Bu sabah kendime göre bir ilki gerçekleştirip, herkesten önce uyandım. Güzelce yatağımı toplayıp Gülşah ile Burcu'yu uyandırmadan üzerime açık turuncu bir kapri ve sıradan bir bluz giyip saçlarımı bağladım. Aşağıdan ses gelmediği için merdivenleri sessizce inmeye çalıştım. Melih çoktan uyanmış minderleri düzenliyordu.
-Günaydın.
-Günaydın Beren.
Minderleri koltuğa yerleşmesinde yardım ettim.
-Diğerleri uyanamadı bak. Gitmeyerek en doğrusunu yaptık.
Gece Berk ile sabahladığımızdan ve 3 saatlik bir uykuyla durduğumdan haberi yoktu anlaşılan. Onu onaylarcasına başımı salladım. Dalgındım. Pek konuşasım yoktu. Babamı özlüyordum. Sürekli ne yapıp ettiğini düşünmekten kendimi alamıyordum.
-Nasıl hissediyorsun kendini?
Hala eski olaydaydı aklı belli ki. Geçiştirmekte kararlıydım.
-Daha iyiyim.
İkna olmuşa benzemese de gülümsemem ile biraz olsun sorgularını kesti.
-Beren, Berk ile çıkıyor musunuz?
Elimdeki minderi olduğu gibi yere bırakıp yüzüne baktım. Biraz ani olmuştu. Zaten beklemediğimiz her şey, ani kavramına sıkıştırdığımız tuhaf beklentilerdi aslında.
-Hayır, nereden çıkardın bunu?
Omuz silkmekle yetindi. Rahatsız olmuştum. Melih'in çoğu tavrı son bir kaç gündür beni rahatsız ediyordu. Ya adam akıllı onunla konuşmalıydım ya da içime atıp beni yiyip bitirmesini beklemeliydim. Seçim yapmama fırsat bırakmadı:
-Dün sizi gördüm. Arka bahçede.
Bu, gereksiz olsa da suçluluk duygusuna kapılmamı sağlamıştı. Sonuçta Melih uyuduktan sonra inmiştik bahçeye ve...
-Bir şey söylemeni zaten beklemiyorum fakat ne bileyim Beren. Dost olduğumuzu düşünmüştüm.
Öfkeyle kolunu tuttum.
-Ne diyorsun Melih sen? Tabiki dostuz. Sadece oturduk dün gece sohbet ettik bunda ne var?
-Açıklama yapmak zorunda değilsin Beren. Söylersin diye düşünmüştüm. Çünkü, yani işte...
-Ne ?
Söylemekte tereddütlü gibiydi. En sonunda daha fazla içinde tutamadı:
-Ben olmasaydım hala iki düşman gibi olacaktınız. Yakın olmanızı ben sağladım, şimdi ben yalnız kalıyorum.
Öfkeli bir şekilde güldü. Ama beni gerçekten kırmayı başarmıştı. Ayağa kalktım.
-Melih gerçekten yanılıyorsun. Bunu anlayacaksın ama iş işten geçmiş olacak.
Mutfağa doğru yöneldim ve arkamdan söylediği sözler beni tekrar ona yöneltti:
-Sende, onun senin için yanlış adam olduğunu anlayacaksın. İş işten geçtiğinde tabii.
Kaşlarımı kaldırdım ve ukalaca bir homurtu çıkardım:
-Hah? O göründüğü gibi değil Beren, onunda duyguları var Beren. Bunları ben söylüyordum değil mi? Umarım bu dediklerini Berk duymaz çünkü seni dostu zannediyor. Benim gibi.
Son cümlemden sonra yüzü düştü:
-Hey, öyle demek istemedim ben. Berk benim dostum. Ama sen benim için daha önemlisin. Ve sana göre biri değil. Bunu bildiklerime dayanarak söylüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Kalbin Büyük Hikayesi
Teen FictionHerkes düşlediği hayatın kuklalarıdır gerçeğin kolları arasında. Bizleri o her şeyin rengarenk olduğu , göz yaşının tarifinin yapılamadığı bir dünyaya uçurabilecek hiç bir melek yoktur. Elimizde olan acıya sımsıkı sarılarak, kalbimizi kanatan herşey...