Yağmur gürültülü şimşek eşliğinde yağıyordu. Çağan yağmurun sesine uyanmıştı. Çünkü pencere açık yatardı hep. Bu bir alışkanlıktı. Çocukluğunu hatırlamıyordu. Sanki doğarken 25 yaşında doğmuş gibiydi. Ya da her gün yeniden doğuyor gibiydi. Bunu kasten yapmıyordu cidden dün ne yediğini bile unutuyordu. Gözlerini ovuşturdu. Uzun süre yağmuru izledi. Yağmurlu havalar çok sinir bozucu diye bir twit atmak istedi ama hiç o zahmete girmedi.
Mutfağa doğru ilerledi. Evde fazla eşya yoktu hatta hiç eşya yoktu. Kaldığı odada; bir yatak bir pano bir dolap bir de lamba mutfakta ;waffle yapma makinesi çırpıcı mikser fırın ve ocak oturma odasında ; uzun koltuk bir salıncak koltuk daha televizyon raf ve kitaplık...
Sabahları ceviz yerdi. Bangonun üzerinde dün sabahtan bu yana hiç yeri değişmemiş cevizlerden bir kaç tane avucuna aldı. Hiç zahmetsiz sanki kar ezermiş gibi kırdı. Ağzına attı. Bir bardak süt içip eşofmanlarını üzerine geöirdi. Yatağını hiç toplamazdı. Dağınıktı ama rahatsızlık verecek kadar değildi.
Sabahları her zaman aynı saatte aynı yerde spor yaptığı yere gitti.
Yağmurdan dolayı bu sefer fazla kişi yoktu hatta bir kaç kez daha bakındı kimse yoktu. Kapşonu kafasına geçirdi ve yağmura aldırmadan 2 km kadar koştu. Zor yoruluyordu. Hatta kimi zaman hiç yaşlanmayacak gibi hissediyordu. Hiç yorulmayacak gibi. Yağmur dinmişti.
Hava kendini açtı.
Banka doğru oturmak üzere yöneldi. Islanmış olan üzerine baktı. Bir kaç dakika sonra yanına alımlı hoş bir bayan oturdu. Yan gözle ona doğru bakmaya çalıştı. Ellerini bankın kenarına dayadı. Kadın da aynı şekilde ona bakıyordu. Çünkü bakılmayacak gibi değildi hayatında gördüğü en yakışıklı erkekti belkide ama kadın bu yüzden ona bakmıyordu ıslanmış olduğu için dikkatini çekmişti. Birini beklediği kesindi bir yandanda telefonuyla ilgileniyordu. Büyük ihtimal facebook ta ya da instagramda takılıyordu. Telefonuyla ilgilenirken kenarına bıraktığı çantası yere düştü kadının aniden. Tam da Çağan ın ayağının dibine.
Çağan önce düşen çantanın çıkardığın gürültüye yöneldi daha sonra çantaya. Çantayı almak için yöneldiğide aynı anda kadında çantaya yöneldi. İkiside aynı anda elini çekti. İkiside İçlerinden bu durumun komik bir durum olduğunu düşünüp gülümsediler. Çağan bir kez daha çantaya yöneldiği sırada Kadın tam döndü. Kadın o sırada çantayla ilgileniyordu. Ama Çağan kadından önce davranıp ikinci seferde çantayı yakaladı. Çanta hoş günüş renkli ama ağır metal görünümlü klasik koton gece çantasıydı. Kadına vermek üzere o da kadına tam döndü ama gördüğü manzara içinin bir tuhaf olmasına sebebiyet vermişti. Kadının sol yüzünün tarafı dehşet verecek derecede yanıktı. Gözünün kenarındaki deri gözünün alt tarafıdaki deriyle sıkışmış hatta yapışmış gibiydi. Bu da gözünü diğer gözüne göre daha çekik yapıyordu ama işin asıl sihri yüzüne tam 180 derece bakılmadığı sürece bunun anlaşılır olmasının mümkün olmadığıydı. Cerrahi uzman iyi bir iş çıkarmış olmalıydı hatta çok çok iyi bir iş çıkarmıştı.
Kadın, Çağan'ın mimiklerinden yüzünün sol tarafından irkildiğini ve korktuğunu hemen anladı bu kadına bir hayli derece rahatsızlık verdi. Hatta hemen orayı terketmek isteme hissi oluşturdu. Çantayı Çağan elinden kabaca aldı. Çağan da kadının utangaç tavır sergilemesinin yüzünden dolayı olduğunu anlamıştı.
Çağan insan görünümlü bir robot tasarım gibiydi. Oldukça kibar nazik hatrı sayılabilir derecede düşünceli..
Hemen durumu toparlamak için konuştu.
"Önemli değil "
Kadın Çağan'ın kusursuz yüzüne baktı. Tekrar baktı. Bakmaya doyulmayacak yüzünde kelimleri toparlayamayınca başını öne eğdi "kusura bakma teşekkür ederim" çantasının içini açıp parfümünün kırılıp kırılmadığına baktı. Fakat çantayı bir daha kapatamadı. Klipsinin giriş kısmı genişlemişti ve tekrar kapanması için metal girişinin sıkılması gerekiyordu fakat bu o koşullarda imkansızdı. Kadın tedirgin oldu.
"Bakabilir miyim?" Çağan'ın pat diye söze girmesi yeniden kadını şaşırttı. Çağan çantayı elinden alıp metal klipsi parmağıyla sıktı. Çantayı kapatıp kadına geri verdi. Kadın şaşkındı. Nasıl şaşkın olmasın ki klipsin metali oldukça kalındı ve sıkılması için penseye ihtiyaç vardı bu çok zordu. Hatta imkansızdı fakat soracak zamanı olamadı çünkü beklediği erkek arkadaşı kadını almaya geldi. Çağan ın bulunduğu yerden bir kaç adım ileride öpüşüp yok oldular.
Çağan ıslanmış vıcık vıcık kıyafetlerinin rahatsızlığıyla banktan kalktı. Derin bir nefes alıp eve yürümeye başladı.
Okulu saat 9.00 da başlıyordu ve saat sekizi oniki geçiyordu. Sorun değil diye iç geçirdi. Hiç bir zaman okula geç kalmamıştı.Çünkü okula gitmek için bir sebebi vardı.
Güneş yakıcıydı nihayet eve gelebilmişti. Üzerindekilerden kurtuldu. Duş aldıktan sonra hızla evden çıktı. Matematiğine göre saçlarınj kurutursa okula yetişemeyecekti.
Yarım saat sonra
Çağan her zamanki gibi sıranın üzerine oturmuş profesörün gelmesini beklerken geyik yapan arkadaşlarının muhabbetine karışıyordu. Sınıfta hatta tüm okulda sevilmezdi. Çünkü dışarıya egolu sinir bozucu hatta uyuz bir tip izlenimi bırakmıştı. Böyle görünmek onun tercihiydi. Dikkat çekici görüntüsünün yanısıra kişiliği ile insanları kendisinden uzaklaştırmak istiyordu. Ona kalırsa kimse onu sevmesindi.
"Angelina ve Brad nasıl anlaşıyor peki?"
"Katılıyorum David beckham ve Vic de çok iyi anlaşıyor"
"Nerden biliyorsun aynı evde mi yaşıyorsunuz ?" "Gamze david lerin evinde kalıyormuş arkadaşlar" diye sözlerinin ortasına girdi Çağan arka sırada oturan Damla ve Gamzenin.
Bütün sınıf kahkaha attı Çağan ın sözlerine çünkü o sıra tüm sınıf sessizlik içindeydi ve Damla ve Gamze yüksek sesle konuşuyorlardı. Yaptıkları geyik güzel kız karizmatik bir erkeğin neden yanyana anlaşamadığı üzerineydi.
"Ya sen bi sus be."
"A neden böyle dedin şimdi Ebru" dedi Çağan sıra arkadaşı Ebru'ya.
Mina Çağan'ın üniversite hayatı boyunca (2 yıl) devamlı sıra arkadaşıydı. Çağan ın yanında kimse oturmak istemiyordu çünkü Çağan sırayı çok rahat bir şekilde bencilce kullanıyordu. Ebru ise Mina'nın ikinci adıydı. Mina , Mina ismini kullanmayı tercih ederdi bu konuda Çağan la bir çok kez tartışmışlardı ama Çağan gıcıklığına bilerek ona Ebru diyordu.
"Neden susucam " ellerini Çağanın gözüne sokacak şekilde uzattı ve sözlerine kaldığı yerden devam etti
" Ama sen de haklısın kusursuz erkek kim kusursuz kız kim sen kim?" Dedi.
Alt dudağını üst dudağıyla sıkıştırdı Çağan. Mina ile uğraşmayı çok severdi. Belki adam akıllı uğraştığı tek kadındı Çağan için. Başını alaycı şekilde ağır ağır aşağı yukarıya salladı. Ellerini yavaşça tutup iktirdi. Minayı dahada sinirlendiriyordu. Bu sırada tüm sınıf başta Damla ve Gamze olmak üzere herkes tekrardan kahkahalara boğuldu.
Damla ve Gamze Çağana cevap verecekti fakat buna gerek kalmadı çünkü Mina nın verdiği cevap ikisinide tatmin etmiş gibi görünüyordu.
"Sana da o kadar yakın bir kavram değiller aslında Ebru."dedi Çağan. Mina göz kapaklarını ağırca kapatıp dudaklarını ısırdı.
"Bi' geçircem görceksin "
Oturduğu sıradan aşağı doğru sarkan bacaklarını sallayarak güldü.
"Geçirsene bana Ebru?" Dedi. Mina ayağa kalktı tüm sınıf ikisini izliyordu. Betül ve Sinan haricinde. İkisi arka sırada her gün profesör gelene kadar yiyişirdi.
Aslında tüm sınıf Mina nın gerçekten Çağan a kelimenin tam tabiriyle geçirip geçirmeyeceğini merak ediyordu. Çünkü Çağan bunu en son yapan başka bir kızı okulun tam ortasında yere sermişti kız bir hafta rapor alıp hastanelik olmuştu. İşin başka bir kısmı Mina bunu sürekli yapardı ama Çağan karşılık vermezdi. Belki de daha önce bir kaç sefer cinsel birliktelikleri
olduğu için saygıdandı ama bu küçük bir ihtimaldi. Çağan okuldan Mina dışında başka kimseyle seks yapmamıştı. Ve bu belkide küçük ihtimali arttırabilirdi ama sebebi bu değildi.
Mina herkesin tam da düşündüğünün aksine ayağa kalktı. Çağan ın üzerine oturduğu sırayı itekleyemediği için havalı bir kalkış yapamadı tabiki ama elini yumruk yapıp Çağan ın yüzüne bir tane geçirdi.
Bütün sınıf "ovv" diye bağırdı. Sınıfın kaslısı -Çağandan hariç- ve okulun popüler çoçuğu Kıvanç oha diye bağırdı . O sıra Çağanın ne yapacağını herkes çok merak ediyordu. Kimse nefes bile almıyordu. Olayı yakından izlemek isteyenler öne bile geldi. Çağan zor toparlandı çünkü Mina güçlü sert yapılı bir kızdı. Daha öncede boks yaptığı için kol kasları yeterince gelişmişti ve iyi bir yumruk atmıştı. Çağan tek kaşını kaldırıp burnunu çekti. Geriye doğru giden Kafasını kontrol ettiği sırada kapı açıldı.
Profesör içeri girdi.
İçeri girer girmez elindeki dosyayı Çağanın kafasına değdirdi
"Hemen o sıranın üzerinden in!"
Çağan dediğini yaptı sıradan inip Mina nın yanına oturdu. Yan gözle Mina ya bakıyor Dişlerini sıkıyordu.
Bir kaç kişi bir ağızdan profesöre tepki gösterdi.
"Hocam ya dışarı çıkıp iki dakika sonra gelseniz olmazmıydı."
"Hocam dışarı çıkıp tekrar gelin"
"Amerikan filmlerinde bile bu kadar konunun üzerine denk gelinmiyor be!"
"Hocam amma denk geldiniz cidden"
Profesör kimseyi takmadan not defterini çıkardı. Bugünkü konuşacaklarını not aldığı kağıdı ararken sınıf hâlâ sitem ediyordu.
"Yeter susun" dedi profesör masanın üzerine yüzüğünü vurarak. Sınıf aniden sustu. Yaşlı kadını üzmek istemiyorlardı. Çağan ın yüzünde ise küçük dağları ben yarattım ifadesi vardı. Bu zaten onun sözüydü.
Mina'nın kolunu cimcirdi.
Kolunu çekti Mina.
"Napıyorsun?"
"Neden vurdun bana Ebru?"
"Sen istemedin mi salak?"
"Vay cesaretli Ebru"
Dayanamayıp seslendi Çağan tüm sınıfa
"Ebru , bana karşılık verme Çağan lütfen sana veririm diye yalvarıyor banaaaa" diye seslendi.
Tüm sınıfın katıla katıla gülmesiyle aynı anda Mina kaleminin ucunu tepki olarak kırdı. Mina bu duruma Sessiz kalınca tüm sınıf Çağan ın yine alay ettiğini anladı. Çağanın, iyi bir kanka olmasalarda arada takıldığı arka sıra arkadaşı Alper
"Ulan Çağan sen de olmasan neye gülcez oğlum ya" dedi.
"Eyvallah" dedi Çağan elini göğsünde ikileyerek.
Ayakkabısının üzerine bastı Mina Çağan'ın.
Profesör hâlâ kağıdı bulmaya çalışıyordu.
"Ebru ben basarsam topuğun kırılır ama bak." Dedi Mina ya bakmadan.
Ayakkabıları beyazdı. Kirlenmesine sinir olurdu. Elini tükürekleyip ayakkabısının üzerini sildi. Minanın bastığı yeri. Mina yan gözle ona bakıp güldü.
Hayret bir şey ya der gibi başını yana salladı Çağan. Gülmesini çok severdi.
"Gül gül" dedi Minaya.
"Son gülen iyi mi güler diyeceksin"
"Yok zaten son da gülsen ortada da her ne zıkkımda da gülsen iyi gülüyon zaten Ebru" dedi Çağan.
"İlk defa cümlenin sonunda bana Ebru demedin dedim bir ilerleme var ama yanılmışım"
"Dedim ya işte Eb ru "
"Hayır bundan iki önce ki cümleni kast ettim"
"Unuttum ben valla Ebru"
"İşte ilerleme var dediğim beyin kapasiteni kast ettim yok işte hep aynı"
Minanın Burnunu sıktı. Dudaklarını büzüp.
"Karşımızdaki insanın anlama kapasitesine göre davranırız biz adama Ebruuuu" dedi Çağan Ebruyu bağırarak vurgulayarak.
O sırada profesör kağıdı buldu.
Gözlüğünün üstünden konuşan Çağan a baktı. Tahtaya çağırıyordu Çağan ı. "Al işte" diye mırıldanıp üzerini toparladı Çağan. Sınıf tekrardan Çağan a kahkaha attı. Mina da bu sefer sınıfa eşlik etti. Fakat bu sınıfın tahmin ettiği kadar kötü bir durum değildi. Hatta Çağan ın şanslı olduğu bir durumdu ve bundan haberi olan kimse yoktu.
Çağan ın okula gelme sebebi Minaydı. Her zman gülmesini istediği deli gibi dokunmak istediği yanından ayrılmak istemediği zarar gelsin istemediği her saniye saniyeden daha kısa süre devamlı düşündüğü Minaydı.
Bunu kendine uzun yoldan anlatmaya çalıştı inkar etmeye çalıştı ama kısa yol hep aksi durum olan Mina ya ilgisine çıkıyordu. Lafı ne kadar uzatsada Çağan Mina ya deli gibi aşıktı. İlk gördüğü günden beri.
İlk gördüğü yerçekimin etkisiz kaldığı, zamanın geçmek bilmediği yavaşladığı ağır çekimde saçlarının uçuştuğu elbisesinin uçuştuğu gülüşündeki kısacık anın yavaş yavaş uzatılarak beynine geçmesindeki yürüyüşündeki ağır ama etkileyici gelen andan itibaren O na aşıktı.
Bunu kabullenmiyordu. Ama bu kumar değildi bu şans değildi bu sıradan eşleşme değildi bu kaderdi.
Kader Mina yı seçmişti.
Onun Kaderi Minayı istiyordu
İtiraf önemli değildi.
Kalp bunu biliyordu.
Henazından Onu gördüğünde normal atmayan nabzı bunun şahidiydi.
Gözler yalan söylemezdi
Ve
Gözler bunun şahidiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRADIŞI~
RomanceSıradan bir hayatım vardı çünkü henüz rastlamamıştım sana. Tanışmamıştı bedenim bedeninle. Gözlerim böylesine bir manzara görmemişti hiç. Sesin kulağımda en sevdiğim şarkının ritmini tutuyor. En durgun okyanus kadar saf kalbin. Düşüncelerime engel o...