"Peki bizi neden çöle getirdiniz?" diye sakince sordu Fernando. Hepimiz havadaydık ve sinirliydik. Onun gibi öne çıktım.
"Açık değil mi? Etrafta zarar verebileceğiniz kimse yok."
"Zarar görecek olan sizsiniz." dedi Kabele gülerek.
"Ben olsam o kadar emin olmazdım." Cevap Sierra'dan gelmişti. Kaşlarını çattığı halde hala çok tatlıydı. Sierra yanımdan uçarak az ilerledi ve kollarını hafifçe açarak gözlerini kapattı. Ardından kanatları değişmeye başlamıştı. O esnada kanatlarıyla toprağa vurdu ve büyük bir toz bulutu kapladı etrafı.
Tozlar dağılınca ortaya kocaman bir robot çıkmıştı. Uçarak Sierra'nın yanına gittik. "Vay canına, robot melek şövalye. Güzel hamle!" dedim gülerek. "Teşekkür ederim!" diye şakıdı Sierra.
"Sıra sizde! Bakalım bununla nasıl baş edebileceksiniz!" dedi Urie benim gibi gülerek. O esnada Sierra'nın dev robotu gözünden pembe ışıklar çıkararak şeytanları hedef alıyordu.
"Onu hemen bir hurdalığa göndereceğim!" dedi şaşkın ve sinirli Kabele. Bunu beklemiyorlardı. Lafının ardından Kabele uçarak öne çıktı ve Sierra gibi gözlerini kapayıp kollarını açtı. Hepimiz pür dikkat ona bakıyorduk.
Birden bire bir canavara dönüşen Kabele'nin karşısında kocaman gözlerle kalakalmıştık. Ama o kadar kolay değildi bizi alt etmek!
Kabele ve Sierra'nın robotu birbirleriyle mücadeleye girişmişti bile. Robot ışınları sayesinde Kabele'yi uzağa fırlatmıştı.
"Bir şeyler yap! Kabele'nin bizi küçük düşürdüğünü görmüyor musun?" diye bağırdı Cabiria, Fernando'ya. Bense merakla Fernando'nun cevabını beklerken buldum kendimi. Yutkunup kendime geldim. Hadi ama!
"Tamam, oyun saati sona erdi bayanlar ve baylar, şimdi sıra bende." dedi Fernando dudağının bir kenarıyla gülümserken. Hafifçe kaşlarımı çattım. Fernando havalanarak gözlerini kapattı.
Gözlerini açtığında alev alevdiler. Ve bu çok...ah herneyse. Onu ilk defa böyle görüyordum. Kan kırmızısı kanatları da alev almaya başladığında bir alev topu gönderdi robota. Alev alan robotla anın şokundan sıyrılıp kendime geldim tekrar ve tekrardan.
O anda Kabele'de tekrar şeytan formuna dönüşmüştü.
"Urie, görünüşe göre Melek Şövalye'nin biraz yardıma ihtiyacı var! Ona yardım edebilir misin?" dedim hızla. Urie kafasını salladı ve hızla uçtu.
Gözlerinin kapattığı an gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı. Şimşekler ve yağmurda sırayı takip etti. Robotun alevleri yavaş yavaş sönmeye başlamıştı bile. Hafifçe güldüm. İyi gidiyor sayılırdık. Birden bire robotun toz bulutlarına dönüşüp yok olması elbette beklediğimiz bir şey değildi!
Yinede bozuntuya vermedik. Uçarak Fernando'nun yakın mesafede karşısına geçtim.
"Gördün mü? Tipik şeytan ateşi. Tehlikeli görünür ama alt edilmesi kolaydır." dedim onun gülüşünü taklit ederek. Giderek daha da kaşlarının çatılması beni daha da mutlu ediyordu.
"Bu ne cüret!" dedi çenesini sıkarak. Ardından kollarını göğsünde başlayarak devam etti. "Şimdi seni ezeceğim küçük aptal."
Son cümlesiyle gülümsemem kaybolmuştu. "Sakin ol Fernando. Yapabileceğin hiçbir şey yok." dedi Cabiria telaşla. Aptal olan Fernando idi! Ondan korkmuyordum. Aptal şeytan. Ben geri geri uçarken Fernando hızla bana doğru geliyordu. Aramızda santimler kala Urie girdi aramıza.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ZİNDANI
FantasyKötü bir şeytan iyi bir meleğe aşık olabilir mi? Ya melek, o da bu şeytanı sevebilir mi? Birbirlerine dokunmaları ve nefret dışında bir his beslemeleri yasakken onlar ya aşık olursa? Bu aşktan beslenen büyük bir düşman ve korunması gereken insan por...