Cadılar, vampirler, hayaletler, hortlaklar vb. popüler kültürün en gözde, her zaman
müşteri bulan figürleri olagelmişlerdir. Günümüzde, 21. yüzyılda bile bu konuları işleyen
romanların, filmlerin hala ciddi miktarda alıcı bulması, insanların bu ilgisinin kolay kolay
sönmeyeceğine bir işarettir...
Osmanlı-Türk halk kültüründe her ne kadar daha çok Batı folklorunun figürleri olan cadı,
vampir ve kurt adam gibi tipler olmasa da bizde de hayalet, hortlak, gulyabani, öcü, karakoncolos,
yatır, ermiş vb. figürler bol miktarda bulunmaktadır. Vampirlik kavramının anavatanı olan
Balkanlar'da yaşanan bir vampirlik hikayesini de bize Reşat Ekrem Koçu aktarmaktadır. Dikkati
çeken nokta ise aslında 'vampir' olarak kullanılması gereken sözcüğün Koçu'da ve onu kaynak
alan metinlerde 'cadı' olarak kullanılmasıdır. Biraz araştırdığımızda görüyoruz ki, bunun nedeni
cadı kavramının bizde 'hortlak' yerine kullanılmasıdır.
Koçu "Tarihimizde Garip Vakalar" kitabında anlatıyor:
Bulgaristan'ın Türk idaresinde bulunduğu zamanlarda, Tırnava kadısı Ahmet Şükrü
Efendi'nin İstanbul'a gönderdiği 1833 tarihli bir mektup devletin resmi gazetesi olan
Takvim-i Vekayi'nin 69. sayısında da yayımlanmıştı. Bugünkü yazı dilimize çevirerek
okuyalım:
"Tırnava'da cadılar türediği ve insanlara saldırdıkları haberleri üzerine, İslimye
kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola ismindeki adam Tırnava'ya getirildi ve 800 kuruşa
pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı, mezarlığa gider, tahtayı parmağının
üzerinde çevirir, resmi hangi mezara bakarsa, o mezardaki ruh habis[31] imiş... Büyük bir
kalabalık ile mezarlığa gidildi... Resimli tahtayı parmağında çevirmeğe başlayınca resim,
sağlıklarında Yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından olan Tetikoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar
denilen iki eşkıyanın mezarlarına karşı durdu... Mezarlar açıldı... Cesetleri yarım misli büyümüş,
kılları ve tırnakları da üçer, dörder parmak uzamış bulundu... Gözlerini kan bürümüş, gayet
korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü... Bu adamlar, sağlıklarında her türlü
kötülüğü yapmış, ırza, namusa, mala tecavüz etmiş, adam öldürmüş, ocakları ortadan kaldırıldığı
zaman her nasılsa yaşlarına hürmet edilerek cellada verilmemiş, sonradan ecelleriyle
ölmüşlerdi... Sağlıklarında yaptıkları yetişmemiş gibi şimdi de halka kötü ruhlar olarak musallat
olmuşlardı... Cadıcı Nikola'nın tarifine göre bu gibi kötü ruhları defetmek için cesetlerinin
göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanır imiş... Ali Alemdar ile Apti
Alemdar'ın cesetleri mezarlarından çıkarıldı... Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri
bir kazan kaynar su ile haşlandı, fakat hiç etki etmedi. Cadıcı "Bu cesetleri yakmak lazım" dedi.
Bu hususta dinen de izin verilebileceğinden ruhsat verildi ve iki Yeniçerinin mezarlarından
çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı ve çok şükür kasabamız cadı şerrinden kurtuldu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tarihte Gizemler
Não FicçãoDünya tarihinde yaşanmış gizemli olayların bir araya geldiği yegane kitap.. Keyifli okumalar.. Tarihimiz de ve dünya tarihinde yaşanmış en gizemli olaylar tüm heyecanıyla devam edecek..