***8***

214 32 4
                                    


Tae Hyung yanıma gelip elimdeki telefonu kapana kadar birkaç resimi kendi telefonuma alabilmiştim, ama fotoğrafları kapatmaya zamanımın olduğu söylenemezdi. Ne yaptığımı anlamıştı ve ne hissettiğini, ne düşündüğünü anlayamadığım saçma bakışlarıyla gözlerime bakıyordu.


"Telefonumda ne halt ediyorsun?"

"Asıl sen ne halt ediyorsun!"



Şaşkınlıktan sesim o kadar yüksek çıkmıştı ki, Hyomin'in homurtuları eşliğinde odadaki tüm gözler bize çevrilmişti anında.


Söylediklerim umrunda bile değildi. Ondan bu konuda cevap almayı beklemiyordum pek, bana ölse neden galerisini bir sapık gibi benim fotoğraflarımla doldurduğunu anlatmazdı. Yine de bu omuzlarını silkerek gitme hakkını vermiyordu ona.



Oturduğum yerden hızla kalkıp koluna yapışırken Hyomin'in itirazlarına aldırış etmedim. Şu durumda saçlarım umursayamayacağım kadar önemsizdi.



Onu kapıya doğru sürüklemeye başladım. Bana bunu açıklamak zorundaydı. Bu kadar sır yetmişti artık.



Kolunu elimden rahatça kurtarırken birkaç adım tökezlemiştim geriye doğru.


"Joo Hyun, çocuk musun?"

"Çocuk muyum? Asıl sen... Bak ne diyeceğim, madem gelmiyorsun, burada açıklamaya ne dersin?"

"Açıklanacak hiçbir şey yok."

"Ya, öyle mi? Bence var."




Tae Hyung'un kaşları hafifçe çatılırken kapıya yönelmişti. Umrumda bile değildi artık, hakkımda bu kadar çok şey bilip sır küpü gibi davranması sinirlerimi bozuyordu.


Hyomin'in arkamdan bağırması ve menajer Kim'in yakında gelecek olması umrumda bile değildi. Şu an tek düşünebildiğim, bu saçmalığın cevabını alabilmekti.

"Tamam, şimdi zırvalayabilirsin."

"Zırvalamak mı?" Cidden beni zerre kadar umursadığı yoktu. Yine de, bu durumdan nasıl sıyrılacaktı merak ediyordum. "Tae Hyung, cidden... Bana o fotoğrafların ne olduğunu hemen açıklıyorsun."

Aklıma telefonunda benim dahi görmediğim onlarca fotoğraf gelince irkildim. Çok küçükken tek başıma çekilmiş olduğum vesikalık fotoğraflarım, Soo Joo ile olanlar ve yanımda tanımadığım iki kişiyle olan fotoğraflarım... Ya ben deliriyordum, ya da bunların hepsi bir kamera şakasıydı.


Cevap vermeyecekti.



Ne bekliyordum ki? O fotoğrafları buldum diye bana her şeyi anlatacak değildi. Cidden onu öldürme isteğime engel olmakta zorlanıyordum.



"Peki, o iki kişinin kim olduğunu açıkla."


Bir an kaşlarını çatarak bana baktı. Tahminime göre kimden bahsettiğimi düşünüyordu.

Benim fotoğraflarımdan başka telefonunda resmi olan tek kişilerdi onlar. Açıkcası kim olduklarını bilmiyordum, aynı bu fotoğrafları ne zaman çektirdiğimi bilediğim gibi...



Yine de, benimle bir alakaları olmalarından korkuyordum.


"Seni ilgilendiren kişiler değil."

"Emin misin? Kim olduklarını söylemende bir sakınca yok o zaman."

"Sana telefonumdaki herhangi bir şeyi neden açıklamak zorundayım ki?"

Be My StarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin