Herkes Çağan ın ne kadar şanssız olduğunu aralarında tartışırken Çağan tahtada ellerini önünde birleştirmiş şekilde ayaklarını bir yana bir diğer yana atıp duruyordu. Bir yandan da Mina yı kesiyordu. Profesör elindeki kağıdı iyice süzdükten sonra masanın üzerine bıraktı.
"Çağan" diye seslendi Çağan a.
"Buyrun Hocam" dedi Çağan.
Herkes kıkırdarken profesörün ağzından şu kelimeler çıktı.
"Şimdi sınıftan istediğin herkimseyi seçip istediğin kılığa sokacaksın." Gözlüğünü düzeltip devam etti.
"Herkes istediğimiz gibi olsaydı mutlak mutluluğa ulaşabilirmiydik?" Diye sözünü bitirdi.
Bütün sınıfın yüzündeki tebessüm hızla düştü. Yerini şaşkınlığa bıraktı. Kimse böyle bir şey beklemiyordu. Tabi profesörün ne yapacağı belli olmuyordu. O ayrıydı ama bu daha ayrı bir konuydu. Çağan ağzını eliyle kapayıp "ooo" dedi kıkırdayarak "Tabi hocam" büyük zevkle" dedi. Çağan ın aklına bir çok şey geldi ama bu sırada sınıf Çağan a düşman kesildi.
"Hocam bu haksızlık"
"Hocam yapmayın ama ya"
"Hiç verilmeyecek adama verdiniz hocam bu değerli görevi" bu son cümleyi diyen Sinan a baktı Çağan. Normalde sınıfta kimsenin dediğini önemsemezdi ama Sinana kişişel sinir olurdu. Sebepsiz yere. Bir keresinde "senin neden gözünün üZerinde kaşın var?" Sebebinden Sinan ı dövmüştü.
"Neden abi ? Tahtada sen olsan Betülü seçip domal mı diyecektin?" Dedi kaşlarını kaldırıp kafasını sallayıp. Kıvanç utanmış Sinan ın karizmasını zar zor toparladı
"Çağan oğlum işine bak"
"Peki abi" dedi Çağan.
Verdiği cevaptan memnundu çünkü Sinanın moraran yüzünden de. Bu yüzdwn sesini çıkarmadı. Peki diyip geçiştirdi.
Aslında Kıvanç ı karşısına almak tüm okulu karşısına almak demekti. Kıvanç ın sağlam arkası vardı bunu yapmak aptallık olurdu fakat bu yüzden susmadı.
"Başla Çağan" dedi profesör "bakın bir daha siZi uyarmıycam tahtaya müdahele etmek yok izleyin çenenizi kapayın " diye ekledi.
"Başlıyorum Hocam" dedi Çağan.
Kafasını salladı profesör. Tüm sınıf susmuştu. Tabi üniversite lise değildi. Bir kere söylenince sözün önemi anlaşılıyordu.
"Damla gel" dedi Çağan önünde birleştirdiği ellerini çözüp gel işareti yaparak Damlaya.
"Al işte" dedi Mina. Kolunun üzerine yatmış kıkırdayarak dikkatle Çağan ı izliyordu.
Tüm sınıf keyifliydi aslında. Çünkü Çağan ın napacağını kestiremiyorlardı.
"Ben kusursuz bir erkeğim ve sen kusurlu bir bayensin " bilerek bayan değil bayen dedi çağan içinden Damlaya bayan demek gelmiyordu. Damlaya hem sinir oluyordu hemde onu itici buluyordu. Devam etti dudağının kenarını işaret parmağıyla oynayarak.
"Şimdi çok iyi anlaşacak mıyız bakalım abi"
Dedi. Damla sesini çıkarmayıp profesöre baktı. Konunun dışına çıktığını ima etmeye çalışıyordu ama profesör tepki göstermedi. Çağan ı komik buluyordu. Onu seviyordu.
"Anlaşamayız tabikidee"
"Tabikideeee" diye sesini inceltip Damlanın taklidini yaptı Çağan.
"O zaman otur sıfır beni mutlu edemedin" dedi Çağan. Damla arkadını dönüp hızla sırasına geçti. Sınıfın bazıları kafasını gömüp güldü.
Profesör de ağzını kapatıp gülmesini sakladı.
Damla sıraya doğru ilerlerken "salak ya " diye mırıldanıyordu.
"Hadi kaybol kaybol" dedi Çağan elini itekler şekilde yaparak.
"Kıvanç abi sen gel" dedi Çağan bu kez.
Kıvanç pahalı deri ceketini sıradan kalkarken düzeltti. Başını ağırca olur anlamında salladı.
Sınıf şoktaydı Çağanın bu cesaretine gözlerini tahtaya dikti.
İlgi büyüktü.
"Ronaldo mu Messi mi diye sorcam Messi diyeceksin okey abi?" Dedi Çağan.
Kıvançla hep bu konu yüzünden ters düşerlerdi çünkü Kıvaç Ronaldoyu Zlatan dan daha çok severdi. Ağır Ronaldocuydu.
Burnunu kaşıdı Kıvanç. Aslında daha ağır bir şey bekliyordu.
"Ronaldo mu Messi mi Kıvanç?"
"Messi"
Çağan konuşmadan profesör tepki gösterdi. Kıvanç zorlada olsa Çağan ın dediğini yapmak zorunda kalınca sinirlendi.
"Messi"
"Tamam abi doğru yolu buldun"
"Çağaan!" Dedi Kıvanç yerine otururken.
Heran tatsızlık çıkabilir diye işini şansa bırakmadan beklenileni yaptı Çağan.
"Ebrucum sen gel"
Rahatını bozarak ayağa kalktı Mina.
"Hadi bakalım" dedi.
"Mızmız Ebru"
Dedi dudaklarını büzüp.
Sonra Burnunu çekti.
"Ebrucum önümde eğil ve bana aşık olduğunu itiraf et"
"Hadi ya" dedi Mina alaycı şekilde
"Hadi sende kurtulursun bende kurtulurum Ebru" dedi Çağan.
"Ödetirim sana bunu ama teselli olsun sanada sanal alemdesin şuanda anlamak lazım senide" dedi Mina.
"Biz akşam ne hayal ettiysek sabaha oldu rahat ol sen Ebru"
Diz çöktü Mina. O sırada Çağan hızla kolundan kaldırdı Mina yı. Kulağına tüm sınıfın göremeyeceği ve duyamayacağı şekilde fısıldadı.
"Saçmalama"
Omuz silkti Mina. Ama sesindeki ciddiliği anlamıştı Çağanın.
"Ya hayır önce beni öp Ebru"
Sesini çıkarmadı dünden buna razıymış gibi yanağından öptü Mina. Çağan çok hızlı atan kalbini hissetti. Çok heyecanlanmıştı. Profesör büyük zevkle onları izliyordu sınıftakilerde aynı şekilde. Herkes Mina Çağanı öpünce "ooo" diyip kahkaha attı. Gürültüye tekrar profesör müdahele etti.
"Abaza Çağan" dedi Murat ön sıradan. Çağan sert bakışları bakınca kendini saklamaya çalıştı ama Çağan bunu unutmazdı.
Konu soğumadan devam etti
"Ama ben yanağımdan demedim Ebru?"
Tek kaşını kaldırarak baktı Mina. Kafası Çağanın tam göğsünde bitiyrdu. Çağan 1.89 boyundaydı. Mina da aslısa o kadar kısa sayılmazdı ama Çağan a göre kısaydı.
"Oha başka derdin" dedi Mina
Sırıttı Çağan dişlerinin arasından konuştu
"Yok"
Profesör müdahale etti. Sınıf hipnoz olmuşcasına dalmışken irkildi.
"Mina kızım sen Çağan a onun istekleri dışında bir şey söyleme"
"Off" dedi Mina.
"Ee hadi Ebru anlamadıysan tekrarlayayım"
Yapmadığı şey değildi Mina nın ama bu ikisinin arasında olmuş bitmişti. Kimse bilmiyordu.
Olmuş bitmişmiydi?
Yanaştı Mina. Ensesinden tutup Çağanın başını başına denkleştirdi.
Dudaklarına dudaklarını kısa süre değdirip çekti.
"Bu anın tadını çıkarama istedim" dedi Mina Çağanın "bu neydi şimdi" der bakışlarına.
Sınıf kikirdemeye başlamıştı.
Profesör zevkle izliyordu.
"Ebru beni bir daha dudağımdan öp"
Dedi Çağan.
"Ulan Çağan" dedi Alper silgisinin ucunu koparıp Çağana atarak.
Mina iç çekip tekrar Çağan ı dudaklarından öptü.
Ama içten tadını alarak öptü bu kez. Özlemişti. İçinde kelebekler uçtu. Aşk canavarları pembe pembe gözünün önünden geçip gitti ikisininde.
Çağan afallamıştı. Kokusunu içine çekti Mina nın. Tam karşılık vereceği sırada Mina çekti dudaklarını.
"Ben bir öpsem bayılırsın Ebru" dedi Çağan. Alaylı şekilde kafasını salladı Mina.
"He he" dedi.
Minanın Saçalrını kulağının arkasına aldı Çağan.
"Bunun için utanmana gerek yok Ebrucum öpüşmeyi bilmemek ayıp değil" dedi. Sınıf bir anda koptu.
"Ooo çok iyiydi" dedi herkes hep bir ağızdan.
"Hadi benden özür dile Ebrucum" dedi yüzündeki yumruğun yerini göstererek.
Tam özür dileyeceği sırada itiraz etti Çağan bu sefer. Yerine geçmeden avuç içlerini birbirine dayayıp çenesinin altında birleştirip minnettar olduğunu belirtti profesöre.
Daha sonra sırasına geçip şımarık üzgün çocuklar gibi kafası önde ayaklarını uzatmış şekilde oturdu.
Nolduğunu anlamayan Mina da sırasına oturdu. Sınıf ta meraktaydı.
Söze girdi profesör
"Kusursuz yaşam insana zarar verir istediklerimizin gerçekleşmesi bize mutlak mutluluğu veremez çünkü insan doyumsuzdur ders bitmiştir." Dedi ve ağır adımlarla kapıdan çıktı. Çıkarken son kez Çağan a baktı. Profesör Çağan a hayran gibi bir şeydi. Sınıftan en çok Çağan ı severdi.
Herkes sınıftan çıkarken Kıvanç Çağan ın dışarı çıkarken hafifçe kafasına vurdu. Çağan da gülerek karşılık verdi. Mina da kitabında kaldığı yeri işaretleyip dışarı çıkacakken Çağan kolundan tuttu.
"Otursana geyik yapalım"
"Mutlak mutluluğu tartışalım Ebru"
Kahkaha attı Buse. Buse Çağana geçen sene çıkma teklifi eden ve rezil olan şimdilerde öyle bir şey olmamış gibi davranan sınıfın üyesiydi.
Hâlâ Çağan ı seviyordu ama Çağan buna izin vermiyordu hareketleriyle. Çünkü istediği herkesi kendinden hareketleriyle soğutmakonusunda üzerine yoktu.
"Ya abi sen ne gülüyon ?" Dedi Buseye. Konuyu değiştirdi çağan ın bu sözü üzerine buse.
"Ojelerimin rengi güzel mi Betül?" Diye sordu betüle sınıftan uzaklaşırken.
Çağan Arkasından küfür etti. Duysa da duymamış gibi yaptı buse daha sonra gözleriyle kaçamak kaçamak Mina ya baktı.
Ama hiç beklemediği bir cevabı aldı.
Bu Çağanı oldukça şaşırttı.
"Hadi gel dışarıda konuşalım hava alalım"
Elinden tutarak çekmeye çalıştı Mina.
Çağanın gözleri parlasada çaktırmadı.
"Doğru söylüyorsun Ebru"
Dışarı çıkarken ellerini cebine soktu. Ağır ağır Mina nın yanından yürürken etrafına da bakımayı ihmal etmiyordu. Ama bakmasının nedeni etrafındakilerle ilgilendiğinden değildi elbette Mina ya bakıp bakmadıklarını öğrenmekti. Arada böyle denk geldiğinde yakaladığı zaman sebepsiz yere çatardı.
Güneşe karşı gözlerini kısarak çağana baktı Mina
"Yemekhaneye mi gidelim kafeteryaya mı?"
Ayağı takılıp düşecek gibi olunca Minanın Çağan kolundan hızlıca kaptı.
"Yavaş Ebru" "üstüme zimmetlisin sana bir şey olmasın Ebru" "gerçi benim yanımda sana bir şey olmaz Ebru" dedi arkaya arkaya Çağan. Ama işe yaradı Mina dişlerini saklayamadı ve güldü.
Çağandan Ona doğru baktı gülümsedi. Çünkü Mina nın gülüşünü çok severdi.
Elinin tekini Minanın beline attı.
"Hayırdır " dedi Mina
"Ama sakaraın düşersin Ebrucum" dedi.
Öyle kafeteryaya kadar gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRADIŞI~
RomanceSıradan bir hayatım vardı çünkü henüz rastlamamıştım sana. Tanışmamıştı bedenim bedeninle. Gözlerim böylesine bir manzara görmemişti hiç. Sesin kulağımda en sevdiğim şarkının ritmini tutuyor. En durgun okyanus kadar saf kalbin. Düşüncelerime engel o...