21. Bölüm. "Adamın Kalbindeki Uyku Apsesi"

705K 35.7K 144K
                                    

21. Bölüm: "Adamın Kalbindeki Uyku Apsesi"

Zerrin Özer, Kar Tanesi

Lykke Li, I'm Waiting Here

Önünde durduğu kurşunlardan kaçma mesafesi bile yokken, elini tutup bir nefesi içine çeker gibi onu arkana çekmekmiş sevmek.

Kurşunların seni deleceğini bile bileymiş sevmek.

Bile bileymiş sevmek.

Sevmek, her cümlenin önüne gelen bile bile demekmiş.

Bile bile yanmak, bile bile sönmek, bile bile kalmak, bile bile gitmek, bile bile susmak, bile bile inanmakmış. Bile bile elini ateşe uzatmak, yanacağını bile bile o cayır cayır yanan kahverengi sobaya dokunmakmış sevmek.

Sonunda var olabilecek tüm ihtimalleri bile bile kendimi onu severken bulacağımı biliyordum ben.

Altında durduğum beyaz bir gökyüzü, o gökyüzünün teninde kahverengi lekeler vardı. Bir adam tanımıştım, beyaz bir teni, o tenin üzerine serilmiş kahverengi lekeleri vardı. Gözlerimi kaldırıp baktığımda gördüğüm sınırsız beyaz bir gökyüzüydü, gözlerimi kaldırıp baktığımda gördüğüm beyaz gökyüzünün tenine gömülmüş kahverengi lekelerdi. Üzerimde beyaz bir elbiseyle saatin kadranından sarkmış, düştüğüm dakika bir atın sırtında beni takip etmeye başlamıştı. Çıplak ayaklarım her kara saplanışında kalbimde bir düğüm daha çözülüyordu, yanımda ilerleyen bembeyaz atın tüylerinin çukurlarına gömülmüş kahverengi lekeleri gördüğümde atın yularının da elimde olduğunu fark etmiştim.

Tanrı etrafımda dönüyormuş gibi hissediyordum, bir kameranın merceğinde yaşayan bir görüntüymüşüm gibi hissediyordum, her açıdan farklı bir görsel sunarken hissettiklerimin tüm farklı görünen noktalarımda bile aynı olduğunu biliyordum. Kahverengi lekeleri olan gökyüzünden düşen her bir kar parçası açık renk saçlarıma tutunuyor, lakin saçlarım öyle soğuk olacak ki bir türlü erimeden bir gelinin saçlarını süsleyen çiçekler gibi saçlarımda asılı kalıyorlardı. Atın tüylerini okşuyordum, atın beyaz tüylerine dokunan kar tanelerinin atın beyazlığından dolayı kaybolan varlıklarını izliyordum. Atın iri kahverengi gözleri beni izliyordu, gözlerinin aynasında kendi yansımamı görüyordum. Kar parçaları rüzgâra tutunuyor, döne döne düşmeye başlıyordu.

Onu özlüyordum.

Parmaklarım atın tüyleri boyunca kayıyor, tüylerinin arasına giriyordu, at birdenbire kafasını kaldırıyor ve gözlerime içinde çatlayan bir acıyla bakıyordu. Kar fırtınası benim saçlarımı, onunsa karbeyazı yelelerini uçuşturuyordu.

Ondan bir parçayı içimin limanına asla kopmayacak içinde yaşam akan damarlarla bağlıyordum.

Onu özlüyordum.

Karbeyazı tüylerinin arasında kahverengi lekeleri olan o at birdenbire geri çekiliyor, bir rüzgâr yeniden saçlarımı uçuşturuyordu, kar parçaları artık gökyüzünden yeryüzüne dökülmeyi kesmiş olsa da soğuğu avuçlarımı çatlatırcasına ağrıtıyordu. İleride, karanlık ağaçların yükseldiği ormandan yükselen adım seslerini duyuyordum. Ağaçların arasından fırlayarak çıkan oydu, onu seviyordum.

Ona doğru döndüğümde o sesi duyuyordum, bir kurşunun sesi içimi delip geçse de geçerken kanattığı ben olmuyordum.

Kafamı çevirip arkama baktığımda, kalbimdeki o tanıdık korku hayallerimde bile içimde yaşamaya devam ediyordu.

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin