Bu bölüm benim için çok şey ifade ediyor. Şu ana kadar en içten ve severek yazdığım bölüm bu oldu. Okuduktan sonra görüşleriniz benim için önemli. Yeni bölüm bayram sebebiyle gecikebilir. Herkese iyi bayramlar :)
*************
-Beren! Beren uyanır mısın artık? Her sabah neden seni uyandırmak zorundayım söyler misin?
Gözlerimi araladığımda her zamanki gibi Güllşah karşımda duruyordu. Erkenden kalkmışa benziyordu. Üstünü giyinmiş, saçlarını yapmıştı. Daha fazla söylenmesine izin vermeden yataktan kalktım.
-Sonunda!
Gözlerimi devirip, her sabah olduğu gibi yere düşmüş olan pikemi kaldırıp yatağımı özenle topladım. Herkes kahvaltıya inmiş olmalıydı. Saat 10 a geliyordu. Bu gün Cumartesi olduğu için her zamankinden 2 saat daha uzun uyuma süremiz vardı. Çekmecenin içinden dağılmış kıyafetlerimi alıp yatağın üzerine koydum. Bir yandan onları katlarken giyeceğim kıyafeti seçiyordum. Koyu kırmızı keten şortumu ve kolsuz beyaz , turuncu çiçekli gömleğimi alıp üzerime geçirdim. Saçlarımı da her zamanki gibi tepeden bağladım. Kalan giysileri yerleştirdikten sonra odamın kapısını açmamla Berk ile burun buruna gelmem bir oldu. Hızlı bir hamleyle beni kollarının arasına alıp yanağımdan öptü. Gülümsedim:
-Günaydın.
Aynı şekilde bana karşılık verdi. Çıkmamızdan bu yana 4 gün geçmişti. Artık herkes bize alışmış olduğu için oldukça rahat davranabiliyorduk. Hayatımın en güzel günlerini yaşıyordum diyebilirdim. İnsan aşık olduğu zaman, aşkı bir şekilde bulduğu zaman o güne kadar yaşadığı hayatın, tanıdığı insanların, gittiği yerlerin hiç bir önemi kalmıyormuş. Yanında olanın, ömrün boyunca yanında olacağına inandığın adam olması, çevrendeki herkesin varlığını bir kenara atabiliyormuş. Ben de kendimi öyle kaptırmış olmalıyım ki, bu 4 gün sürecinde Gülşah ve Berk'den başka kimseyle ilgilenmemiştim. Gülşah ile konuştuğumuz akşamdan sonra onun gerçek karakterini görüp, kendimi yakın hissetmiştim. Artık giyeceğim kıyafetleri o seçiyor, gideceğimiz yerlere o karar veriyordu. Yatmadan önce yatak muhabbeti yaptığım küçük çilli kız gitmiş, yerine Gülşah gelivermişti. Hayatımda kısa sürede meydana gelen uzun süreli değişiklikler, bana hızla kaybettirdiği şeyleri hızla geri getirmeyecekti. Henüz kendimi aşkın kollarına kaptırdığımdan çevremi göremiyordum. Benim için sadece Berk vardı.
Birlikte kahvaltıya indiğimizde herkes bizi bekliyordu. Söylenmelere aldırmadan masaya oturup yemeklerimizi bitirdik. Hafta sonu sebebiyle saat 3 e kadar boştuk. Kahvaltının ardından içeride minderlerde uzanırken Gülşah ayağa kalkıp planı yaptı:
-Harika bir kafe var. Enfes turta yapıyorlar. Bayan Garnet'ınkilerden bile güzel.
Son cümlesiyle beraber ses tonunu alçaltmıştı. Berk ile birbirimize baktık. Aslında pek bir yere çıkasım yoktu. Bakışlarından anladığım kadarıyla onunda yoktu. Elini omzumdan aldı ve oturuşunu dikleştirerek Gülşah'a döndü:
-Biz bugün gelmesek mi Gülşah?
Gülşah tıpkı küçük bir çocukmuşçasına dudaklarını büktü. Çünkü gerçekten üzülüyordu. Artık onu iyice tanımıştım. Bizim için plan yapmak, kendi zevklerini bizimle paylaşmak onun için önemliydi. Ama bir şeyi unutuyordu ki, biraz yalnız kalmak istiyorduk. Kısa süreli bir hüzünden sonra omuzlarını silkti:
-Ne isterseniz onu yapın.
Gülşah odasına çıktıktan sonra bizde içeride yalnız kalabilmiştik. Tekrar yanıma mindere uzandı ve başımı omzuna yasladım. Varlığıyla huzur bulduğum insan bir zamanlar annem iken, onu kaybettikten sonra açılan boşluğu doldurabilen tek insan sadece Berk olmuştu. Onu kaybetmeye de hiç niyetim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Kalbin Büyük Hikayesi
Novela JuvenilHerkes düşlediği hayatın kuklalarıdır gerçeğin kolları arasında. Bizleri o her şeyin rengarenk olduğu , göz yaşının tarifinin yapılamadığı bir dünyaya uçurabilecek hiç bir melek yoktur. Elimizde olan acıya sımsıkı sarılarak, kalbimizi kanatan herşey...