Merhaba kızlar yeni hikayem işte bu. Hepiniz tanıtımı çok beğendiniz. Yeni bir deneyim bu hikaye benim için ve gerçekten önemsiyorum. Lütfen önerin. Ayrıca yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyor olacağım. Twitter'daki okuyucularım , Wattpad'e giriş yapın , twitter üzerinden. Daha sonra hikayeme o şekilde oy verebilir ve yorum bırakabilirsiniz. Lütfen bunu önemseyin. Güzel olacağını düşünüyorum. Okuyan herkese teşekkür ediyorum. Evet kısa biraz ama ileri ki bölümler de uzatacağım. Oylarınızı ve yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum .xx
"Ah Tanrım ! Asla kuzen Harold'ın yanına gitmem anne ! Okul için bile olsa " diye çıkıştım anneme. " O çok inatçı ve gıcık" diye ekledim sonuna.Ha bu arada kendimi tanıtıyım. Ben Rose. Yani Roselinda. Tabi her kızda olduğu gibi daha doğrusu benim düşüncemle her kızda olduğunu varsayarak bir ismim daha var. Valeria. Ama ben herkese Rose diyorum. En yakınlarım ise bana Ro der.Kuzen Harold dediğim de Styles ! Şimdi hepiniz ne kadar şanslı olduğumu düşünüceksiniz ama yanılıyorsunuz. O çok inatçı , gıcık , şımarık ve sapık birisi ! Dalgınlığımı bozan annemin tiz sesi oldu.
" Tatlım iyi anlaşıyorsunuz ama" İyi mi anlaşıyoruz ahh hadi ama anne ! Annemin bu sözü üzerine ayağımı sertçe yere vurup odama yöneldim.Ben ondan o benden nefret eder ve şimdi aynı evde kalmamız kadar saçmalık saçması bir düşünce görmedim. Bu saçmalık saçmalamasından da saçmanın saçması bence. Evet belki abarttım ama onu sevmiyorum.Gerçi onu 2 senedir görmüyorum. 16.yaş günümden beri. Yani bana karşı olan davranışları değişmiş olabilir mi ki ?
***
Annemin bana el sallamasından sonra uçaktan inememle daha tanıdık kimseyi göremedim. Londraya ilk gelişim değildi ama insan tanıdık birini göremeyince panik yapıyor.Etrafa bakına bakına yürüyordum.Ünlü oldukları için gelmemişlerdi belki de. En iyisi aramaktı. Telefonumu cebimden çıkarmamla tuvalet yazan koridorun ordan bir elin bana gel işareti yaptığını gördüm. Önce bana yapıp yapmadığını anlamak için kafamla etrafa baktım. Ardından hızlı adımlarla bavulumun sapından da tutup elin olduğu yere yürümeye başladım.Ardından lavabonun olduğu koridora girdiğimde karşımda civcivimi -Niall 'ı buldum.
Hemen boynuna atladım ve "civcivim" dedim. O da bana sarıldı ama hemen sonra ayrıldı. " Şuan olmaz Ro biliyorsun burası hiç güvenli değil , eve dönelim söz bolca vakit geçireceğiz" dedi sarılışımızın ardından."Beni takip et" sözünden sonra bavulumuda alıp onu takip etmeye başladım. Kapıya yaklaşmışken bana bir şal bir de gözlük verdi. Onları takıp takıştırdıktan sonra kapıdan çıktık.Aslına bakarsanız buraya geldiğim için bir yandan da mutluyum çünkü çocukları görücem. Bu arada size kuzen Harolddan 2 yaş küçük olduğumu söylemiş miydim ? Yani reşit olmama sadece 1 yaş var. Eğer reşit olsaydım zaten kendi istediğim yerde okurdum.Öyle değil mi ama kızlar?
Niall önden ben arkadan ne kadar gittiğimiz bilmezken Niall siyah bir jipe bindi.Ardından etraf baktı.Görülmek istemediği aşikardı. Peki beni buraya neden o almaya gelmişti.Yani teknik olarak kuzenim Niall değil Harold.Sanırım beyfendi kıçını kaldıramadı.Neyse dedim ve Niall'ın tutmam için uzattığı elini tutup arabaya bindim. Konforlu fakat simsiyah bir arabadaydık. Sonuç olarak rahattım ama bir o kadar da streli çünkü yaşadığımız olaydan sonra onu bir daha görmemiştim.
Ayrıca bana göre kuzen Harold hep korkutucu olmuştu. Yani hani şu filmlerde ki dizilerde ki gibi kızları köşeye sıkıştıran sert tiplerdendi. Umursamaz , huysuz , ukala ve sinir bozucu. Ona nasıl aşık olduysam artık. Neden diğerleri gibi olamıyor ki ? Yani Louis gibi komik , Niall gibi şirin , Liam gibi masum , Zayn....Zayn gibi utangaç ama herkesin dediği gibi tam bir seks tanrısı.Ama sigara içiyor.
Bu huyuna gıcık oluyorum işte. " Rose...Rose ?" Niall'ın beni dürtmesi ve bana yüksek bir şekilde seslenmesi ile kendime gelmiş bulunmaktayım. " Pardon ee sanırım ge- " derken sözümü kesti " geldik " Sanki biraz kuzen Harold'dan ukalalık almış gibiydi ama neyse. Kafamı kaldırdım ve ona sinir bozucu bir bakış fırlattım. Tabi ki görmemişti. Bunu onun o gökyüzü gibi gözlerine bakarak asla yapamazdım.
Yani yapsam da dayanamazdım ya güler ya da dalıp giderdim. Sakın şimdi böyle söyledim diye ona aşık olduğumu falan sanmayın. O benim abim gibi. Olmayan abim. Bunu düşününce bir garip oluyorum. "Hey Rose, bebeğim hoşgeldin!" diye irkildim Louis'nin sesiyle. Öyle bir sarıldı ki bir anda kollarımın koptuğunu düşünmedim değil, hani. O kadar sıkıyordu yani. Nefes alamadığımı fark etmiş olmalı ki bıraktı. "Tanrı aşkına! Baksana Liam, minik bebeğimiz nasılda büyümüş!" dedi Liam gelirken. "Evet Lou, gitgide Harry'ye benz-" tam söylerken ona döndüm ve kuzenimden aldığım bir özellik olan söz kesme huyumu gösterdim.
"Lütfen babacık, bunu söyleme. Kuzen Harold'a benzemek istemem." dedim Liam'a sarılırken. "Ahahahah! Büyümüşte itiraz edermiş." dedi Louis, gülerek. "Hadi ama Lou, bebeğimiz üşütecek onu içeri alalım." diye atıldı Liam gülümseyerek. Ardından Louis koluma girdi ve beni içeri götürürken Liam'a seslendi "Dostum, sen bavulları getirirsin." sonunda da gülümsemeyi ihmal etmedi. Tabi bende Liam'ın yüz ifadesini görünce istemsizce kıkırdadım. Louis beni içeri götürdü. Salona girdiğimde, neden kuzen Harold'ın beni almaya gelmediğini anlamıştım. Çünkü camış gibi uyuyordu.
Louis gözlerini devirdi ve yanına gitti, "Ah hadi ama Harry, sana daha 10 dakika önce kalkmanı söylemiştim ve sen de-" Bir anda "Tamam, kalktım!" dedi ve yattığı kanepeden hızlıca kalkarak doğruldu. "Vay canına! Kuzen Harold baya değişmiş." dedim şaşırmış gibi yaparak. "Her zaman ki gibi, çenesi düşük Ro!" diye söyleyince Louis araya girdi: "Bebeğime öyle deme, dostum." dedi ve bende, "Ahmak" diye fısıldadım omzuna vurarak. Sert bir yumruktu. Sanırım onun omzu değilde, benim elim acımıştı.
Kalktığı yere oturdum. "Benim Nick ile buluşmam gerek." dedi ve bana döndü. "Daha okul başlamadı, bu yüzden; habersiz dışarısı yok, alkol yok ve erkekler yok!" diyince tepki olarak "Başka?" dedim sinir bozucu bir ses tonu ile. Bu sözüme şaşırmışcasına baktı. "Yani, başak emrin var mı?" diye yineledim, gözlerimi açarak. Yamuk ağzıyla dişlerinin ve gamzelerinin görüneceği şekilde sırıttı, ceketini alıp kapıya yöneldi. Bana bakmaya tenezzül etmeden elini salladı ve çıktı.
Tanrım ne sinir bozucu öyle değil mi?