3. Bölüm: "Yosuna Takılan Deniz Kabuğu"

729K 38.4K 119K
                                    


Bölüm Şarkısı: Skid Row – 18 And Life

3. Bölüm: "Yosuna Takılan Deniz Kabuğu"

Yılışık yosunlara takılmış, kayganlaşmış yüzeyin onu kavramasına izin veren deniz kabukları, karayı bulabilmek için dalgaların ona çarpmasını ve yosundan kurtarmasını beklerdi. Parmaklarımın arasında eğreti biçimde duran uzun ve ince sigara dalına bomboş gözlerle bakarken, acaba şu an hangi denizin, hangi kabuğu karaya ulaşmak için yosunun onu boğmasına izin veriyordu?

Soğuğu iliklerime işleyen rüzgâr saçlarımın arasından esip, saçlarımı geriye doğru uçuştururken gecenin sessiz ağıtını dinledim. Kartal Alaşan sigarasını bitirmiş, ardından da tek kelime etmeden içeri girmişti. Soğuktan birbirine çarpan dişlerime ev sahipliği yapan çenemin kaskatı kesildiğini fark ettiğimde sigaramdan son bir duman daha doldurdum ciğerlerime, hemen ardından henüz bitmemiş olan sigarayı korkuluğa bastırarak söndürdüm ve karanlığa fırlattım.

Kaçabileceği kadar ileriyi, saklanabileceği kadar zifiriyi bulmalıydı.

Yaklaşık on dakika öylece boşluğu izledikten sonra içeri girdim, içerisi dışarısının aksine sıcaktı ve aniden ısı değişimi yaşayan bedenim sıkışmış, kemiklerim acıyla sızlamıştı. Şöminenin ateşi evin duvarlarında büyüyüp etrafı aydınlatırken, Kartal'ın tekrar koltuğa kurulduğunu fark ettim. Gözleri yanan ateşi izliyor, belki de yanan ateşin içinde kendiyle ilgili bir şeyler görüyordu.

Belki de ateş, onun içine tutulmuş bir ayna görevi görüyordu şu an.

Sehpanın üzerinde duran kristal kadehi parmaklarının arasına aldığında, köşede dikilmiş öylece onu izliyordum. Verdiğim sözün tırnak izleri kalbimin koruyucu zarının üzerinde geziniyor, yabancısı olduğum bu ortam ve adamın etrafında kendimi savunmasız hissetmeme neden oluyordu.

"Orada öyle dikileceğine yatıp zıbarmaya ne dersin?" Kartal'ın sesi sakindi, alkol onu pek etkilemiyor gibiydi.

Kaşlarımı kaldırdım. Ukala tavırlarından pek hoşlanmamıştım, şu an kimse birbirine mecbur değildi ve bana bu şekilde davranması sinirlerimi zıplatıyordu. "Uykum yok," dedim dişlerimin arasından.

"Umurumda değil," derken sesi ifadesizdi. "Ayakaltında dolanma."

"Güzel," diye fısıldadım kollarımı göğsümün üzerinde birleştirirken. "Nasıl davranırsan, o şekilde karşılık alacaksın, Alaşan. Seviyeyi sen belirledin, ben de devamını getireceğim öyleyse."

"Benim belirlediğim seviyeye her türlü ayak uyduracaksın, öyle mi?" Omzunun üzerinden bana baktığında, altın kahveden viski rengine yuvarlanan iri hareli kısık gözlerinde anlam veremeyeceğim türden bir ifade oluşmuştu. Gür kirpikleri, ateşin yüzüne düşürdüğü gölgeler şeklinde uzamıştı. "Belirleyeceğim seviyelerden bihaber olan bir kız için fazla iddialı konuşuyorsun, Lavinia."

Yüzümü buruşturdum. "Bana böyle seslenme."

"Nasıl seslenmeyeyim, Lavinia?" Sesindeki mesafenin aksine, gözlerinde acısını örtbas etmeye çalışan bir alay ve adını koyamadığım başka bir şey vardı. Rahatsız edici bir şeymişim gibi bakıyordu; hoş, benim de ondan çok hoşlandığım söylenemezdi.

Acının düğümü boğazımda yuvarlandı. Kardelen'e ait bir parça hemen önümde duruyordu, Kardelen ile alakaları yoktu ama onun kanının fokurtusu bile bir mucizeydi şu an.

"Adım, Lavin," diye düzelttim tekrar. "Kulaklarınla ilgili bir sorun olduğunu düşünmeye başladım."

"Kulaklarım seni duyuyor, daha mantıklı laf sokabilirdin," dedi Kartal bakışlarını önüne çevirirken. "Mesela anlama kıtlığı. Şu an kastettiğin şey anlama kıtlığıyla alakalı, kulakla değil."

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin