Küçük Kalbin Büyük Hikayesi 10. Bölüm

778 37 7
                                    

(Bu bölümü 3 gün sonra koydum çünkü bunun yerine yazdığım bölümü beğenmemiştim. Bende oturdum hepsini sildim :D Ve bunu yeniden daha farklı yazdım. Sanırım böyle daha iyi oldu. Okuduktan sonra vote verip, görüş bildirirseniz çok mutlu olurum. Büyük çoğunluğunuzun buraya üye olmadığın biliyorum ama benim için üye olabilirsiniz mesela :D Neyse, herşey için teşekkür ederim. İyi okumalarr. 100 kişi okudupunda yeni bölümü ekleyeceğim.)

Akşam yemeği sonrasında bulaşık görevi Kağan ve benimdi. Hayatın bana yaşattığı pek çok kötü hissin yanı sıra, uzun süre sonra ilk kez denebilecek boyutta bu kadar sıkıntıyı çekeceğimi anlamıştım. Melih'e üzgün olduğumu işaret ettikten sonra Kağan ile birlikte bulaşıklara giriştik. Bayan Garnet ve diğerleri içeride ders için hazırlık yapıyor, soru cevaplıyorlardı. Henüz iki tabak bile yıkayamamış olmamız bir tarafa, Kağan'ın sözlerini bile doğru düzgün bilmediği bir şarkıyı berbat sesiyle mırıldandığını zannederek söylemesi bir tarafaydı. Elinden altıncı tabağı alırken dayanamadım:

-Keser misin artık?

Neden bahsettiğimin farkında değilmişçesine yüzüme baktı. Sonra yine baş belasıymışım gibi attığı bakışlardan birini attı. 

-Siz kesinlikle Gülşah ile barışmalısınız. Olmuyor böyle.

Şımarık kahkahalarından birini daha attı ve küstahça yüzüme baktı:

-O aptal kız ile aynı ortamda olmam bile yeterince mevkimi küçültüyor.

Bu sefer aynı kahkahayı ben attım.

-Mevki? Senin bir mevkin mi vardı Kağan? Aa.. Unutmuş olmalıyım. Bu kadar salaklık, sende bir mevki haline gelmiş olabilir.

Tabakları bir kenara bırakıp meydan okurcasına konuştu:

-Sende tüm sarışınlar gibi aptalsın. Gülşah göründüğü gibi değilmiş. Olay bu. 

Anlamadığımı belli edercesine baktım ve iç çekerek anlatmaya başladı:

-Biz neyiz Beren? Babanı tanıyorum. Biz seçkin insanlarız.

Elini ikimizi işaret edecek şekilde salladı. Onunla aynı şartlarda olmak bile mide bulandırıcıydı. Yüzümü buruştursam da aldırmadan devam etti:

-Biz özeliz. Özel ailelerin çocuklarıyız. Babalarımız kim bilir bu kadın için ne kadar harcadı.

-O kadın diye hitab ettiğin hayatın boyunca bulamayacağın bir öğretmen anladın mı?

Başını sağa sola salladı. Fısıltıyla devam etti. Bir yandan bulaşık işine geri dönmüştük.

-Bunun zaten farkındayım. Bu fırsatın. Hayatım boyunca dinlemediğim dersi burada dinledim. Ben bunu inkar etmiyorum.

Ciddi olduğu belliydi. Devam edecekken sözünü kestim:

-Ayrıca burada olman senin özel, seçkin bir aileden gelmen ile alakasız.

Özel ve seçkin kelimeleri baskı yaparak ve küçükseyerek söylemiştim. Konuşmasına fırsat vermeden devam ettim:

-Biz ne karşılığında buradaysak, diğerleri de aynını yapıyor. Melihlerin durumu iyi değil. Burcunun da çok iyi sayılmaz. Berk'in ailesini bile tanımıyorum. Ama hepimiz, iyi kötü hayatlarımızı kurtarmak için burdayız.

Hiç olmadığı kadar ciddi bir ifadeyle yüzüme baktı.

-Gülşah?

-Gülşah'ın babasının şirketi var. Her gün onlarca anlaşma yapıyor. Emrinde olan bir sürü adam var. Giyemeyeceği kadar çok kıyafeti var... Yani o da sizden.

Küçük Kalbin Büyük HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin