6.BÖLÜM:HUZUR

35 14 0
                                    

Orman havası hiç olmadığım kadar iyi hissettirmişti. Purgatorium denen bu yer tam anlamıyla bir harikaydı. Erim'i hala özlüyordum evet ama burada da huzuru bulduğum şüphesiz gerçekti. Çünkü dünya çok acımasızdı. Gereğinden fazla kan,vahşet ve merhametsizlik hakimdi. Üstelik yaşadığım onca şeyden sonra insanlardan uzaklaşmak daha güven vericiydi. Tabii hiç insan olmaması biraz tüylerimi ürpertiyordu.

"Adrenalin yaşamayı sever misin?"

Düşüncelerimden arınıp dünyaya -ya da purgatorium- dönmemi sağlayan sesin sahibi Aden'di. Gülerek yüzüme bakıyordu.

"Ben.. Iıııı..."

"Tamam saçma bir soruydu. 4 yaşından beri seninleyim ve bir kez olsun adrenalin yaşamak istediğini hatırlamıyorum."

"Belki de hayatımda yeterince heyecan ve korku olduğu içindir."

Cevap vermedi. Onun yerine ormanın içine doğru biraz daha ilerledi. Ben de peşinden gittim. Yeşillikler içindeki bu bahçe, rüyalarımda gördüğüm gibiydi. Aden'i ilk gördüğümde, şelalenin hemen karşısındaki ağacın arkasından çıkmış ve bana elini uzatmıştı. Tabii o zamanlar ölümle pençeleşiyordum.

"Burayı hatırlıyorsun değil mi?"

"Hem de her bir köşesini."

Şelalenin yanındaki masaya yerleşti Aden. Sonra benim de oturmam için işaret etti.

"Rüyamda böyle bir masa gördüğümü hiç hatırlamıyorum."

"Çok normal. Çünkü az önce, sen düşüncelere daldığın sırada getirdim bunu buraya."

"Beni gerçekten şaşırtıyorsun."

"O zaman şimdi biraz daha şaşırtayım seni."

Ellerini birbiri üzerinde kenetledikten sonra açtı ve ta da, şıp diye bir piknik sepeti beliriverdi masanın ortasında. Aslında yaşadığım onca tuhaflıktan sonra şaşkınlık yaşamam anlamsızdı fakat yine de her seferinde küçük çaplı şoklar geçirmekten alıkoyamıyordum kendimi. Aden büyük bir titizlikle piknik sepetini açtı. Sonra tek tek bütün yemekleri dizdi masaya. Yok yoktu. Daha yeni yemek yemiştim ama böyle bir ziyafet karşısında kayıtsız kalamazdım. Kahverengi dağınık saçlarımı geriye doğru attım ve bir parça tavuğa uzattım elimi. Tavuğu büyük bir iştahla mideme indirdikten sonra peşinden soslu makarnayı yolladım. Aden'in gülümseyerek bana baktığını fark edince durmam gerektiğine karar verdim.

"Yüzümde bir şey mi var?"

"Hayır. "

"Niye bakıyorsun öyleyse?"

"Çok güzelsin. Yemek yemende çok güzel."

Gülümsedim. O bakarken yemek yemem imkânsızdı.

"Öyle bakarsan yiyemem."

"Pekala."

Bakışlarını masadaki yemeklere kaydırdı ve jilet gibi ütülenmiş,bembeyaz gömleğinin kollarını kıvırarak patates kızartmalarına uzandı. Büyük bir keyifle yiyordu.

"Yemek yemediğini sanıyordum."

"Yoksa paylaşmak istemiyor musun?"

"Hayır. Ölülerin yemeğe ihtiyacı olmaz diyen sendin."

Duymamış gibi yaparak önümdeki ekmeği aldı ve içine bir şeyler koyarak yedi.

"Evet ihtiyacım yok. Ama bu sana eşlik etmeyeceğim anlamına gelmez."

Birlikte masada ne varsa silip süpürdük. Yemekler bitince Aden masayı toplamaya başladı. Ben de yardım ettim. Daha sonra elimden tutarak şelalenin etrafında küçük bir gezintiye çıkardı beni. Güneş ışıkları,suyun üzerinde dans ediyordu adeta.

RUH VE KADERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin