Giriş

271 26 7
                                    

Kapı yavaşça aralandı. Erdem soğuk bakışlarını avukata yöneltince, avukat başını kaldırdı. Erdem önündeki sandalyeyi yavaşça çekip yerini aldı. Avukatla aynı hizada karşısına oturdu. Erdem bir müddet sessizlikten sonra, ''Avukat talebinde bulunmamıştım.'' dedi. Avukat, ''Alt sınırı 5 yıl olmak üzere tüm ceza mahkemelerinde sanıklar için devlet tarafından avukat atanır. Eğer isterseniz kendi avukatınızı da seçebilirsiniz. Fakat belirtmediğiniz için beni görevlendirdiler.'' dedi. Erdem kenetlediği ellerine bakarak, ''Beni savunmak için mi geldiniz.'' dedi. Avukat kısa bir sessizlikten sonra, ''İsmim Ayaz. Ayaz Diner. Dosyanızı inceledim. Sizi savunmak için elimden geleni yapacağım lakin...'' dedi. Erdem sözünü kesti. ''Lakin başaramayacaksınız.'' dedi. Avukat kaşlarını çatarak, ''Hakkınızda lehinize hiçbir şey işlenmemiş. Savunmanızı ben yapacağım. Olan biten her şeyi bana anlatmalısınız.'' dedi.

-1 hafta önce-

''Erdem.'' dedi telefondaki ses. ''Nerdesin lan sen? Aylardır yoksun ortada. Mal kalmadı elimizde.'' diye devam etti. Ardından, ''Depodayız. Gel çabuk.'' dedi telefondaki ses. Erdem kulağına dayadığı telefona, ''Tamam geliyorum.'' dedi ve cevap beklemeden telefonu kapattı. Direksiyonu daha sıkı kavrayıp, arabayı daha hızlı sürdü. İstanbul'da yaşadığı zamanlar trafik yüzünden sabrını iyi zorlamıştı. Ankara ona normal geliyordu artık. Telefon tekrar çaldı. Arayan Seher'di bu kez. Erdem telefonu tekrar eline alıp kulağına dayadı. ''Ne var Seher?'' diye sordu düz bir ses tonuyla. ''Ne demek ne var? 2 haftadır yoksun ortada. Neredesin sen Erdem?'' diye sordu telefondaki bayan. Sesinde endişe gizliydi. Erdem kaşlarını çatıp gözlerini trafiğe dikti. ''İşim var Seher.'' dedi biraz daha sinirli bir ses tonuyla. Seher, ''Erdem ne işin varsa bırak derhal dönmeli-'' dedi. Fakat sözlerini tamamlayamadan telefon kapandı. Depoya varana kadar Seher hiç durmadan aramaya devam etti. Birkaç aramadan sonra Erdem telefonu sessize almıştı. Depoya varınca arabadan indi bir hışımla depoya girdi. Birilerini görmeyi umut ederken yerde yatan Vural'ı farketti. Karnının sağ tarafından akan kan gömleğini esir almış, bembeyaz gömleğini kırmızı renk alıkoymuştu. Erdem yavaşça yere oturup Vural'ın gözlerine baktı. ''Vural.'' dedi kısık bir sesle. Daha çok sorguluyor gibiydi. Yaşayıp yaşamadığını... ''Vural!'' dedi bu kez daha yüksek bir sesle. Elini cebine atıp telefonu çıkardı ve 112'yi arayıp adresi verdi. Telefonu kapattıktan sonra Vural'ı sarsarak, ''Vural cevap ver lan cevap ver.'' diye bağırdı. Vural'ın açık hareketsiz gözlerine gözlerini dikmiş öylece bakmaya başladı. Bir yandan akan gözyaşlarını elinin tersiyle siliyordu. Ellerini kumral rengi saçlarının arasından geçirirken, ''Kardeşim nolur cevap ver.'' dedi çaresizce. Telefonun çalmasıyla irkildi. Telefonu açıp kulağına götürdü. Telefondaki kişi, ''Erdem nerdesin?'' dedi telaşla. Erdem, ''Sana ne Seher? Sana ne?'' diye bağırdı sinirle. Seher, ''Depoda mısın?'' diye sordu. Erdem, ''Evet.'' diye yanıtladı. Seher, ''Erdem çabuk dön oradan. Tuzak bu dön oradan!'' diye bağırdı. Erdem daha ne olduğuna anlam veremeden uzaktan gelen siren sesini duymuştu. Bunun ambulans olmasını umdu bir an ama işler her zaman istediği gibi olmuyordu. Oturduğu yerden fırlayıp arka kapıdan çıktı. Gizlenerek yürümeye çalışsa da köşeye varınca bir polis onu durdurdu. ''Ellerini kaldır. Teslim ol.'' dedi silahını doğrulturken. Teslim olmak mı? Polis, ''Erdem Erez siz misiniz?'' diye sordu. Erdem, ''Evet.'' dedi düz bir sesle. Birazdan olacakları düşünmek istemiyordu. Polis ellerine kelepçeyi takarken, ''Tutuklusunuz. Hakkınızda ihbar var. Adam öldürmekten.'' dedi. Erdem olan biteni anlamaya çalışırken, ''Ben öldürmedim.'' dedi aciz bir sesle. Polis, ''Bunu avukatınızla görüşürsünüz artık.'' dedi. Erdem bir küfür mırıldandı. ''Kardeşim lan o benim.'' diye mırıldandı. Bir yandan kaçabilmek için çırpınıyordu. ''Kardeşim o benim!'' diye bağırdı göz yaşlarının arasından.

MasumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin