10

199 30 5
                                    

*flashback*

06/01/2001








Elindeki barbie bebeğe bakıp iç geçirdi Joo Hyun. Bu bebeğin sarı saçlı olanını istemişti, ama yine de siyah saçlı olanını almıştı babası ona. O sarı saçları seviyordu. Çizgi filmlerdeki prensesler hep sarı saçlı olurdu çünkü.


"Biliyor musun Soo Joo unnie, büyüdüğümde saçlarımı sarı yapacağım."


Yanında oyuncak tabaklarıyla oynayan kıza seslense de, cevap alamamıştı. Bu aralar kuzeni onunla hiç konuşmuyor, hatta Joo Hyun ile aynı ortamda bulunmaktan bile kaçıyordu. Joo Hyun küçük olmasına rağmen kuzeninin kendisine karşı olan çekingen tavırlarını fark edebiliyordu.




Joo Hyun Soo Joo ile kalmanın ne kadar sıkıcı olduğunu düşündü o an. Bir an önce annesi ve babasının dönmesini diledi.



Annesi ona hatırlayamadığı şeyleri hatırlayabilmek için çok fazla uğraşmaması gerektiğini söylese de, merak ediyordu. Soo Joo'nun önceden de kendisine böyle davranıp davranmadığını çok merak ediyordu.




Joo Hyun elindeki bebeği bırakıp dudaklarını büzdü. Canı çok sıkılıyordu.



Joo Hyun bahçeden çıkacağı sırada karşısındaki kısa boylu bir erkek çocuğu gördü. Neredeyse kendi yaşlarında gibiydi.



Şaşkın bakışlarını çocuğa yönlendirerek dururken, Soo Joo çoktan ayağa fırlamış ve ikisinin yanına gelmişti.


"Yah, Kim Tae Hyung! Buraya neden geldin! Git hemen!"

"S-soo Joo noona... Ben..."



Çocuğun gözleri Joo Hyun'unkilerle buluştuğunda, kız çocuğu daha önceden görmüş olduğunu hissetti.


"Joo Hyun, özür dilerim... Bilerek yapmadım..."

"Sana git dedim!"



Soo Joo çocuğa bağırıp yakasından çekiştirirken, Joo Hyun hala şaşkınlıkla onları izliyordu. Barbie bebeğinin saçlarını daha sıkı kavradı, ne zaman korksa, bebeklerinin varlığını yanında hissetmek onu rahatlatırdı.



Soo Joo'nun çocuğa neden bu kadar kaba davrandığını anlamıyordu. Bu çocuk hiçbir şey yapmamıştı ki...



"Unnie, ona bu kadar kaba davranmamalısın. Şey... Kimsiniz?"



Joo Hyun'un sorusu çocuğu şaşkına uğratmıştı. Onu hatırlamıyordu. Yaptığı hiçbir şeyi, ondan aldığı hiçbir şeyi hatırlamıyordu....


"B-beni hatırlamıyor musun?"


Tae Hyung dolan gözleriyle kıza bakmaya devam etti. Onu unutmasını istemiyordu. Yaptığı her şeye rağmen, Tae Hyung onun tarafından unutulmak istemiyordu.


"A-ama, ben..."



Sözünü tamamlayamadan Soo Joo tarafından çekiştirilmeye başlanmıştı. Karşılık veremiyordu, Joo Hyun'un onu unutmuş olma ihtimali hala beynini kemiriyorken, gözlerini kızın gözünden ayırmak o kadar zor geliyordu ki...

"Sakın, bir daha gözüme gözükme. Senin yüzünden..."


Soo Joo'nun küçük yaşına rağmen olgun çıkan sesi bir an kesildi. Çocuğun bu kazaya yanlışlıkla sebep olduğunu bilse de, ailesi Tae Hyung yüzünden ölmüştü. Çocuğu asla affedemeyecekti...



Tae Hyung son kez Soo Joo'nun dolu gözlerine bakıp arkasını döndü.



Joo Hyun onu asla hatırlamayacaktı.




Ama o asla unutamazdı. Daha birkaç hafta önce birbirlerine verdikleri sözü, küçük kızın arkadaşlığını asla unutamazdı.




Kendisi yüzünden ölen insanları, asla unutamayacaktı...



Arkadaşlar bu bölüm sadece biraz bilgilendirme gibiydi. Yani asıl bölüm pek yakında *-* umarım ufak vrene'leri seversiniz u.u

Be My StarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin