan aşağı sıcak bir sıvı indi. Tadı acıydı ama içtikçe bütün uzuvlarıma kan dolduğunu hissedebiliyordum.

"Savaş bitti mi? Öldüm mü? Aden nasıl?"

"Dur bakalım. Henüz ölmedin. Savaşa gelince onu kendi gözlerinle görmeni istiyorum."

Az önce gözlerini dahi açmaya zorlanan ben şu anda kendimi bomba gibi hissediyordum. Öyle ki saatlerce koşabilirdim. Adamın uzattığı ele tedirginlikle baktım.

"Peki sen kimsin?"

"Güvenebileceğin biri."

"Artık insanlara güvenebileceğimi hiç sanmıyorum."

"Öyleyse kaybedecek bir şeyin yok demektir."

Elini tutup ayağa kalktım. Daha sonra o çok tanıdık esinti dolaştı etrafımızda. Savaş meydanının ortasındaydık. Korkuyla adamın koluna yapıştım.

"Korkma Alina. Sana kimse bir şey yapamaz. Sadece izle."

Gerçekten de dediği gibiydi. Kimsenin bizden haberi yoktu. Üzerimize gelen bir asker içimizden geçip hiçbir şey olmamış gibi ölüme koşuyordu. Az ileride şelalenin içinde Aden ve Erim öldüresiye dövüyorlardı birbirlerini. İkisinin de hali kalmamıştı. Ama durmuyorlardı.

"O benim kaderimdi."

"Ama beni seviyordu."

"Sende hiç acımadan öldürdün."

"Niye korkuyorsun Evander?Nasıl olsa Tanrı ruhlarınızı birleştirmeyecek mi?"

Aden tüm gücüyle Erim'in suratına bir yumruk attı. Darbenin etkisiyle Erim'in ağzından dökülen kanlar şelalenin sularını kırmızıya boyadı. Aden'i deli etmek için kahkalar eşliğinde nefes nefesese konuşuyordu.

" Ama kutsal Hades'in varisi tarafından yaşamına son verilirse yeri infernum olur değil mi?"

Aden daha da öfkeleniyordu. Üst üste vurdu yumruğunu Erim'e. Islanan saçları her seferinde gözlerinin önüne düşüyordu. Oysa hiç umursamıyordu.

"Sen... Onu Hades'e sunmak istedin. Sen oyuncaktan başka bir şey değilsin Erulus."

Demek bu yüzden öldürmek istemişti beni. Kötülük tanrısı Hades'e sunmak için. İnfernum denen cehennem çukuruna götürmek için. Hiç düşünmemişti beni. Gözünü dahi kırpmadan göğsüme saplamıştı bıçağı. Ama Tanrı beni korudu ve ölmedim. Abel'in her zaman söylediği bir söz vardı. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir Alina. Şimdi gerçekleri tüm çıplaklığıyla görebiliyordum. Erim benim tanıdığım gibi biri değildi. O kötüydü, karanlıktı. İnsanların duygularından beslenen bir caniydi sadece.

RUH VE KADERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin