İçimden geçen dalgalanma hissiyle gözlerimi açtım. Az önce kamyon içimden mi geçmişti? Ben öylece durmuş şaşkınca bakınırken bir gülme sesi işitmeye başlamıştım. Bu ses bir erkeğe aitti ve kulağa hoş gelen bir gülüşü vardı. Düşüncelerimi dağıtarak yaşadığım şoku atlatmaya çalıştım. Sesin geldiği yönü tespit etmek için etrafıma bakındım. Red'de benim gibi şaşkındı. Az önce yol bomboştu oysa.
"Yüzünün şu haline bir bak." dedi aynı alaylı ses. Sesin yönüne doğru döndüm. Bir ayağını duvara yaslamış ve kollarını göğsünün üzerinde bağlamış olsa olsa benden bir kaç yaş büyük olan bir erkekti bu. Baştan aşağıya siyahlara bürünmüştü. Kaslı kolları ve fit bir vücudu vardı. Boyu uzundu. Siyah dağınık saçları vardı ve tamamını çıkartmadığı kanatlarının ucunu görebiliyordum.
Benim kanatlarım ne kadar beyazsa, onun ki o kadar kırmızıydı. Kan kırmızısı. Sol gözünün etrafında bir yıldız vardı ve yıldızın tam ortasında bal sarısı gözü duruyordu. Yıldızın rengi kırmızıydı. Ve bu ona ayrı bir hava katıyordu. Boynundan göğsüne doğru kırmızı siyah karışımı renkleri olan bir yılan dolanıyordu. Bu onun yoldaşı olmalıydı. Yoldaşının yılan olmasına şaşmamalıydım. Alaylı gözlerini tüm vücudumda gezdirmeye devam ederken bu gün daha ne kadar şaşırabilirim diye düşünüyordum.
"Buradaki dönüşümünü tamamlayana kadar görünmez olduğunu bilmiyor musun?" dedi alayla ve bana bir cahilmişim gibi bakarken. Yere savrulan bavulumu elime aldım hızla. "Bilgi için teşekkürler." diyerek yanına doğru yürümeye başladım.
"Ben Vanessa, sen kimsin?" dedim sakince. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Alaylı bakışlarını silmemişti aksine dudağının bir kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. Elini uzattı yavaşça. "Adım Fernando. Gerçi hakkımda kesin birşeyler duymuşsundur." dedi kendinden emin bir sesle. Bense şaşkınca ona bakıyordum. Zaten büyük olan gözlerim açılma sınırını zorluyordu. Ardından havada ki elini çekinerek elimle buluşturmak için kaldırdım. Tam elini kavrayacaktım ki aniden çekti ve ilk duyduğum kahkahasını atmaya başladı.
Ne yaptığını anlamayarak ona bakmaya başlamıştım. O ise benle eğlenmeye devam ediyordu. Kaşlarımı havaya kaldırdım. Boynunda ki yılan kafasını dikleştirerek bana tısladı. "Tamam, artık beni tanıyorsun." dedi alayla gülmesine devam ederken. Kaşlarım hızla çatılırken Red ona doğru uçtu ancak boynunda ki yılan yüzünden geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu onu daha da eğlendirmişti. Küstah ve kendini beğenmişin tekiydi.
"Seni tanımasam da olurdu eminim." dedim sinirle. Kaşlarını havaya kaldırdı bir türlü eksik etmediği alaylı havasıyla. Sinirimi bozuyordu.
"Yoksa alındın mı? Ben sadece sana yardım etmeye çalışıyordum. Bu arada bahse girerim V.E.T.O. hakkında hiçbir şey bilmiyorsundur. Hemen okula gitsen iyi olur, çünkü baya geç kaldın." dedi gözleriyle arkamdaki bir yeri göstererek. Kafamı yavaşça çevirdim ve dev okul binasını görmemle duraksamıştım. Çok büyük bir yerdi.
Arkamda ki dev okul binasına döndüm ve o küstahı düşünmemeye çalışarak yolun karşı tarafına geçip binaya girdim. Geniş koridorlarda ilerlerken kendimi bulunduğum yere oldukça yabancı hissediyordum.
"Şimdi nereye gitmem gerekiyor" dedim umutsuzca. Red'de aynı şekilde bana bakıyordu. Oflayarak yürümeye devam ettim. " Hiç yardımcı olmuyorsun Red." dedim durdum ve Red'e döndüm. Üzgünce bana bakıyordu. Yanaklarımın içini şişirerek önüme dönecekken gözüme bir kapı çarptı. Gözlerim kocaman açılırken heyecanla bağırdım. "İşte, meleklerin sınıfı orada!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ZİNDANI
FantasíaKötü bir şeytan iyi bir meleğe aşık olabilir mi? Ya melek, o da bu şeytanı sevebilir mi? Birbirlerine dokunmaları ve nefret dışında bir his beslemeleri yasakken onlar ya aşık olursa? Bu aşktan beslenen büyük bir düşman ve korunması gereken insan por...