25.Bölüm

15.6K 778 37
                                    

Yekta duyduğu cümleyle diri diri toprağa girdiğini hissetmişti.Daha fazla konuşmanın onlara hiçbir şey kazandırmayacağını hissettiği an odadan dışarı çıkmıştı.Gözyaşları yanaklarından istemsiz olarak süzülürken solunda kalan duvara sert bir yumruk atmıştı.Canı yanıyordu.Rabbi onu ölmeden cehennem ateşiyle müjdelemişti.Ahir dünyada cayır cayır yanıyordu.Hastaneden çıkar çıkmaz bir sigara yakmıştı.İlerde boş bir bank gördüğünde oraya ilerlemişti.Banka oturduğu zaman telefonu çalmaya başlamıştı.Arayan Şehnaz'dı.Uzun bir süre telefonun ekranına bakmıştı.Karısına ihanetlerin en büyüğünü yapıyordu.

Mazisinde kalan insanı unutamamak, onu düşlemek, onu arzulamak, hâlâ dualarında ona da yer vermek hayatına aldığı insana yapabileceği en büyük yanlış, yaşatabileceği en büyük ızdıraptı.

Derin bir nefes verip gözyaşlarını sildikten sonra karısını tekrar aramıştı.

-Efendim ?

-Nerdesin ? Seni yemeğe bekleyelim mi ?

Yekta derin bir nefes almıştı.

-Siz başlayın.

-Sesin iyi gelmiyor.Bir aksilik yoktur inşallah ?

Yekta dolan gözlerini gökyüzüne dikerek içinden sesinin titrememesi için dua etmişti.

-Yok canım.Ben şimdi kapatıyorum.Afiyet olsun.

Telefonunu kapattıktan sonra elleriyle yüzünü kapatıp uzunca bir süre öyle durmuştu.Hava serindi.Rüzgar ensesini hafifçe okşayarak geçerken, kabaran göğsünü nereye atıp rahatlayabileceğini düşünmeye çalışıyordu.Derdinin dermanı çok yakınındaydı.Ama ona ulaşamazdı.O başka birinin de dermanıydı.

Yekta silkelenerek ayağa kalkmıştı.Artık  Bukre'yi ve sevdasını düşünmeyecek, içinde büyütmeyecekti.Bukre'yi böyle delice sevdiğini her hissettiğinde kendisinden tiksiniyordu.

Karısına bunu yapmayacaktı.Sevdiği kadın kendine yeni bir hayat çizmişti.Onların yolları çoktan ayrılmıştı.O da daha fazla bu durumu üstelemeyecekti.

Arabasına doğru ilerlediği esnada telefonu çalmıştı.Arayan en güvendiği adamı Bekir'di.

-Abi adamı bulduk.Bir depoya çektik.Sana konum attım.

Yekta telefonunu kapattıktan sonra daha hızlı bir şekilde arabasına varmıştı.Arabayı çalıştırıp tüm hızıyla konuma doğru ilerlemişti.O hastaneden çıkarken, Egemen hastaneye giriş yapmıştı.Genç adam karakola gidip ifade vermişti.Ve şu süreçte Bukre'den ifade almamaları için araya tanıdık birkaç kişi sokmuş, karısını oluşabilecek tüm tehlikelerden sakınmaya çalışmıştı.Yan koltuktaki bir demet gülü eline aldıktan sonra vakit kaybetmeden arabasını valeye teslim ederek karısının yanına varmıştı.Kapıyı açtığında karısının uyuduğunu gördüğünde, derin bir nefes vermişti.

Çünkü ilk uyandığında yanında onu görmesini istiyordu.

Kapının kapanma sesiyle Bukre gözlerini araladığında Egemen en içten gülümsemesiyle ona doğru ilerlemişti.

-Gözümün nuru...Allah sizi bana bağışladı.

Bukre mahur gözlerle kocasını ve elinde tuttuğu koca bir demet gülü izlemişti. Yüzünde ister istemez bir tebessüm oluşurken, elini tekrar karnına koymuştu. Sanki sürekli varlığını hissetmek istiyordu yavrusunun. Onu kaybetseydi aklını yitirirdi. Şimdi düşünüyordu da, bebeğini kaybettiğini öğrendiğinde Şehnaz'ın tüm hırsını ondan almasına gocunmuştu. Ama Şehnaz az bile yapmıştı. İnsan içinde hissettiği o minik mucizeye bir kere alışınca, sanki bir ömür o varmış ve dünya onun etrafında dönüyormuş gibi hissediyordu. Bukre zorlanarak da olsa yatakta kenara kaymış ve Egemen'e yer açmıştı.

- O zaman bize varlığını hissettir yakışıklı babacık.

Egemen kahkaha atarak elindeki gülleri kenardaki sandalyeye koymuş ve hızlı adımlarla karısının yanına kıvrılmıştı. Bukre'nin karnının üzerindeki eline elini koyup defalarca saçından ve alnından öpmüştü.

-Çok korktum.. Sizi kaybedeceğim diye çok korktum..

Bukre içli bir nefes alıp gözlerini kapatmıştı. Egemen'in ona bir şeyler sormasından çok korkuyordu.

- Baban beni öldürebilecek kadar gözü kara bir adam mıydı?

Bukre duyduğu cümleyle soğuk bir duş almıştı sanki. Demek Egemen her şeyi öğrenmişti. Bayıldıktan sonra babası ona gelip her şeyi anlatmış olabilir miydi? Ya Yekta'nın yanına sığındığını öğrenirse ne olacaktı ?

- Sen.. Sen nereden biliyorsun?

Egemen tebessüm etmişti.

- Yekta söyledi. Merak etme, baban bana sonrasında zarar vermeye çalışmadı.

Bukre derin bir nefes vermişti. Ama bu iş çığrından çıkmaya müsait bir hal almıştı. En iyisi bazı şeyleri yanlış bile olsa Egemen'e en uygun şekilde anlatmalıydı.

- Egemen.. Sana bir şeyler anlatmam lazım.

Egemen meraklı gözlerle karısına bakmaya başlamıştı.

- Babamların beni Mardin'e neden çağırdığını biliyorsun.

Egemen onaylayarak ve beklentiyle Bukre'ye bakışlarını sabitlemişti.

- Akşam yemeğinde öğrendim ben bu olayı. Sonra kaçtım.

Bukre anlatırken o günü tekrar yaşıyor gibiydi, tüyleri diken diken olsa da anlatmaya devam etti.

- Yekta'nın babası ve babam düşman olduğu için, bana bir tek onlar yardım edebilirdi. Ben hangi kapıyı çalsam beni babama teslim ederlerdi.O yüzden beni geri İstanbul'a kaçırmaları için onlardan yardım istemeye gittim. İlk Yekta'yla karşılaştık.

Genç adamın oturuşu dikleşmiş ve Bukre'yi daha dikkatli dinlemeye başlamıştı.

- Yekta'ya her şeyi anlattığım sırada babamın sağ kolu oraya gelince işler çığrından çıktı. Beni teslim etmedikleri için Yekta'ya silah çekti ve Yekta adamı öldürdü. Sonrasında olay kan davasına döndü ve bir süre Yekta ailesiyle beraber beni sakladı.

Egemen sinir ve şaşkınlık karışık bir şekilde Bukre'ye çatık kaşlarla bakmış, "Beni neden aramadın?" diye sormuştu.

Genç kadın istemsiz gülmüş ve "Evden kendimi nasıl dışarı attığımı bilemedim. Bir tek kıyafetlerim vardı üzerimde. Her şey ailemin evinde kaldı." demişti. Egemen anın şokuyla hareket edip, fevri tepkiler vermemeye karar vererek genç kadını dinlemeye devam etti.

- Sonrasında ortalık durulduğu gibi Yekta şoförüyle beraber beni İstanbul'a gönderdi. Bu olaylar yüzünden Yekta'nın karısı çok stres yaptı ve bebeklerini düşürdü.

Egemen duyduklarıyla iyice şok oluyor, karısına bir tepki bile veremeyecek kıvama geliyordu.

- Yani Yekta'yla aynı lisede okuduk ancak arkadaş değildik. Bu olay vesilesiyle o başımdan geçenlere şahit oldu ve bana yardım etti.

Egemen anlayışla başını salladı. Kollarının altındaki karısına sıkı sıkı sarılıp saçından öptü.

- Artık yalnız değilsin, artık kimsenin seni korumasına ihtiyacın yok. Senin ve yavrumuzun arkasında bir ömür dağ gibi duracağıma söz veriyorum Bukre'm. Sana kimsenin kötü bir an bile yaşatmasına müsaade etmeyeceğim.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin