Kızlar geç oldu biliyorum ama şunu söylemek istiyorum. Yarın hikayenin yorum kısmına bir link koyacağım ve twitter okuyucularım sizede geçerli üşenmeyin. Wattpadden bir yarışmaya katıldım. Bana oy vermenizi istiyorum. Linke girip oy verin yeterli. Kazanmalıyım. Hepinize teşekkürler iyi okumalar. Oy ve Yorumlarınızı bekliyorum xx
HATIRLATMA : " İntikam "
Uzun zamandır bu sokakta, Paris'in en ünlü caddesi olan Şanzelize'de tek başıma yürüyorum. Daha doğrusu düşünüyorum. Sonuç olarak vardığım şey ise Eric'in Harry birşey yapıp yapamayacağı. Bana göre biraz bilirsiniz ürkütücü bir çocuk, Eric. Yani belki bir şey yapamaz. Doğru Harry'nin o kadar koruması var falan ama eğer bir boşluğunu yakalarsa diye düşünüyorum ben. Çocuk tehlikeli biri ve ben Harry'e zarar gelmesini istemem. Ben ne kadar Harry'nin sorumluluğundaysam, Anne beni tembihledi o da benim sorumluluğumda. Kafamı kaldırdım ve havaya bakıp uzun bir iç çektim. Bu aralar tetikte olmalıyım, sanırım.
Kafamı eğdikten sonra bu sokaktaki onca insana baktım. Hepsi işsiz. Bakın gerçekten, bu kadar parayı nerden buluyorlar bilmiyorum fakat sürekli alışveriş halindeler. Ayrıca gördüğüm şeylere bakılırsa hiçbiri doğru düzgün yemekte yemiyor. Yani bir kruvasan bir de bir fincan kahve ile akşama kadar gezip, alışveriş yapıyorlar. Valla ben veya Nialler olsa anca 6-7 kruvasanla doyardık ki o bizim için sadece atıştırmalık olurdu. Biz bu kadar yiyoruz ama şunu farkettim. Burada ki kadınlar o yüzden bu kadar fit. İncecik ve tam 90 60 90 vücutları var.
Arkadan sarılan iki kol ile gözlerim irileşti ve bir anda kolları kendimden uzaklaştırıp ileriye atılmam bir oldu. Louis'e bön bön bakarken onun bana karşı dudak büzdüğünü gördüm. " Louis! Bunu sakın bir daha yapma, ödüm koptu " dedim elimi kalbime götürüp derin nefesler alarak, " Pekala küçük bebeğim ama saatlerdir seni arıyoruz ve Harold gerçekten çok sinirli. " dedi işaret parmağını sallayarak. Ne yani Harry beni merak mı etmişti? Yoksa blöf mü yapıyordu? " Roselinda, Tanrım! Seni nasıl merak ettim bilemezsin " derken burnuma gelen sigara ve nane kokusundan bunun Zayn olduğunu anladım. Kollarımı beline sardıktan sonra kafamı göğsüne koydum.
*****
" Harry bak özür dilerim tamam mı, sadece biraz yalnız kalm- " " Lanet olsun! Telefon diye birşey var. Onu geçtim, yalnız kalmak istediğinle ilgili herhangi birimize haber verebilirdin! " kulağımın dibinde bağırarak. " Kavga etmekten bıktım tamam mı?! Kes şunu! " diyebildim ellerimi kulaklarıma götürerek. Bu aralar oldukça duygusalım. Sanırım regl dönemindeyim. Daha ne kadar burada kalacağımızı bilmiyorum, ama cidden çok sıkıldım. Beni hiçbir yere götürmüyorlar. " Sen bana emanetsin, tamam mı? " dedi Harry dönmeyi bırakıp koltuğa oturarak. " Sana birşey olmasına izin veremem. " dedi saçlarını karıştırarak, " Herneyse yarın gidiyoruz. Hazırlan " dedi ve odadan çıkıp gitti.
Çantamı iyice topladıktan sonra yatağa oturdum ve tavana bakmaya başladım. Eğer yarın gidiyorsak, Eric belasından kurtuluyorum demektir. Bunu Harry'e söyleyip söylememekte kararsızım ama madem yarın gidiyoruz söylememe gerek kalmaz. Odanın tıktıklandığını duyana kadar düşüncelerimle yalnızdım. Ama artık değilim. " Girin " diye mırıldandıktan sonra yatakta oturur poziyonu aldım. İçeri ondan önce sigara kokusu girmişti. Kapıyı sessizce kapattı ve yanıma geldi, pantolonunu düzeltirken konuşmaya başladı. " Hadi kalk gidiyoruz " dedi birdenbire. " Uçağı bu akşama mı ayarladınız, al işte. " dedim gözlerimi devirerek hayal kırıklığına uğramışken, " Hayır Eifel'e gidiyoruz tatlım " dedi sırıtarak.
" Aman Tanrım Zaynieeeeeee, çok teşekkür ederim " dedim boynuna atlayarak, " Hadi hazırlan seni aşağı da bekliyorum " göz kırptı ve odadan çıktı. Hızla kalkıp bavuluma ilerledim. Yüksek bel kot şortum ile beyaz üstünde ' Jackson Five ' yazan tişörtümü giydim. Kırmızı converslerimi ayağıma geçirdikten sonra deri ceketimi alıp odadan ayrıldım. Merdivenleri koşarak iniyordum, resmen. Zayn'i değil de Niall'ı aşağı da görünce duraksadım ama sonra umursamayarak yanına koştum. " Eee ne bekliyoruz? " dediğimde Niall bana dönüp gülümsedi, " Zayn'in şu meşhur ' Perrie 'sini. " dedi sıkıntıyla. Ne yani, Perrie Edwards'da mı gelicekti? Tanrı aşkına! Zayn, öyle olsun.
*****
Zayn bizimle gelmektense Eifel kulesini aşağı da sevgilisi 'perrie' ile izlemeyi tercih etmişti. Cadı işte ne olucak. Zaten tanışırken de elimi uzatmadım. Emin olun otele döndüğümüzde Zayn bana hayli söylenicek, tabi bende ona çünkü 'perrie'yi sevmiyorum. Ayrıca onu bana tercih etmişti. Gıcık Zayn. Seninle konuşmayacağım. " Rose bak gittikçe yukarı çıkıyoruz " dedi Niall, " Ah sanırım kusacağım " dediğimde ikimizde gülmeye başlamıştık. Sonunda en yukarı vardığımızda korkulukların oraya ilerledim ve parıl parıl parlayan şehire baktım. " Buraya kaçıncı gelişin Niall " dedim gülümseyerek, " Tam tamına 8 " dedi gülerek.
" Zayn'in bizi ektiğine inanamıyorum. Bilsem gelmezdim " dedim bir anda boş bulunarak, " Benimle gezmek kötü mü? Pekala Rose öyleyse ben gidiyorum " dedi Niall. Onu fark etmeden kırmıştım işte. Arkasını dönmüş giderken kolundan tuttum ve onu çektim. " Özür dilerim civcivim sadece bu aralar herkesle kavga ediyorum, biliyorsun " dedim omzundan dolayı boğuk konuşarak. Hayır hayır hayır hayır, gözyaşlarım biraz daha bekleyebilir. Şimdi olmaz.
Niall'ın kollarından ayrıldım ve gülümseyerek ona baktım. Burnumu sıktı ve elimi tutarak beni dürbünün olduğu yere getirdi. Dürbüne birkaç kuruş attıktan sonra önce kendisi baktı ve daha sonra dürbünü elime tutuşturdu.Gözlerimi dürbüne getirdim ve şehri daha yakından izlemeye başladım. Gerçekten burası muhteşemdi. Kafamı kaldırdıktan sonra manzarayı izleyen Niall'a döndüm, " Yarın neden gidiyoruz? " dedim sıkıntılı bir şekilde. " Gitmiyoruz " dedi bir anda. " Ne demek gitmiyoruz, Harry bana- " derken sözümü böldü. " Yönetim izin vermedi, 3 gün daha buradayız. " dedi bana dönerek. Üşüdüğümü görmüş olmalı ki gidelim mi diye sordu. Kafamı onaylarcasına salladıktan sonra asansöre ilerledik.
*****
Zayn 'perrie'yi oteline bırakmaya gidince onunla yapacağım konuşma yarına ertelenmiş bulunmakta. Harry'i merak ediyorsanız ondan bir haber yok. Otele döndüğümüzde Lİam ve Louis ile karşılaştık o kadar. Niall bana odama kadar eşlik ettikten sonra bir şeyler yemeye gitti. Beni de çağırdı ama karın ağrım yüzünden hiçbir yere kıpırdayamadım. Odaya girdiğim gibi üstümdekileri çıkardım ve lavaboya girdim. Hemen çamaşırıma ped taktım ve pijamalarımı giyip kendimi yatağa attım.
Aynı gece - ilerleyen saatlarde :
Uyuyamamak benim elimde değil tamam mı? Kim olsa bu karın ağrısıyla uyuyamazdı. Tanrım, sen bana yardım et. Karnımı yarıp organlarımı atmak istiyorum. O derece de ağrım var ve ben kıvranıyorum. Yatakta dönüp durmayı bıraktım ve ayağa kalktım. Bu sefer odada dönüp durmaya başlamışken, terliklerimi giydim ve odadan çıktım. Tabi ki Harry'nin yanına gidicektim, onda mutlaka ağrı kesici bulunur. Koridorda ilerledikten sonra Harry'nin odasının karşı oda olduğunu hatırladım ve hemen odama ilerlemeye başladım. Kapısına geldiğim de karnımı tutup olduğum yerde kıvranıyordum. " Ah karnımmm " diye inledikten sonra bir anda gözlerim karardı ve kendimi sert zemine bıraktım. Bu karın ağrısı beni sanırım öldürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN