5. Bölüm: "Kahverengi Kurdun Kürkündeki Kan Lekeleri

1.1M 38.2K 318K
                                    

Bölüm Şarkıları;
Asha – Lullaby
Murat Yılmazyıldırım – Ben Sana Ölüyorum

5. Bölüm: "Kahverengi Kurdun Kürkündeki Kan Lekeleri

Tadına baktığım tüm kelimeler, zihnimin damağında koyu renk lekeler bırakmıştı. Bu lekeler bir yanık izi mi yoksa doğum lekesi miydi bilmiyordum. Belki de tohumum dünya topraklarına düştüğünden beri ben bu doğum lekesini ruhumda taşıyordum.

Ya da dünya ruhumun eteklerini tıpkı bir mektubun uçlarının yakıldığı gibi yakmıştı.

Ben bir mektup değildim, yakılınca güzel görünmüyordum. Manevi bir değer de kazanmıyordum. Benim ruhumun eteklerindeki yanık izlerini yalnızca ben görebiliyordum. Oysa mektubun kâğıdının uçları, onu okuyacak kişinin görmesi için yakılırdı.

Benim ruhumu okuyan biri olmayacaktı.

Arabanın tavan lambası yanmıyordu, göstergenin cansız ışığı belli belirsiz de olsa içeriyi aydınlatmayı başarmıştı. İçeride sigara, içki ve kaliteli erkek parfümü kokuyordu. İçki kokusunun çok daha baskın olduğu bu ortamda, Kartal'ın teninden yükselen yağmur sonrası toprak kokusunu belli belirsiz soluyabilmek mümkündü. Burnum kokulara duyarlıydı. Gözlerim de ışıklara.

Ve ruhum, bıçak yarası acılara.

Sessizliğin üstüne binen o sakin bekleyiş, sanki arkasında bir bıçak saklayarak sinsice bizi izliyordu. Kim dudaklarını önce aralayacak olursa, arkasında sakladığı bıçağı o dudakları aralanan kişinin sırtına saplayacak gibi tetikteydi.

Konuşmadı, konuşmadım, harfler bir yolunu bulamayınca birbirlerinin üstüne devrilip köşeye yığıldı. Yaşanan sessizlik, ön camdan akıp giden yolu takip eden gözlerimin bal rengindeki iri harelerine oturmuş, dibe doğru çökerek gözbebeğimin siyahını kaplamıştı. Sanki o sessizlik gözbebeğimin etrafında küçük çatlaklar açarak harelerime sızsa, gözlerim tamamen siyaha bulanacak, geceye karışacaktı.

Kartal'ın belinde çok taze görünen bir yanık izi vardı. Bunun eski bir iz olmadığını anlamak imkânsız değildi. Bedenimi sarmalayan tüm damarların çekildiğini hissettim. Ona ne olduğunu merak etmiyordum ama yine de öğrenmek istiyordum.

Kartal, gecenin geç bir saatine denk gelen bu zaman diliminde, tamamen boşalmış olan ana caddede, altındaki arabanın arka tekerleklerinin tıpkı bir yarış arabasıymış gibi çığlık atmasına neden olacak cinsten büyük bir hızla ilerliyordu. Parmaklarımı arabanın koltuğunun kenarlarına koyup, koltuğu tırnaklarken, "Yavaşla," diye fısıldayarak sessizliği ikiye ayıran taraf ben oldum. Kalbim deli gibi çarpıyordu, sanki derisi soyulacak ve çırılçıplak kalacaktı.

Kartal cevap vermedi.

Bağırıp çağırmak, direksiyona doğru uzanmak ve gerekirse onun direksiyon hâkimiyetini kaybettirip bir kazaya sebep olmak istiyordum. Çünkü arabanın hızlı hareketi, zihnimdeki o camdan vitrinin büyük bir hızla sarsılmasına, vitrinin içindeki tüm cam bardakların sarsılmanın etkisiyle devrilip yere düşmesine neden oluyordu. Yere düşen her bardak, parçalanırken sanki çığlık atıyordu.

Gözlerimi kapatamıyordum bu kez. Kaçamıyordum. Tüm dikkatimi karşımda duran yola vermiş, hareket dahi edemeden öylece yolu izliyordum. Ciğerlerimi yakan şeyin oksijensizlik olduğunu, nefes alamadığımı fark ettiğimde anlamıştım.

"Yavaşla!"

Kartal arabayı daha da hızlandırırken, "Bana ne yapacağımı söyleme," dedi net bir sesle.

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin