*******Tae Hyung karanlık yolda araba kullanmaya devam ederken, yanında uyuyakalan kıza bakmayı ihmal etmiyordu.
Onu buraya getirirken ona söylemeye kararlıydı. Her şeyi anlatacaktı. İçinde yüzlerce kurt varmış hissi veren bu suçluluk duygusunu atmak istiyordu artık.
Bilmeye hakkı vardı.
Yine de,istediklerini söyleyememişti ve kızın 'beni buraya niçin getirdin?' temalı bakışlarıyla yine arabada almıştı soluğu. Söyleyememişti, ve bu kendini ölesiye dövme hissi uyandırıyordu onda.
Hem onu neden buraya getirmişti ki? Ondan 13 yıl önce olan bir kazayı hatırlamasını nasıl isteyebilirdi?
Kaşlarını çatarak direksiyona vurduğunda yanlışlıkla bastığı korna kızın yerinde kıpırdanmasına sebep oldu.
İçinden bir küfür savurmayı ihmal etmeyip arabayı kenara çekti. Telefonun belki de 20. Çalışını ve gelen mesajları umursamadan kızın uyurkenki ifadesini izlemeye başladı.
İçini kaplayan suçluluk duygusunun günden güne artıp benliğini dolduracak dereceye geldiğini hissediyordu bazen. Bazen de onu yıllardır yaptığı gibi uzaktan izlemeye devam etseydi, işinin çok daha kolay olacağını...
Yorgunlukla kaplanmış tüm bedenine meydan okuyordu şu an. Burada uyumamalıydı, bugün menajer Kim'e kendi hesap vermezse, yarın adamın Joo Hyun'un üzerine fena halde gideceğini biliyordu.
Arabayı çalıştırmadan önce son kez huzurla uyuyan kıza bakarak gülümsedi.
"Keşke bilseydin..." dedikten sonra derin bir nefes aldı. Karanlığın getirisiyle hava soğumuştu , nefesinden çıkan beyaz dumanlar yavaşça uçarken, kızın elini tuttu.
"Keşke anlatabilseydim."
******
Su.
Evet. Şu an hissedebildiğim tek şey ıslaklık hissiydi. Aslında bu hissi en son çok küçükken hissetmiştim ama o zamanlar altımdaydı ıslaklık. Şimdiyse gözümün etrafında birkaç damla hissediyordum.
Bu birkaç damlanın ardından gelen büyük bir su kütlesi suratıma çarptığında nefes nefese yerimden fırladım.
"Seni öldür..."
Karşımda menajer Kim'in asık suratıyla duruyor olması, dün ne aramalarına , ne de mesajlarına cevap vermediğimi, üstüne üstlük provadayken kaçtığımı, hatta onun arabasıyla kaçtığımı hatırlamama yardım etmişti.
Cidden, sonum bu adamın elinden olacaktı.
"Ah, şey..."
Şu an tek yapmak istediğim şey üzerimdeki battaniyenin huzuru altına girip yüzüme kadar çekmek, ve menajer Kim'in asık suratından da, Tae Hyung'dan da kurtulmaktı.
Ancak bunu yaptığım takdirde menajer Kim'in hiç çekinmeden ikinci sürahiyi kafama boşaltmaktan zevk alacağına emindim.
"Dua et dün Tae Hyung'u senin yerine azarladım. Biraz dayak attığım için sinirim yatıştı yoksa şimdiye kadar ölmüştün."
Tae Hyung. Onun benim yerime tüm hesabı çekmesi en adaletlisiydi. Beni hiçbir amacı olmadan saçma bir yere götürmüştü ve bundan tamamen o sorumluydu. En azından azar yemeyeceğim için rahat bir nefes almıştım.