5.Bölüm

23.3K 1K 38
                                    

Bundan 3 sene önce Yekta'nın karısı olmuştu.Dillere destan bir düğünle bu konağa gelin gelmişti.Giyimi, kuşamı, malı, mülkü, sağlığı yerindeydi.Ama huzuru ve mutluluğu sanki dağların arkasına saklanmıştı.Kocası çok yakışıklı bir adamdı.Geceden siyah saçları, kömür karası gözleri, ay gibi beyaz teni bakanı bir daha baktırıyordu.Genç kadın kocasının sevgisini kazanmak için çok çabalamıştı ama kocası yüreğini herkese kapatmıştı.Koynundaki karısına göz ucuyla bile bakmıyordu ama onu bırakıp giden kilometrelerce ötedeki eski sevgilisini hasretle bekliyordu.

O, her şeye rağmen bu evliliğin devam etmesi için çok çabalamıştı.Kendisinden, zamanından birçok kez fedakarlık etmişti.İki kişilik sevmişti.Akşamına acısından ağlayıp sabahına güller açarak kocasını işe göndermişti.Ve sonra rahmine sevdiği adamdan bir tohum düşmüştü.Belki bir oğlu belki de kızı olacaktı..Günleri sayıyor ve daha şimdiden minik yavrusuna patikler, yelekler örüyordu.Üstelik kocası artık ona mesafeli değil, daha sevgi dolu yaklaşıyordu.

Derken...

O kara gün gelip çatmıştı.Yekta'nın mazideki yarası kapılarında belirip hayatlarına tekrar dahil olmuştu.Şimdi o kadın yüzünden kocası yoğun bakımda, rahmindeki çiçek bambaşka diyarlardaydı.Bir gecede hayatı mahvolmuştu.Yavrusunu kucağına alamadan kaybetmişti.En kötüsü de bir daha anne olamayacağının haberini birkaç saat öncesinde almıştı.Evlerine yıldırım gibi düşmüştü bu kadın.Ondan ne kadar nefret etse içindeki kötü hisleri bir türlü tatmin olmuyordu.Kolundaki serumları çekip çıkarmıştı.Solgun yüzü ve kızaran gözleri onu iyice halsizliğe sürüklese bile, duruşundaki diklikten taviz vermek istemiyordu.Çünkü biraz sonra o kadının karşısına çıkacaktı.Dolabın kenarındaki çantasından cüzdanını çıkarıp 5 bin lira almıştı.Gözü yatağının yanında uyuyakalan kayınvalidesine kaymıştı.En az Şehnaz kadar o da bu evlilik için büyük fedakarlıklar yapmıştı.Kimi zaman oturup geliniyle birlikte ağlamış, kimi zaman secde başında saatlerce Allah'a bu evliliğe sevgi girsin diye yalvarmıştı.

Fazla ses çıkarmadan kaldığı odadan çıkmıştı.Yoğun bakım ünitesine doğru kendinden emin adımlarla ilerlemişti.Bu kadın ne kadar küstah, kötü, edepsiz bir kadındı.Bu belaların hepsi onun yüzünden başlarına gelmişti ve hala utanmadan hastanede bekliyordu.

Biraz ilerde Bukre'yi görmüştü.Karşısındaki duvarı boş boş izliyordu.Şöylece durup oradaki genç kadını izlemişti.Beyaz tenli, kahve saçlı sıradan bir güzelliğe sahipti.Durup düşünmüştü.Bu kadından ne eksiği vardı da kocası yıllarca onu sevememişti ? Gözlerindeki yaşları elinin tersiyle silerek Bukre'nin tam karşısında durmuştu.Kaynı, görümceleri ona yeltendiğinde eliyle hepsini durdurmuştu.

-Merak etmeyin.Herkes kendine yakışanı yapar.

Dolan gözlerinden yaşlar süzülmesin diye dişlerini sıkmıştı.Sesinin titremeyeceğine emin olduğu bir vakit de konuşmaya başlamıştı.

-Bir gecede hayatımızı mahvettin ve burada öylece oturuyorsun.Artık hayatımızdan defol git! Senin yüzünü görmeye tahammülüm yok!

Elindeki 5 bin lirayı oturan genç kadının yüzüne fırlatmıştı.Yer yer paralar hastanenin zeminini süslemişti.

-Al sana İstanbul'a gitmek için para.Bundan sonra bizden uzak, Allah'a yakın ol ! Senin yüzünden bebeğimi kaybettim.Az daha kocamı da kaybediyordum.Daha fazla hayatımızı cehenneme çevirmeden git yoksa ben sana yapacağı bilirim.

Bukre ağlayarak ayağa kalkmıştı.Bebeğini kaybetmiş acılı bir anne için kendisine oldukça anlayışlı bile davrandığını düşünüyordu.Ona derman olmak istemişti ama karşısındaki kadının yarasına kimsenin derman olamayacağını bakışlarından anlamıştı.

-Şehnaz..Çok özür dilerim ben-

-Sen ne, ha? Böyle olacağını düşünememiş miydin? Böyle olmasını istemez miydin? Bırak artık yalandan ağlamayı!Hiçbir bahanen gözümde seni aklamaya yetmeyecek.Kocamı elimden almıştın, onu yeni kazanmaya başladım derken hayatımıza tekrar girdin.Kocam yetmezmiş gibi  şimdi bebeğimi de elimden aldın.Allah senin belanı versin !

Bukre yüreğinde hissettiği derin acıyı tarif edemiyordu.İçinde cehennemden düşmüş korlar yanıyordu.Bu kadına ne dese rahatlamayacaktı.Çünkü sonuna kadar haklıydı.Ama gidemezdi.Havalimanına girdiği an onu öldürürlerdi.İşler iyice uzamış ve içinden çıkılmaz bir hal almıştı.

-Çok zor biliyorum ama yalvarırım bana biraz daha zaman ver.Ben İstanbul'a tek başıma gidemem.Yoksa beni öldürürler.

Şehnaz acıyarak karşısındaki kadını izlemişti.

-Demek öldürürler, öyle mi? Kendine gelince ölümü nasıl da düşünüyorsun ama! Yekta'nın kollarına kendini "Beni kurtar!" diye atarken, onun için de ölümü bu kadar düşünmüş müydün? Bencilin tekisin, iğrenç bir kadınsın sen!

Bukre daha fazla bu sözlere dayanamamıştı.Koşarak koridoru terk ederken, arkasından Yekta'nın kardeşi Mert'te koşmaya başlamıştı.Genç adam, hızlı koşusuna rağmen Bukre'yi zar zor durdurabilmişti.

-Bukre...Bekle !

Genç kadın durmak istemiyordu.Daha fazla bu tiksinti dolu bakışların arasında kalamazdı.Mert sıkıca kolunu kavrayıp genç kadını kendine doğru çevirene kadar Bukre durmamıştı.Nihayet genç adam Bukre'nin kolunu tutup, yüzünü kendisine çevirmişti.

-Bukre, abim o çatışmaya girmeden önce bana bir söz verdirdi.Abim uyanana kadar yanımızdan gidemezsin.Lütfen bana zorluk çıkarma. Hem onu sen kurtardın. Ameliyatına girmeseydin belki her şey daha kötü olacaktı.

Ağlaması durmayan genç kadına tereddüt etmeden sarılmıştı.Bukre onun ablası sayılırdı.

-Onu hala çok sevdiğini biliyorum ama abimi Şehnaz'da çok seviyor.İkinizinki de kaybetme korkusu.Şehnaz bu duyguyu daha yoğun yaşıyor çünkü bebeğini yeni kaybetti.Bukre, sana bunu suçluluk duy diye söylemiyorum ama tüm bu yaşanılanlardan seni sorumlu tutmaları yanlış değil.İnan bana içimden bağırıp çağırarak bu hastaneyi yakıp yıkmak geliyor.Abim benim her şeyim.Ama güçlü kalmak zorundayım, zorundasın.Çünkü kendimizi çaresizliğe düşürerek işleri iyice zorlaştırırız.Her kara gecenin ardından güneş doğmuyor mu ?

Genç kadın biraz da olsa sakinlemişti.En azından artık kendisini bir pislik gibi hissetmiyordu.Kısık bir sesle, "Keşke ölseydim de abini bu işe karıştırmasaydım.Ama yemin ederim bu noktaya geleceğini bilmiyordum.Ben o kadar kötü ve bencil biri değilim...Sadece kurtulmak istemiştim.Keşke..Keşke Mardin'e hiç dönmeseydim." diye söylenmişti.

Mert, genç kadının kollarından tutup sarsarak, "Bir daha böyle bir şey söyleme.Kimse böyle olsun istemezdi.Abim güçlüdür.Bu durumu atlatacak ve her şey yoluna girecek, güven bana.Şimdi gidip elini yüzünü yıka ve bende sana bir kahve ısmarlayayım." demişti.

Bukre başını salladıktan sonra ayaklarını sürüyerek ilerideki lavaboya girmişti.Gözlerinin altı kıpkırmızı olmuş, yüzünde can kalmamıştı.Soğuk suyla yüzünü yıkadıktan sonra biraz daha kendine gelmişti.Mert'le birlikte aşağıdaki kafeteryaya gidip iki tane kahve almışlardı.Mert'in çektiği acı yüzünden okunuyordu ama etrafı sakinleştirmek için olabildiği kadar pozitif kalmaya çalışıyordu.

15-20 dakika kadar kafeteryada havadan sudan konuşarak üzerlerindeki gerginliği azaltmaya çalışan ikili kahveleri bitince Yekta'nın kaldığı odaya doğru ilerlemeye başlamışlardı.

Bukre ve Mert asansörden çıktıktan hemen sonra, koridorda şen bir bağırış duyulmuştu.

-Uyandı ! Yekta sonunda uyandı !

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin