İçimdeki panik duygusu, ne kadar artabilirse o denli artmaya devam ediyordu. Birkaç dakika boyunca hiçbir şey söylemeden karşımdaki adamın yüzündeki sahte gülümsemeye ve gözlerine bakmaya devam ettim.
"Yalancı derken?"
Bu yıllar gibi gelen dakikaların sonunda söyleyebildiğim tek şey buydu. İçimden duymamış olması için bir umudum vardı hala. Başka biriyle karıştırmış olabilirdi, belki de başka bir şeyden bahsediyordu.
Tamam, saçmalıyordum. Kesinlikle duymuştu.
"Her şeyi duydum."
"Duymamanız gereken herhangi bir şey konuşmadık."
Ne kadar inandırıcı olduğu tartışılmayacak kadar belliydi. Bütün vicudum kaskatı kesilmiş ve beynimdeki tüm düşünceler işlevini yitirmişti.
Sonunda ellerini cebinden çıkarıp elindeki telefonu gösterdi. "Bana bu sırrınızı açıklamamam ve bir sebep söylemen için 3 saniyen var."
Ardından parmaklarıyla saymaya başladığında beynimde uydurduğum bütün planlarım suya düşmüştü.
İnkar etmeyi düşünmüyordum, daha aciz duruma düşürmekten başka bir işe yaramazdı bu. "Çünkü yapamazsın." dedim parmaklarıyla 3 işareti yaparken. "Sana inanacaklarını mı düşünüyorsun?"
Yerinde sallanırken yüzündeki sırıtma yerini en az önceki kadar sinir olan bir ifadeye bıraktı.
"Şu an en popüler zamanlarını yaşayan Irene aslında sahnede şarkı söylemiyor. Arkada söyleyen başka bir kız var. Neydi adı? Seo Joo? Bence bu haber patlar."
Haklıydı. Bunun açıklanması halinde halkı tekrar bana döndürmek oldukça zor olacaktı ki, Soo Joo şu an bırakmayı düşünürken bu olayın üstünden kalkmam mümkün olmazdı.
"Ne kadar istiyorsun?"
Bu sözümün üzerine ufak bir kahkaha patlatırken ben sadece ona bakmakla yetindim. Nesi bu kadar komikti ki?
"Bak." dedim sesimi olabildiğince ciddi çıkarmaya calışarak. Saatime baktım, birazdan başlayacak olan fan toplantıma geç kalırsam, ölümüm menajer Kim'in elinden olacaktı.
"Birazdan fan toplantım var ve ne kadar istersen verebilirim, sadece susman gerek."
Elini yumruk yapıp alnına dayarken belli belirsiz sesler çıkarıyordu. "Ayaklarıma kapanıp yalvarır mıydın?" dediğinde olabilecek en boş bakışlarımı göndermiştim ona.
Yüzüne bu sefer tatlı bir gülümseme yerleştirirken "Şaka." dedi."Sana herhengi bir garezim yok. "
Ardından ayağını taşlara vururken, ben de bir yandan saatime bakıyordum. Şu an tamamen hazır olmam gerekiyordu.
"Kazancının yarısını istiyorum."
Ufak bir şaşkınlık evresinden sonra ağzımdan çıkan "Ne!?" sözü tamamen istemsizdi."Dalga geçiyorsun herhalde."
Kazancımın yarısını Soo Joo ile paylaşıyordum zaten, bu tanımadığım adam çıkıp benden nasıl kazancımın yarısını isteyebilirdi ki?
"Sen bilirsin. Kariyerine elveda desen iyi edersin."
Ağzımı açtığım an binanın arka kapısından çıkan Menajer Kim beni gördükten sonra kolumdan tutarak içeriye çekiştirmeye başladı. "Sen delirmişsin! Birazdan fan toplantın var ve sen burda birinin görme ihtimaline karşı bir erkekle konuşuyorsun! Bıktım bu hareketlerinden!"